-
21 запрятать
saklamak,gizlemek* * *сов., разг.saklamak; gizlemek -
22 упрятать
saklamak* * *сов., разг.1) saklamak2) перен. tıkmak, kapatmakего́ упря́тали в жёлтый дом — onu tımarhaneye kapattılar
упря́тать кого-л. в тюрьму́ — cezaevine tıkmak / kapatmak
-
23 утаивать
saklamak,gizlemek* * *несов.; сов. - утаи́ть( скрывать) gizlemek, saklamakот него́ ничего́ не утаи́шь — ondan hiç bir şey gizlenilemez
-
24 stash away
saklamak, iyi bir yere saklamak, güvenli bir yere gizlemek -
25 stash away
saklamak, iyi bir yere saklamak, güvenli bir yere gizlemek -
26 беречь
saklamak, korumak, muhafaza etmekТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > беречь
-
27 put out of sight
saklamak, ortadan kaldırmak, göz önünden kaldırmak -
28 put out of sight
saklamak, ortadan kaldırmak, göz önünden kaldırmak -
29 яшерү
saklamak, gizlemek -
30 αποκρύπτω
saklamak, gizlemek -
31 пытар
saklamak, gizlemek -
32 dissemble
saklamak, gizlemek, örtbas etmek; görmezlikten gelmek -
33 hide
saklamak, gizlemek; gizlenmek, saklanmak,deri, post -
34 withhold
saklamak, vermemek -
35 скрывать
несов.; сов. - скры́ть1) врз saklamak, gizlemek; gizli / saklı tutmak; örtbas etmek; kapamak; kamufle etmek ( маскировать)ту́чи скры́ли со́лнце — bulutlar güneşi kapadı
скрыва́ть свой во́зраст — yaşını saklamak
скрыва́ть свою́ ра́дость — sevincini belli etmemek
его́ вину́ скры́ли — kabahati örtbas edildi
э́тот факт от нас скры́ли — bu olay bizden saklanıldı / gizlenildi
я от тебя́ ничего́ не скрыва́ю — senden saklı bir şeyim yok
он что́-то скрыва́ет (недоговаривает) — dilinin altında bir şey var, ağzında bir bakla var
он э́того от вас и не скрыва́ет — bunu sizden zaten saklamıyor
2) тк. несов. saklamakскрыва́ть престу́пника — suçluyu saklamak
3) тк. несов. ( заключать в себе) saklamak -
36 garder
v t1 veiller sur bakıcılık yapmak2 un lieu korumak◊Leur chien garde la maison. — Köpekleri evi koruyor.
3 saklamak◊Il a gardé tous ses cahiers d'écolier. — Bütün okul defterlerini sakladı.
4 sur soi üstünde saklamak5 garder un secret sır saklamak6 maintenir korumak -
37 сохранять
несов.; сов. - сохрани́ть1) врз korumak, muhafaza etmek; sürdürmek; saklamak; (ayakta) tutmakсохраня́ть существу́ющий поря́док — var olan düzeni sürdürmek
сохраня́ть равнове́сие — dengeyi korumak
сохраня́ть мир — barışı korumak / sürdürmek
сохраня́ть нейтралите́т — tarafsızlığını muhafaza etmek
сохраня́ть вы́держку / споко́йствие — itidalini muhafaza etmek
сохраня́ть ве́рность тради́циям — geleneklere bağlı kalmak
сохраня́ть бди́тельность — uyanık bulunmak
сохраня́ть за собо́й пра́во — hakkını saklı tutmak
что́бы сохрани́ть э́ту организа́цию... — bu örgütü ayakta tutmak / tutabilmek için...
я сохраню́ э́ту фотогра́фию на па́мять о Москве́ — bu fotoğrafı bir Moskova anısı olarak saklarım
чемпио́н сохрани́л своё зва́ние — şampiyon unvanını korudu
мы сохрани́м воспомина́ние об э́том го́роде — bu kenti unutmayacağız
сохраня́ть си́лу (о законе и т. п.) — yürürlükte kalmak
сохраня́ть идеа́льный вес — ideal kiloda kalmak
нафтали́н сохраня́ет оде́жду от мо́ли — naftalin elbiseleri güveden korur
2) тк. несов. ( хранить) saklamakсохраня́ть мя́со в холоди́льнике — etleri buz dolabında saklamak
-
38 keep
n. iç kale, kale, geçim, yiyecek, bakım, himaye————————v. tutmak, bulundurmak, sağlamak, korumak, temelli almak, sürdürmek, devam ettirmek, alıkoymak, bakmak, gözkulak olmak, işletmek, uymak, kalmak, durmak, kutlamak* * *1. konumunda tut (v.) 2. elde tut 3. erzak (n.)* * *[ki:p] 1. past tense, past participle - kept; verb1) (to have for a very long or indefinite period of time: He gave me the picture to keep.) saklamak, elinde tutmak2) (not to give or throw away; to preserve: I kept the most interesting books; Can you keep a secret?) saklamak, atmamak3) (to (cause to) remain in a certain state or position: I keep this gun loaded; How do you keep cool in this heat?; Will you keep me informed of what happens?) kalmak, tutmak, sürdürmek4) (to go on (performing or repeating a certain action): He kept walking.) yapmaya devam etmek5) (to have in store: I always keep a tin of baked beans for emergencies.) saklamak, bulundurmak6) (to look after or care for: She keeps the garden beautifully; I think they keep hens.) bakmak, tutmak7) (to remain in good condition: That meat won't keep in this heat unless you put it in the fridge.) taze kalmak, dayanmak8) (to make entries in (a diary, accounts etc): She keeps a diary to remind her of her appointments; He kept the accounts for the club.) tutmak9) (to hold back or delay: Sorry to keep you.) tutmak, alıkoymak10) (to provide food, clothes, housing for (someone): He has a wife and child to keep.) bakmak, geçindirmek11) (to act in the way demanded by: She kept her promise.) tutmak, durmak, yerine getirmek12) (to celebrate: to keep Christmas.) kutlamak2. noun(food and lodging: She gives her mother money every week for her keep; Our cat really earns her keep - she kills all the mice in the house.) (günlük) harcamalar, masraflar, geçim- keeper- keeping
- keep-fit
- keepsake
- for keeps
- in keeping with
- keep away
- keep back
- keep one's distance
- keep down
- keep one's end up
- keep from
- keep going
- keep hold of
- keep house for
- keep house
- keep in
- keep in mind
- keep it up
- keep off
- keep on
- keep oneself to oneself
- keep out
- keep out of
- keep time
- keep to
- keep something to oneself
- keep to oneself
- keep up
- keep up with the Joneses
- keep watch -
39 aufbewahren
auf|bewahren*vt saklamak; (Wertsachen \aufbewahren) emaneten saklamak;sein Gepäck \aufbewahren lassen bagajını emanet bırakmak;jds Dokumente \aufbewahren birinin belgelerini saklamak -
40 cacher
См. также в других словарях:
saklamak — i 1) Elinde bulundurmak, tutmak Okul kitaplarımı saklıyorum. 2) i, de Kaybolmaması, görünmemesi için gizli bir yere koymak Paralarını kasada saklıyor. 3) Görünmesine engel olmak, ortalıkta bulundurmamak 4) i, de Bozulmadan doğal durumları ile… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şaklamak — nsz Şak diye ses çıkarmak Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı / Bir dakika araba yerinde durakladı. F. N. Çamlıbel … Çağatay Osmanlı Sözlük
şaklamak — uçuklama, patlamak … Beypazari ağzindan sözcükler
sır tutmak (veya saklamak) — bir sırrı açığa vurmamak, başkasına söylememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü gibi sakınmak (veya saklamak veya esirgemek) — (bir şeyi) bir şeye aşırı ilgi göstermek, önemle bakıp korumak Doğru, hakları vardı, koskoca sandalıyla da beraber gömemezdiler ama çok sevdiği, gözü gibi esirgediği ağlarıyla gömebilirlerdi. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
HIRS — Saklamak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MUHAREZE — Saklamak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
bir köşeye koymak — saklamak, biriktirmek Yıllardan beri dişinden tırnağından artırdığı, çoluk çocuğunun nafakasından kestiği parayı günün birinde, ben de bu zilletten kurtulurum umuduyla bir köşeye koymuştu. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
toktamak — saklamak, bekletmek, ala komak … Çağatay Osmanlı Sözlük
baturmak — saklamak; batırmak; bağlatnnak II, 73; II I, 192 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
berklemek — saklamak, hapsetmek III, 445, 446bkz: beklemek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini