Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

bulunmaz

  • 41 çarə

    сущ.
    1. средство, приём, способ действия, к которому прибегают для достижения чего-л.
    2. выход (способ разрешить как ую-л. трудность, выйти из сложных обстоятельств). Çarə tapmaq найти выход, ayrı çarə yoxdur нет другого выхода, çarə axtarmaq (aramaq) искать выход из положения; çarə bircə buna qalıb надежда только на это; çarəsi bulunmaz dərd:
    1) неизлечимая болезнь, неизлечимый недуг
    2) безутешное горе; çarəsi var nəyin есть выход из чего; çarə qılmaq (görmək, tapmaq) найти выход из положения; çarə nədir что поделаешь; ничего не поделаешь; çarə yoxdur: 1. нет никакого выхода; 2. помочь нечем; çarəsi kəsilmək (üzülmək) потерять всякую надежду на что-л., не найти выхода из положения; başqa çarə yoxdur нет другого выхода, ничего не поделаешь; başına çarə qılmaq найти выход из положения; bircə (təkcə) ölümə çarə yoxdur нет спасения только от смерти; bircə çarəsi var nəyin есть только один-единственный выход из чего, есть только одно средство от чего; yeganə (bircə) çarə единственный выход; единственное средство от чего-л., bircə çarə qalır остаётся лишь один выход; nə çarə? что поделаешь?; hər dərdin bir çarəsi var:
    1) из всякого (любого) положения есть выход
    2) нет неизлечимых болезней

    Azərbaycanca-rusca lüğət > çarə

  • 42 gezmek

    gezmek <- er>
    I vi
    1) spazieren gehen; ( arabayla) spazieren fahren
    2) ( dolaşmak) herumlaufen
    aç \gezmektense tok ölmek yeğdir besser satt sterben als hungrig herumlaufen
    bu gömlekle gezemem mit diesem Hemd kann ich nicht herumlaufen
    saçı uzun/kısa \gezmek das Haar lang/kurz tragen
    3) ( gitmek) gehen
    devriye \gezmek auf Streife gehen
    4) ( bulunmak)
    şapkam burada ne geziyor? was macht mein Hut hier?
    5) ne gezer! ( fam) i wo!
    burada böyle şeyler ne gezer ( bulunmaz) hier gibt es solche Sachen nicht
    II vt
    1) besichtigen
    2) bereisen
    Almanya'yı/Türkiye'yi \gezmek Deutschland/die Türkei bereisen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > gezmek

  • 43 ne

    ne pron
    1. Name des 17. Buchstaben des türk. Alphabets
    Nigde'nin \ne'si N wie Nordpol
    2. 1) was
    \ne de olsa immerhin
    \ne derece wie
    \ne derse desin ganz gleich, was er sagt
    \ne oldu (ki) ? was ist (denn) passiert?
    \ne olursa olsun ( fam) egal was (passiert)
    \ne pahasına olursa olsun koste es, was es wolle, um jeden Preis
    \ne var? was gibt's?
    \ne var ki (je) doch; ( lakin) jedoch
    \ne var ne yok? — iyilik sağlık! ( fam) wie geht's, wie steht's? — danke, bestens!
    \ne yapmalı ki? was soll man denn machen?
    bundan bana \ne? was geht mich das an?
    bundan kolay \ne var ki! nichts leichter als das!
    sana \ne! was geht dich das an!
    2) was für
    \ne komik/paskal adam! was für ein komischer/ulkiger Mensch!
    3) wie
    \ne dereceye kadar inwiefern, inwieweit
    \ne güzel/yazık! wie schön/schade!
    \ne kadar haklısın wie sehr du Recht hast
    \ne kadar paran var? wie viel Geld hast du?
    adı \ne olursa olsun wie er auch heißen mag
    adın \ne? wie heißt du?
    bu Almancada/Türkçede \ne demek? wie heißt das auf Deutsch/Türkisch?
    4) weder
    \ne... \ne weder... noch
    \ne biri \ne öteki weder der eine noch der andere
    5) \ne gezer! ( fam) i wo!
    burada böyle şeyler \ne gezer ( bulunmaz) hier gibt es solche Sachen nicht
    \ne mümkün ( imkânsız) es ist unmöglich
    \ne olur, \ne olmaz ( her ihtimale karşı) für alle Fälle
    \ne olur( sun), bunu yapma! ich flehe dich an, tu [o mach] das nicht!
    \ne olursunuz, bunu yapmayın! ich flehe Sie an, tun [o machen] Sie das nicht!
    6) \ne kadar wie; ( kaç) wie viel
    bu \ne kadar ediyor? wie viel macht das?
    \ne kadar erken gelirsen... je eher du kommst,...
    \ne kadar erken olursa o kadar iyi olur je eher, desto besser
    7) \ne var, \ne yok alles, was es gibt
    \ne var, \ne yok? wie geht's, wie steht's?
    8) \nesi var \nesi yok alles, was er hat
    bunun \nesi güzel? was ist schön daran?
    onun \nesi oluyorsunuz? wie sind Sie mit ihm verwandt?

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > ne

  • 44 Kraut

    Kraut <-(e) s, Kräuter> [kraʊt, pl 'krɔıtɐ] nt
    1. 1) ( Pflanze) ot;
    dagegen ist kein \Kraut gewachsen ( fam) ona çare bulunmaz, onunla hiçbir şey baş edemez;
    ins \Kraut schießen dal budak salmak
    2) ( Heilpflanze) şifalı ot
    3) ( fam) ( Tabak) tütün
    2. <- (e) s> nt kein pl
    1) ( von Rüben) sap ve yapraklar pl
    2) ( Kohl) lahana;
    wie \Kraut und Rüben ( fam) darmadağınık, karmakarışık

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Kraut

  • 45 طريف

    طَرِيف
    1. müstesna
    2. bulunmaz
    Anlamı: nadir
    3. geçersiz
    Anlamı: yürürlükten çıkarılmış, hükümsüz

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > طريف

  • 46 نادر

    نادِر
    1. seyrek
    Anlamı: az bulunan
    2. müstesna
    3. bulunmaz
    Anlamı: nadir
    4. kıt
    5. nadir
    Anlamı: az, az bulunur
    6. turfa
    Anlamı: az bulunur
    7. geçersiz
    Anlamı: yürürlükten çıkarılmış, hükümsüz
    8. nadide
    Anlamı: az görülür
    9. ender
    Anlamı: nadir, çok az bulunur
    10. olmadık

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > نادر

  • 47 aramak

    1. /ı/ to look (for), hunt (for), seek. 2. /ı/ to search. 3. /ı/ to long (for), miss. 4. /ı/ to ask (for), demand. 5. /ı/ to inquire (after). 6. /ı/ to drop in on. 7. colloq. to look for trouble. Arama! colloq. It´s too much to expect. -la bulunmaz/ele geçmez. colloq. It´s a very lucky chance. arayıp da bulamamak /ı/ to be rare and valuable, be a lucky find. arayıp soranı bulunmamak/olmamak to be without anyone who cares for him. arayıp sormak /ı/ 1. to show concern for, ask after. 2. to visit (someone) and show an interest in him. arayıp taramak/- taramak /ı/ to comb, search thoroughly.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > aramak

  • 48 kırk

    ",-kı 1. forty. 2. very many; far too many. - anahtar sahibi/- anahtarlı man of property; very rich person. - bir buçuk maşallah!/- bir kere maşallah! colloq. May no harm befall him/her/it! -ı çıkmak /ın/ for forty days to have passed (after a woman has given birth/after a baby has been born/after someone has died). -/bin dereden su getirmek to find all kinds of excuses. - evin kedisi person who is always in and out of other people´s houses. - ikindi afternoon rains (which continue about forty days in certain regions of Anatolia). - kapının ipini çekmek to go to or apply to many places. -ları karışmak to be born with-in the same forty-day period. -ından sonra azanı teneşir paklar./-ından sonra azana çare bulunmaz. proverb If a middle-aged man starts acting like a randy young buck, it won´t be long until he kicks the bucket. -ından sonra azmak to start behaving like a randy young buck after one has reached middle age. -ından sonra saz çalmak to take up something rather late in life. -/her tarakta bezi olmak to have one´s finger in many pies; to be involved in many different things. - yılın başı/başında/- yılda bir very seldom, once in a blue moon. - yıllık Kâni, olur mu Yani? proverb Can a leopard change its spots?"

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > kırk

  • 49 ölüm

    "1. death. 2. way of death, manner of dying. - Allahın emri. 1. God made man mortal. 2. I am not afraid of death (said after one has decided to run a great risk). -e bağlı tasarruflar law dispositions or arrangements which can only be carried out after someone has died. -le burun buruna gelmek to have a close brush with death. - cezası law the death penalty. -e çare bulunmaz. proverb There is no way to avoid death. - dirim dünyası this world. - döşeği deathbed. -ü göze almak to be willing to risk one´s life. - kalım/dirim meselesi a matter of life or death; matter upon which the fate of everything or everyone hinges. - öncesi antemortem. - sessizliği deathly silence. - sıklığı death rate. -üne susamak to court death, gamble with one´s life."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ölüm

См. также в других словарях:

  • bulunmaz — sf. Eşsiz, nadir, kıymetli Konuşmamız boyunca bunun benim için bulunmaz fırsat olduğunu yineleyip durdu. A. Ümit …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bulunmaz Bursa (veya Hint) kumaşı — alay çok az bulunduğu ve çok değerli olduğu sanılan şey Nuri ye gelince bulunmaz bir Hint kumaşı sayılmazdı o da. O. Rifat …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • at olur, meydan olmaz (veya bulunmaz), meydan olur (veya bulunur), at olmaz (veya bulunmaz) — gerekli şartlar her zaman bir arada bulunmaz anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • at bulunur meydan bulunmaz, meydan bulunur at bulunmaz — biri iş başarabilmek için gerekli olan koşullar her zaman eksiksiz olarak ele geçmez anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aramakla bulunmaz — çok değerli ancak rastlantı ile ele geçer anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • elde bulunan beyde bulunmaz — beylerde olmayan öyle şeyler vardır ki halkta bulunur anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ecele çare bulunmaz — ölüm dışında, çaresiz gibi görünen her güç işin bir çıkar yolu vardır anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • olacakla öleceğe çare bulunmaz — insanın alnına yazılmış olan şeyler önlenemez anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • herkesin aklı bir olsa koyuna çoban bulunmaz — herkes aynı şeyi bilse ve yapabilseydi, geri kalan işleri yapacak kimse bulunamazdı anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz — kişi yalnızca kendi kazancına güvenmeli, başkasının yardımını beklememelidir anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kimya olmak — bulunmaz olmak Sıla kimya olmuş burnuma tüter / Yol ver dağlar ben sılaya gideyim. Halk türküsü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»