-
1 boy büyüklüğünde
full length -
2 el büyüklüğünde yassı taş
lak--------tevş -
3 kadar
1. حتى [حتَّى]Anlamı: dek, değin2. حوالي [حوالي]Anlamı: ölçüsünde, derecesinde, büyüklüğünde vs3. درجة [دَرَجَة]Anlamı: ölçüsünde, derecesinde, büyüklüğünde vs4. عديل [عَدِيل]Anlamı: gibi (bir şeye benzer)5. مثال [مِثَال]Anlamı: gibi (bir şeye benzer)6. مثل [مِثْل]Anlamı: gibi (bir şeye benzer)7. مثيل [مَثِيل]Anlamı: gibi (bir şeye benzer)8. نموذج [نَمُوذَج]Anlamı: gibi (bir şeye benzer) -
4 büyüklük
озвонч. -ğü1) величина́, разме́рmercimek büyüklüğünde — величино́й с чечеви́цу
2) перен. величина́, значи́тельность, ва́жностьbüyüklük göstermek — проявля́ть великоду́шие / ще́дрость
büyüklük taslamak — ва́жничать
-
5 величина
ж, врзвеличино́й с гре́цкий оре́х — ceviz büyüklüğünde, ceviz kadar
звезда́ второ́й величины́ — ikinci kadirden bir yıldız
тре́тий по величине́ го́род страны́ — ülkenin üçüncü büyük şehri
-
6 размер
м1) врз boyut, boy; ölçü, çap; büyüklük; miktarкастрю́ля сре́днего разме́ра — orta boy tencere
разме́ром со сре́днее я́блоко — orta boy bir elma büyüklüğünde
разме́р уча́стка — arsanın boyutları / ölçüsü
фотогра́фия разме́ром 6х9 см — 6x9 santim boyutlarında / ebadında bir fotoğraf
штраф в разме́ре трёх рубле́й — üç ruble para cezası
разме́р пе́нсии — emekli maaşının miktarı
разме́р ока́зываемой по́мощи — gösterilen yardımın miktarı / çapı
уще́рб в разме́ре ста рубле́й — yüz rublelik zarar
посо́бие в разме́ре 80 % зарпла́ты — ücretin % 80 tutarında bir ödenek
увеличе́ние коли́чества и разме́ра стипе́ндий — bursların sayı ve miktar bakımından artırılması
дости́чь неви́данных разме́ров — görülmemiş boyutlara varmak
2) (мерка, номер) boy; bedenкако́й разме́р (о́буви) ты но́сишь? — ne boy giyersin?
есть соро́чки любо́го разме́ра — her bedene göre gömlek var
како́й у вас разме́р? (о платье и т. п.) — beden numaranız?
3) лит. tartı, vezin, ölçü4) муз. ölçü -
7 с
1) ...danвста́ть со сту́ла — sandalyeden kalkmak
прие́хать с ю́га — güneyden gelmek
вход с у́лицы — sokaktan girilir
ве́тер с мо́ря — denizden esen rüzgar
прыжки́ с трампли́на — tramplen atlama
прыгуны́ с вы́шки — kule atlayıcıları
2) ( при указании на причину)...dan; ileсо стра́ха — korkudan
с непривы́чки — alışık olmadığından
с позволе́ния роди́телей — ana babanın izniyle
3) (при временны́х оборотах)...dan,...dan beriс утра́ до ве́чера — sabahtan akşama kadar
с де́тских лет — çocuk yaşındanberi
с ка́ждым днём — gün geçtikçe her geçen gün
вста́ть с рассве́том — şafakla kalkmak
4) (при обозначении лица, предмета, с которого получают, требуют что-л.)...dan; başına ( при обозначении единиц)брать по́шлину с това́ра — maldan gümrük resmi almak
со́рок це́нтнеров с гекта́ра — hektar başına kırk kental
5) (при обозначении манеры, способа действия) ileкорми́ть с ло́жечки — kaşıkla yedirmek
взять с бо́ю — savaşla almak / zaptetmek
со ско́ростью зву́ка — ses hızıyla
6) ( при выражении совместности) ile, veмы с ним друзья́ — onunla dostuz
в бесе́де с на́ми он... — bizimle yaptığı görüşmede...
он дал пять конце́ртов с орке́стром — beş orkestra konseri verdi
оте́ц с сы́ном — baba (ile) oğul
взять с собо́й — yanına almak
7) ( при обозначении дополнительного количества) не переводится в соч.два с полови́ной — iki buçuk
8) ( при обозначении содержимого) doluкорзи́на с клубни́кой — çilek dolu sepet, çilek sepeti
грузови́к с песко́м — kum yüklü kamyon, kum kamyonu
балло́н с кислоро́дом — oksijen balonu
9) (при обозначении обоюдного действия, взаимоотношения) ileссо́риться с сосе́дом — komşusuyla kavga etmek
мы познако́мились с ним — onunla tanıştık
10) ( при обозначении цели действия) ile; içinс э́той це́лью — bu amaçla
с тем, что́бы он не опа́здывал — geç kalmaması için, geç kalmasın diye
обрати́ться с про́сьбой — ricada bulunmak
он при́был с официа́льным визи́том — resmi bir ziyaretle geldi
11) (приблизительно, почти) kadarотдохну́ть с полчаса́ — yarım saat kadar dinlenmek
с год тому́ наза́д — bundan bir yıl kadar önce
у него́ сын с тебя́ ро́стом — boyun kadar / beraber oğlu var
ка́мень величино́й с кула́к — yumruk kadar taş
величино́й с двухэта́жный дом — iki katlı bir ev büyüklüğünde
12) ( при указании на сопутствующее действие) ile,...arakс огорче́нием — üzüntü ile, üzülerek
с удово́льствием — memnuniyetle
смотре́ть на кого-л. с жа́лостью — acıyarak bakmak
13) (при указании на смежность, близость, связь, соединение) ileграни́чить с Фра́нцией — Fransa ile sınırı olmak
име́ть телефо́нную связь с це́нтром — merkezle telefon bağlantısı olmak
смесь ге́лия с кислоро́дом — helyum-oksijen karşımı
созда́ние междунаро́дной организа́ции с це́нтром в Пари́же — merkezi Paris'te bulunan bir uluslararası örgütün kurulması
14) ( при указании на посредствующий предмет) ileмыть с мы́лом — sabunla yıkamak
охо́титься с соба́кой — köpekle avlamak
15) (с наступлением чего-л.) ile;...dıkçaумне́ть с во́зрастом — yaşlandıkça akıllanmak
с года́ми вку́сы у них меня́лись — onlar yaşlandıkça zevkleri değişiyordu
с весно́й потепле́ло — baharla beraber havalar ısındı
с прие́здом его́ отца́ — babasının gelmesiyle, babası gelince
привы́чка, обретённая с года́ми — yılların verdiği alışkanlık
16) (при обозначении объекта, на который распространяется действие, состояние) ileборо́ться с враго́м — düşmanla savaşmak
борьба́ с эро́зией — erozyona karşı / erozyonla mücadele
положе́ние с за́нятостью — эк. istihdam durumu
спра́виться с тру́дностями — güçlüklerin üstesinden gelmek, güçlükleri yenmek
поспеши́ть с отъе́здом — gitmekte acele etmek
как у тебя́ с давле́нием? — tansiyonun ne âlemde
17) (при указании на наличие чего-л., на обладание чем-л.)...lıкни́га с иллюстра́циями — resimli kitap
бутербро́д с сы́ром — peynirli sandviç
се́мьи со сре́дним дохо́дом — orta gelirli aileler
человек с тала́нтом — istidatlı / istidat sahibi bir kişi
-
8 full length
boy büyüklüğünde -
9 Lebensgröße
Lebensgröße f: in Lebensgröße gerçek büyüklüğünde -
10 mal
12 mal 5 ist (gleich) 60 12 kere 5 60 eder ( oder eşit 60);ein 7 Meter mal 4 Meter großes Zimmer 7 çarpı 4 ( oder 7’ye 4) metre büyüklüğünde bir oda -
11 kibrit
(-ti)а спи́чкаkibrit başı — спи́чечная голо́вка
kibrit başı büyüklüğünde — величино́й со спи́чечную голо́вку
kibrit çakmak — чи́ркнуть спи́чкой; заже́чь спи́чку
kibrit kutusu — спи́чечная коро́бка
◊
köküne kibrit suyu dökmek — подре́зать под ко́рень, вы́рвать с ко́рнем, искорени́ть -
12 kadar
I part1) ( dek) bisoraya \kadar bis dahinsaat üçe \kadar bekledim bis drei Uhr habe ich gewartetsaat 9'dan 11'e \kadar von 9 bis 11 Uhrson damlasına \kadar bis auf den letzten Tropfenşimdiye \kadar bis jetzt, bisher, bislang2) ( gibi) wiematematiğe olduğu \kadar dillere de istidadı olmak ebenso sehr für Sprachen wie für Mathematik begabt seinmümkün olduğu \kadar çabuk/erken so schnell/früh wie möglichne dereceye \kadar inwiefern, inwieweito da benim \kadar uzun konuştu sie sprach ebenso lang(e) wie ich3) ( büyüklügünde) so groß wieHasan benim \kadarken... als Hasan so groß wie ich war,...onların evi bizimki \kadar ihr Haus ist so groß wie unsers4) ne \kadar erken gelirsen... je eher du kommst,...ne \kadar erken olursa o \kadar iyi olur je eher, desto besser5) ( kesinlikle belli olmayan bir nitelik için) etwa, (so) umyüz \kadar öğrenci gelmişti (so) um die hundert Schüler waren gekommen6) (\kadarıyla) soweit, sovielbildiğim \kadar soviel ich weiß...görebildiğim \kadar... soweit ich (über) sehen kann,...göz görebildiği \kadar soweit das Auge reichthatırlayabildiğim \kadar ich mich erinnern kann soweit ich mich erinnern kannne \kadar haklısın wie sehr du Recht hasto \kadar çok konuştu ki er hat so viel gesprocheno \kadar sevindi ki er hat sich dermaßen [o so] gefreut; s. a. bu kadar -
13 حجل
Iحَجَل1. keklikAnlamı: güvercin büyüklüğünde, kırmızı renkte bir kuş2. kınalı keklikAnlamı: sülüngillerden, orta ve doğu asya'da yaşayan bir kuş türüIIحَجَلَ1. hoplamakAnlamı: sevinçten, korkudan veya oyun için havaya doğru fırlamak2. sıçramakAnlamı: ayaklarla, birdenbire ve kuvvetle yeri teperek hızla yukarıya atılmak3. sekmekAnlamı: sıçramak4. zıplamakAnlamı: bir yere çarpıp yukarı fırlamak5. atlamakAnlamı: bir engeli sıçrayarak aşmak -
14 حوالي
1. kadarAnlamı: ölçüsünde, derecesinde, büyüklüğünde vs2. civarındaAnlamı: yaklaşık olarak, yakınında3. görünürlerdeAnlamı: ortalıkta, meydanda -
15 درجة
دَرَجَة1. numaraAnlamı: ölçü, derece2. kerteAnlamı: derece, radde3. notAnlamı: okullarda öğrencilerin derecesi, numara4. çağAnlamı: hayatın dönemlerinden her biri5. tabakaAnlamı: makam, derece6. kademeAnlamı: aşama, basamak7. kariyerAnlamı: meslek8. etapAnlamı: aşama, merhale9. hadAnlamı: aşama, derece, sınır10. kadarAnlamı: ölçüsünde, derecesinde, büyüklüğünde vs11. mertebeAnlamı: aşama, derece12. merhaleAnlamı: derece, aşama13. numaraAnlamı: öğrenciye verilen not14. aşamaAnlamı: rütbe, mertebe, derece, paye15. dereceAnlamı: bir süreç içindeki durumlardan her biri, mertebe -
16 كرنب
كُرُنْب1. lâhanaAnlamı: turpgillerden, güz ve kış sebzesi olarak yetiştirilen bitki, kelem2. kara lâhana3. başlâhanaAnlamı: yaprakları sıkı, yuvarlak başlı lâhana4. brüksel lâhanası -
17 brüksel lâhanası
كرنب [كُرُنْب] -
18 keklik
1. حجل [حَجَل]Anlamı: güvercin büyüklüğünde, kırmızı renkte bir kuş2. حسناء [حَسْناء]Anlamı: güzel kadın -
19 full length
boy büyüklüğünde
См. также в других словарях:
ADÜVV-ÜD DİN — Din düşmanı.(Hem küfranınızla öyle bir Mâlik i Zülcelâl in memleketinde isyan ediyorsunuz ki, ibâdından ve cünudundan öyleleri var ki, değil sizin gibi küçücük âciz mahlukları, belki farz ı muhal olarak dağ ve arz büyüklüğünde birer adüvv ü kâfir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
amber çiçeği — is., bit. b. Amber ağacının toparlak, fındık büyüklüğünde, altın sarısı renginde güzel kokulu çiçeği … Çağatay Osmanlı Sözlük
bakımlık — is., ğı, sin., TV Filmin kartpostal büyüklüğünde cam bir perde üzerinde görünmesini sağlayan cihaz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Beç tavuğu — is., hay. b. Tavukgillerden, başı küçük ve çıplak, tüyü mavimtırak kül renginde, tavuk büyüklüğünde, evcil bir hayvan (Numida meleagris) … Çağatay Osmanlı Sözlük
Bektaşi üzümü — is., bit. b. 1) Taşkırangillerden bir çalı (Ribes grossularia) 2) Bu çalının mayhoş, nohut büyüklüğünde, ak veya kara yemişi … Çağatay Osmanlı Sözlük
Bitlis köftesi — is. Yağsız kıyma veya pirinç ile köftelik bulgur, yağ, nar, yumurta ve baharat kullanılarak hazırlanan ceviz büyüklüğünde bir köfte türü … Çağatay Osmanlı Sözlük
çatana — is., den. Filika büyüklüğünde, islimle işleyen deniz teknesi, küçük vapur, istimbot Süslü, hususi birçok çarklı çatanalar geçer. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
çaylak — is., ğı, hay. b. 1) Yırtıcılardan, uzun kanatlı, çengel gagalı, küçük kuşları ve fare gibi zararlı hayvanları avlayan, tavuk büyüklüğünde bir kuş (Milvus migrans) 2) sf., mec. Toy, deneyimsiz, acemi (kimse) Birleşik Sözler çaylak fırtınası acemi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çer çöp — is. 1) Çalı çırpı kırıntısı Karısı ocağı tutuşturmak için olanca soluğu ile ateşi üflüyordu. Ocaktaki çer çöp yaştı. A. Sayar 2) Döküntü, süprüntü Bir sokak köpeği gibi çer çöple geçinir ve geceleri kilisenin yanındaki köpek kulübeleri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çiğde — is., bit. b. 1) Hünnap 2) Bu ağacın kırmızı kabuklu, sert çekirdekli, iri zeytin biçiminde ve büyüklüğünde, güzün olgunlaşan yemişi … Çağatay Osmanlı Sözlük
çöreklenme — is. Çöreklenmek işi Onu çöreklenmeye başlamış dev büyüklüğünde bir boa yılanına benzetemiyor. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük