-
101 object
n. obje, nesne, cisim, gaye, şey, amaç, hedef, cins adam————————v. itiraz etmek, karşı çıkmak, razı olmamak, itirazı olmak* * *1. nesne 2. karşı ol (v.) 3. nesne (n.)* * *I ['ob‹ikt] noun1) (a thing that can be seen or felt: There were various objects on the table.) nesne, şey2) (an aim or intention: His main object in life was to become rich.) amaç, gaye3) (the word or words in a sentence or phrase which represent(s) the person or thing affected by the action of the verb: He hit me; You can eat what you like.) nesne, tümleçII [əb'‹ekt] verb(often with to) to feel or express dislike or disapproval: He wanted us to travel on foot but I objected (to that). itiraz etmek- objectionable
- objectionably -
102 polygon
n. çokgen, poligon, çok köşeli cisim* * *çokgen* * *['poliɡən, ]( American[) -ɡon](a two-dimensional figure with many angles and sides.) çokgen -
103 stuff
n. şey, eşya, madde, hammadde, kumaş, yünlü kumaş [brit.], kereste, kâğıt hamuru, saçma, zırva, saçmalık, hamur, öz, uyuşturucu, kaçak içki————————v. doldurmak, içini doldurmak, tıkamak, sürmek, tıkmak, tıkıştırmak, tıkınmak, tıka basa yemek* * *1. doldur (v.) 2. madde (n.)* * *I noun1) (material or substance: What is that black oily stuff on the beach?; The doctor gave me some good stuff for removing warts; Show them what stuff you're made of! (= how brave, strong etc you are).) madde, cisim2) ((unimportant) matter, things, objects etc: We'll have to get rid of all this stuff when we move house.) önemsiz şey3) (an old word for cloth.) kumaş•- that's the stuff! II verb1) (to pack or fill tightly, often hurriedly or untidily: His drawer was stuffed with papers; She stuffed the fridge with food; The children have been stuffing themselves with ice-cream.) tıka basa doldurmak2) (to fill (eg a turkey, chicken etc) with stuffing before cooking.) doldurmak3) (to fill the skin of (a dead animal or bird) to preserve the appearance it had when alive: They stuffed the golden eagle.) doldurmak•- stuffing- stuff up -
104 UFO
n. uçan daire, belirlenemeyen uçan cisim* * *[,ju: ef'ou](Unidentified Flying Object: a spacecraft that is believed to come from other planets.) kimliği bilinmeyen uçan nesne, uçan daire -
105 unidentified flying object
ufo, uçan daire, tanımlanamayan uçan cisim* * *(often abbreviated to UFO [ju:ef'ou, 'ju:fou]) (an object from outer space, eg a flying saucer.) uçan daire -
106 ciliary body
siliyer cisim -
107 luminary
n. ışık saçan şey, aydın, ışık, bilge* * *ışık veren cisim -
108 metalloid
adj. madensi, madene benzer————————n. metâloid, madene benzer cisim* * *metalsi -
109 octahedral
adj. sekiz yüzlü cisim* * *sekizyüzsel -
110 range of accommodation
en az kırıcılıkla görüntülenen iki cisim arasındaki uzaklık -
111 spheroid
adj. küremsi, küreye benzer————————n. küremsi cisim* * *sferoid -
112 flying object
n. uçan cisim -
113 heptahedron
n. yedi yüzeyli cisim -
114 polyhedron
n. çok yüzlü cisim -
115 pricker
n. diken, delici cisim, delen şey -
116 roundel
n. disk, madalyon, yuvarlak yassı cisim, yuvarlak pencere, iki uyaklı şiir (13 14 dizeli) -
117 unknown flying object
n. ufo, bilinmeyen uçan cisim -
118 flying object
n. uçan cisim -
119 heptahedron
n. yedi yüzeyli cisim -
120 polyhedron
n. çok yüzlü cisim
См. также в других словарях:
cisim — is., smi, Ar. cism 1) Katı maddenin biçim almış durumu 2) Gövde, beden, vücut Yataktaki örtülü cisim dertop olmuş şeklini, hareketsizliğini muhafaza ediyor. R. H. Karay Birleşik Sözler basit cisim billur cisim gök cismi … Çağatay Osmanlı Sözlük
cisim — is. <ər.> 1. Fəzanın müəyyən bir qismini dolduran maddə, materiya, şey; fəzada ayrıca şey. Bərk cisimlər. Maye cisimlər. Cisimlərin düşmə qanunu. Göy cisimləri (planetlər, ulduzlar). // riyaz. Eni, uzunu, dərinliyi olan şey. Həndəsi… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
CİSİM — (Cism) Varlığı bilinen, hayyiz olan, mekânı, ciheti, uzunluğu, genişliği ve derinliği olan şey … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
basit cisim — is., smi, kim. Maddesi tek elementten oluşmuş cisim … Çağatay Osmanlı Sözlük
billur cisim — is., smi, anat. İrisin arkasında yer alıp mercek görevi yapan, biçimi ve büyüklüğü mercimeğe benzeyen saydam cisim … Çağatay Osmanlı Sözlük
kirpiksi cisim — is., smi, anat. Gözdeki damar tabakasının ön dış bölümü … Çağatay Osmanlı Sözlük
MA'DUM-ÜL CİSİM — Cismi olmayan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
CİSMEN — Cisim itibariyle, cisim olarak. Vücutça, bedence … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
cismən — ə. cisim etibarilə, bədəncə … Klassik Azərbaycan ədəbiyyatında islənən ərəb və fars sözləri lüğəti
CÜSUM — (Cisim. C.) Cisimler. Ecsam … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ECSAM — (Cisim. C.) Cisimler … Yeni Lügat Türkçe Sözlük