Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

büyüklügünde

  • 1 boy büyüklüğünde

    full length

    Turkish-English dictionary > boy büyüklüğünde

  • 2 el büyüklüğünde yassı taş

    lak
    --------
    tevş

    Türk-Kürt Sözlük > el büyüklüğünde yassı taş

  • 3 kadar

    1. حتى [حتَّى]
    Anlamı: dek, değin
    2. حوالي [حوالي]
    Anlamı: ölçüsünde, derecesinde, büyüklüğünde vs
    3. درجة [دَرَجَة]
    Anlamı: ölçüsünde, derecesinde, büyüklüğünde vs
    4. عديل [عَدِيل]
    5. مثال [مِثَال]
    6. مثل [مِثْل]
    7. مثيل [مَثِيل]
    8. نموذج [نَمُوذَج]

    Türkçe-Arapça Sözlük > kadar

  • 4 büyüklük

    озвонч. -ğü
    1) величина́, разме́р

    mercimek büyüklüğünde — величино́й с чечеви́цу

    2) перен. величина́, значи́тельность, ва́жность

    büyüklük göstermek — проявля́ть великоду́шие / ще́дрость

    büyüklük taslamak — ва́жничать

    Türkçe-rusça sözlük > büyüklük

  • 5 величина

    ж, врз

    величино́й с гре́цкий оре́х — ceviz büyüklüğünde, ceviz kadar

    звезда́ второ́й величины́ — ikinci kadirden bir yıldız

    тре́тий по величине́ го́род страны́ — ülkenin üçüncü büyük şehri

    Русско-турецкий словарь > величина

  • 6 размер

    м
    1) врз boyut, boy; ölçü, çap; büyüklük; miktar

    кастрю́ля сре́днего разме́ра — orta boy tencere

    разме́ром со сре́днее я́блоко — orta boy bir elma büyüklüğünde

    разме́р уча́стка — arsanın boyutları / ölçüsü

    фотогра́фия разме́ром 6х9 см — 6x9 santim boyutlarında / ebadında bir fotoğraf

    штраф в разме́ре трёх рубле́й — üç ruble para cezası

    разме́р пе́нсии — emekli maaşının miktarı

    разме́р ока́зываемой по́мощи — gösterilen yardımın miktarı / çapı

    уще́рб в разме́ре ста рубле́й — yüz rublelik zarar

    посо́бие в разме́ре 80 % зарпла́ты — ücretin % 80 tutarında bir ödenek

    увеличе́ние коли́чества и разме́ра стипе́ндий — bursların sayı ve miktar bakımından artırılması

    дости́чь неви́данных разме́ров — görülmemiş boyutlara varmak

    2) (мерка, номер) boy; beden

    како́й разме́р (о́буви) ты но́сишь? — ne boy giyersin?

    есть соро́чки любо́го разме́ра — her bedene göre gömlek var

    како́й у вас разме́р? (о платье и т. п.)beden numaranız?

    3) лит. tartı, vezin, ölçü
    4) муз. ölçü

    Русско-турецкий словарь > размер

  • 7 с

    1) ...dan

    вста́ть со сту́ла — sandalyeden kalkmak

    прие́хать с ю́га — güneyden gelmek

    вход с у́лицы — sokaktan girilir

    ве́тер с мо́ря — denizden esen rüzgar

    прыжки́ с трампли́на — tramplen atlama

    прыгуны́ с вы́шки — kule atlayıcıları

    со стра́ха — korkudan

    с непривы́чки — alışık olmadığından

    с позволе́ния роди́телей — ana babanın izniyle

    3) (при временны́х оборотах)...dan,...dan beri

    с утра́ до ве́чера — sabahtan akşama kadar

    с де́тских лет — çocuk yaşındanberi

    с ка́ждым днём — gün geçtikçe her geçen gün

    вста́ть с рассве́том — şafakla kalkmak

    4) (при обозначении лица, предмета, с которого получают, требуют что-л.)...dan; başına ( при обозначении единиц)

    брать по́шлину с това́ра — maldan gümrük resmi almak

    со́рок це́нтнеров с гекта́ра — hektar başına kırk kental

    5) (при обозначении манеры, способа действия) ile

    корми́ть с ло́жечки — kaşıkla yedirmek

    взять с бо́ю — savaşla almak / zaptetmek

    со ско́ростью зву́ка — ses hızıyla

    мы с ним друзья́ — onunla dostuz

    в бесе́де с на́ми он... — bizimle yaptığı görüşmede...

    он дал пять конце́ртов с орке́стром — beş orkestra konseri verdi

    оте́ц с сы́ном — baba (ile) oğul

    взять с собо́й — yanına almak

    два с полови́ной — iki buçuk

    корзи́на с клубни́кой — çilek dolu sepet, çilek sepeti

    грузови́к с песко́м — kum yüklü kamyon, kum kamyonu

    балло́н с кислоро́дом — oksijen balonu

    9) (при обозначении обоюдного действия, взаимоотношения) ile

    ссо́риться с сосе́дом — komşusuyla kavga etmek

    мы познако́мились с ним — onunla tanıştık

    с э́той це́лью — bu amaçla

    с тем, что́бы он не опа́здывал — geç kalmaması için, geç kalmasın diye

    обрати́ться с про́сьбой — ricada bulunmak

    он при́был с официа́льным визи́том — resmi bir ziyaretle geldi

    11) (приблизительно, почти) kadar

    отдохну́ть с полчаса́ — yarım saat kadar dinlenmek

    с год тому́ наза́д — bundan bir yıl kadar önce

    у него́ сын с тебя́ ро́стом — boyun kadar / beraber oğlu var

    ка́мень величино́й с кула́к — yumruk kadar taş

    величино́й с двухэта́жный дом — iki katlı bir ev büyüklüğünde

    с огорче́нием — üzüntü ile, üzülerek

    с удово́льствием — memnuniyetle

    смотре́ть на кого-л. с жа́лостью — acıyarak bakmak

    13) (при указании на смежность, близость, связь, соединение) ile

    грани́чить с Фра́нцией — Fransa ile sınırı olmak

    име́ть телефо́нную связь с це́нтром — merkezle telefon bağlantısı olmak

    смесь ге́лия с кислоро́дом — helyum-oksijen karşımı

    созда́ние междунаро́дной организа́ции с це́нтром в Пари́же — merkezi Paris'te bulunan bir uluslararası örgütün kurulması

    мыть с мы́лом — sabunla yıkamak

    охо́титься с соба́кой — köpekle avlamak

    15) (с наступлением чего-л.) ile;...dıkça

    умне́ть с во́зрастом — yaşlandıkça akıllanmak

    с года́ми вку́сы у них меня́лись — onlar yaşlandıkça zevkleri değişiyordu

    с весно́й потепле́ло — baharla beraber havalar ısındı

    с прие́здом его́ отца́ — babasının gelmesiyle, babası gelince

    привы́чка, обретённая с года́ми — yılların verdiği alışkanlık

    16) (при обозначении объекта, на который распространяется действие, состояние) ile

    боро́ться с враго́м — düşmanla savaşmak

    борьба́ с эро́зией — erozyona karşı / erozyonla mücadele

    положе́ние с за́нятостью — эк. istihdam durumu

    спра́виться с тру́дностями — güçlüklerin üstesinden gelmek, güçlükleri yenmek

    поспеши́ть с отъе́здом — gitmekte acele etmek

    как у тебя́ с давле́нием? — tansiyonun ne âlemde

    17) (при указании на наличие чего-л., на обладание чем-л.)...lı

    кни́га с иллюстра́циями — resimli kitap

    бутербро́д с сы́ром — peynirli sandviç

    се́мьи со сре́дним дохо́дом — orta gelirli aileler

    человек с тала́нтом — istidatlı / istidat sahibi bir kişi

    Русско-турецкий словарь > с

  • 8 full length

    boy büyüklüğünde

    English-Turkish dictionary > full length

  • 9 Lebensgröße

    Lebensgröße f: in Lebensgröße gerçek büyüklüğünde

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > Lebensgröße

  • 10 mal

    mal adv MATH çarpı, kere; fam einmal;
    12 mal 5 ist (gleich) 60 12 kere 5 60 eder ( oder eşit 60);
    ein 7 Meter mal 4 Meter großes Zimmer 7 çarpı 4 ( oder 7’ye 4) metre büyüklüğünde bir oda

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > mal

  • 11 kibrit

    (-ti)
    а спи́чка

    kibrit başı — спи́чечная голо́вка

    kibrit başı büyüklüğünde — величино́й со спи́чечную голо́вку

    kibrit çakmak — чи́ркнуть спи́чкой; заже́чь спи́чку

    kibrit kutusu — спи́чечная коро́бка

    köküne kibrit suyu dökmek — подре́зать под ко́рень, вы́рвать с ко́рнем, искорени́ть

    Büyük Türk-Rus Sözlük > kibrit

  • 12 kadar

    I part
    1) ( dek) bis
    oraya \kadar bis dahin
    saat üçe \kadar bekledim bis drei Uhr habe ich gewartet
    saat 9'dan 11'e \kadar von 9 bis 11 Uhr
    son damlasına \kadar bis auf den letzten Tropfen
    şimdiye \kadar bis jetzt, bisher, bislang
    2) ( gibi) wie
    matematiğe olduğu \kadar dillere de istidadı olmak ebenso sehr für Sprachen wie für Mathematik begabt sein
    mümkün olduğu \kadar çabuk/erken so schnell/früh wie möglich
    ne dereceye \kadar inwiefern, inwieweit
    o da benim \kadar uzun konuştu sie sprach ebenso lang(e) wie ich
    3) ( büyüklügünde) so groß wie
    Hasan benim \kadarken... als Hasan so groß wie ich war,...
    onların evi bizimki \kadar ihr Haus ist so groß wie unsers
    4) ne \kadar erken gelirsen... je eher du kommst,...
    ne \kadar erken olursa o \kadar iyi olur je eher, desto besser
    yüz \kadar öğrenci gelmişti (so) um die hundert Schüler waren gekommen
    6) (\kadarıyla) soweit, soviel
    bildiğim \kadar soviel ich weiß...
    görebildiğim \kadar... soweit ich (über) sehen kann,...
    göz görebildiği \kadar soweit das Auge reicht
    hatırlayabildiğim \kadar ich mich erinnern kann soweit ich mich erinnern kann
    II adv ( ölçüsünde) dermaßen, so
    ne \kadar haklısın wie sehr du Recht hast
    o \kadar çok konuştu ki er hat so viel gesprochen
    o \kadar sevindi ki er hat sich dermaßen [o so] gefreut; s. a. bu kadar

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kadar

  • 13 حجل

    I
    حَجَل
    1. keklik
    Anlamı: güvercin büyüklüğünde, kırmızı renkte bir kuş
    2. kınalı keklik
    Anlamı: sülüngillerden, orta ve doğu asya'da yaşayan bir kuş türü
    II
    حَجَلَ
    1. hoplamak
    Anlamı: sevinçten, korkudan veya oyun için havaya doğru fırlamak
    2. sıçramak
    Anlamı: ayaklarla, birdenbire ve kuvvetle yeri teperek hızla yukarıya atılmak
    3. sekmek
    Anlamı: sıçramak
    4. zıplamak
    5. atlamak

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > حجل

  • 14 حوالي

    1. kadar
    Anlamı: ölçüsünde, derecesinde, büyüklüğünde vs
    2. civarında
    Anlamı: yaklaşık olarak, yakınında
    3. görünürlerde
    Anlamı: ortalıkta, meydanda

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > حوالي

  • 15 درجة

    دَرَجَة
    1. numara
    Anlamı: ölçü, derece
    2. kerte
    Anlamı: derece, radde
    3. not
    Anlamı: okullarda öğrencilerin derecesi, numara
    4. çağ
    5. tabaka
    Anlamı: makam, derece
    6. kademe
    Anlamı: aşama, basamak
    7. kariyer
    Anlamı: meslek
    8. etap
    Anlamı: aşama, merhale
    9. had
    Anlamı: aşama, derece, sınır
    10. kadar
    Anlamı: ölçüsünde, derecesinde, büyüklüğünde vs
    11. mertebe
    Anlamı: aşama, derece
    12. merhale
    Anlamı: derece, aşama
    13. numara
    14. aşama
    Anlamı: rütbe, mertebe, derece, paye
    15. derece
    Anlamı: bir süreç içindeki durumlardan her biri, mertebe

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > درجة

  • 16 كرنب

    كُرُنْب
    1. lâhana
    Anlamı: turpgillerden, güz ve kış sebzesi olarak yetiştirilen bitki, kelem
    2. kara lâhana
    3. başlâhana
    Anlamı: yaprakları sıkı, yuvarlak başlı lâhana
    4. brüksel lâhanası

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > كرنب

  • 17 brüksel lâhanası

    كرنب [كُرُنْب]

    Türkçe-Arapça Sözlük > brüksel lâhanası

  • 18 keklik

    1. حجل [حَجَل]
    Anlamı: güvercin büyüklüğünde, kırmızı renkte bir kuş
    2. حسناء [حَسْناء]
    Anlamı: güzel kadın

    Türkçe-Arapça Sözlük > keklik

  • 19 full length

    boy büyüklüğünde

    English-Turkish new dictionary > full length

См. также в других словарях:

  • ADÜVV-ÜD DİN — Din düşmanı.(Hem küfranınızla öyle bir Mâlik i Zülcelâl in memleketinde isyan ediyorsunuz ki, ibâdından ve cünudundan öyleleri var ki, değil sizin gibi küçücük âciz mahlukları, belki farz ı muhal olarak dağ ve arz büyüklüğünde birer adüvv ü kâfir …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • amber çiçeği — is., bit. b. Amber ağacının toparlak, fındık büyüklüğünde, altın sarısı renginde güzel kokulu çiçeği …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bakımlık — is., ğı, sin., TV Filmin kartpostal büyüklüğünde cam bir perde üzerinde görünmesini sağlayan cihaz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Beç tavuğu — is., hay. b. Tavukgillerden, başı küçük ve çıplak, tüyü mavimtırak kül renginde, tavuk büyüklüğünde, evcil bir hayvan (Numida meleagris) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Bektaşi üzümü — is., bit. b. 1) Taşkırangillerden bir çalı (Ribes grossularia) 2) Bu çalının mayhoş, nohut büyüklüğünde, ak veya kara yemişi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Bitlis köftesi — is. Yağsız kıyma veya pirinç ile köftelik bulgur, yağ, nar, yumurta ve baharat kullanılarak hazırlanan ceviz büyüklüğünde bir köfte türü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çatana — is., den. Filika büyüklüğünde, islimle işleyen deniz teknesi, küçük vapur, istimbot Süslü, hususi birçok çarklı çatanalar geçer. A. Ş. Hisar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çaylak — is., ğı, hay. b. 1) Yırtıcılardan, uzun kanatlı, çengel gagalı, küçük kuşları ve fare gibi zararlı hayvanları avlayan, tavuk büyüklüğünde bir kuş (Milvus migrans) 2) sf., mec. Toy, deneyimsiz, acemi (kimse) Birleşik Sözler çaylak fırtınası acemi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çer çöp — is. 1) Çalı çırpı kırıntısı Karısı ocağı tutuşturmak için olanca soluğu ile ateşi üflüyordu. Ocaktaki çer çöp yaştı. A. Sayar 2) Döküntü, süprüntü Bir sokak köpeği gibi çer çöple geçinir ve geceleri kilisenin yanındaki köpek kulübeleri… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çiğde — is., bit. b. 1) Hünnap 2) Bu ağacın kırmızı kabuklu, sert çekirdekli, iri zeytin biçiminde ve büyüklüğünde, güzün olgunlaşan yemişi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çöreklenme — is. Çöreklenmek işi Onu çöreklenmeye başlamış dev büyüklüğünde bir boa yılanına benzetemiyor. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»