-
1 гибнуть
ölmek,can vermek,yasanımı yitirmek; yıkılmak,batmak* * *несов.; сов. - поги́бнуть1) ölmek; can vermek; yaşamını yitirmek; hayatını kaybetmek; gitmek; kırılmakги́бнуть от го́лода и боле́зней — açlıktan hastalıktan kırılmak
он поги́б от пу́ли — kurşun ile öldü
там уже поги́бло не́сколько альпини́стов — orada birkaç dağcı hayatını kaybetmişti
они́ реши́ли поги́бнуть, но не сдава́ться — ölmek var, teslim yok demişlerdi
ни за что поги́б па́рень! — güme gitti çocuk!
2) в соч.посе́вы поги́бли от за́морозков — ekinler dondan yandı
3) перен. yıkılmak; batmak; batıp gitmek -
2 вымирать
ölmek,soyu tükenmek* * *несов.; сов. - вы́меретьölmek; soyu tükenmek -
3 дохнуть
ölmek,gebermek; nefes almak,nefes vermek* * *I д`охнутьölmek, gebermekII дохн`утьсов., разг.nefes almak; nefes vermek••дел так мно́го, что нам дохнуть не́когда — işlerin çokluğundan nefes alamıyoruz
-
4 умереть
-
5 умирать
can vermek,ölmek* * *несов.; сов. - умере́ть1) ölmek; can vermek, hayatını yitirmekумере́ть есте́ственной сме́ртью — eceliyle ölmek
2) тк. несов. ölmekумира́ть от ску́ки — can sıkıntısından ölmek
умира́ть со́ смеху — gülmekten kırılmak, katılırcasına gülmek
умира́ть от любопы́тства — meraktan ölmek
де́вушка умира́ет по тебе́ — kız sana ayılıp bayılıyor
••умира́ю пить хочу́ — разг. susuzluktan ölüyorum
умира́ю уста́ла — разг. yorgunluktan ölüyorum
-
6 погибать
несов.; сов. - поги́бнутьölmek, can vermek, (ölüp) gitmek; kırılmak; mahvolmakпоги́бнуть на войне́ — savaşta ölmek / şehit düşmek
поги́бнуть в авиацио́нной катастро́фе — uçak kazasında ölmek / yaşamını yitirmek / can vermek
во вре́мя падежа́ поги́бло мно́го ове́ц — kıranda çok koyun gitti
-
7 умереть
1) ölmek, can bermekумереть защищая Родину - Vatannı qorçalap ölmek2) (перен. исчезнуть) ölmek, ölip ketmek, sönmek, ğayıp olmaq, yoq olmaq -
8 задыхаться
tıkanmak; boğulmak* * *несов.; сов. - задохну́ться1) tıkanmak; ıkıl ıkıl nefes almak; boğulur gibi olmakзадыха́ясь — soluk soluğa; boğula boğula
задыха́ться от волне́ния — heyecandan tıkanmak
задыха́ться от слёз / рыда́ний — hıçkırıklardan boğulur gibi olmak
он задыха́лся от ка́шля — boğula tıkana öksürüyordu, boğulurcasına öksürdü
он задыха́лся от сме́ха — boğulacak gibi gülüyordu
задыха́ться, поднима́ясь по ле́стнице — merdiveni çıkarken ıkıl ıkıl nefes almak
2) ( умирать от удушья) boğulmak; tıkanıp ölmekзадохну́ться от ды́ма — dumandan tıkanıp ölmek
3) перен. bunalmak; boğulmak -
9 смерть
жölüm; ecelсмерть (его́) пришла́ — ecelli geldi
незадо́лго до сме́рти он... — öleceğine yakın...
он не хо́чет твое́й сме́рти — senin ölmeni istemez
идти́ на смерть — ölüme gitmek
умереть голо́дной сме́ртью — açlıktan ölmek
до са́мой сме́рти не забу́ду — ömrüm oldukça unutmam
он до самой сме́рти был кузнецо́м — ölünceye kadar demircilik etmişti
••я до́ смерти уста́л — ölürcesine yorgunum
мы до́ смерти уста́ли в доро́ге — yol bizi öldürdü
мне до́ смерти хо́чется пить — ölesiye susadım, susuzluktan ölüyorum
до́ смерти ненави́деть что-л. — bir şeyden ölesiye nefret etmek
его́ изби́ли чуть не до́ смерти — onu döve döve az kalsın öldüreceklerdi
поги́бнуть сме́ртью геро́я — kahramanlar gibi ölmek
она была́ бледна́ как смерть — yüzü ölü yüzü gibi sararmıştı
смотре́ть / гляде́ть сме́рти в глаза́ — ölümle yüz yüze gelmek
смерть изме́ннику / преда́телю! — haine ölüm!
от сме́рти нет зе́лья — погов. ecele çare yoktur
-
10 бедность
-
11 голод
-
12 кончаться
1) врз bitmek; sona ermek; sonuçlanmak ( завершаться)уро́к ко́нчился — ders bitti
дождь ко́нчился — yağmur dindi / kesildi
де́ньги ко́нчились — para bitti / tükendi
чем (всё) э́то ко́нчится? — bunun sonu nereye varır?
э́тим / на э́том де́ло не ко́нчилось — iş bununla bitmedi; iş bu kadarla kalmadı
э́та шу́тка пло́хо ко́нчится — bu şakanın sonu fenaya / kötüye varacak
на э́том его́ муче́ния не ко́нчились — çilesi bu kadarla dolmadı
2) разг. ( умирать) ölmek -
13 лучше
daha iyi* * *лу́чше тебя́ он не найдёт — senden iyisini bulamaz
лу́чше его́ никто́ не игра́ет — onun üstüne oynayan yok
лу́чше всего́ вопро́с изло́жен в э́той кни́ге — sorunu en iyi biçimde bu kitap açıklar
лу́чше смерть, чем ра́бство — esir olmaktansa ölmek elvâdır; ölüm esirlikten ehvendir
пого́да не лу́чше вчера́шней — hava dünkünden iyi değil
чем она́ лу́чше меня́? — onun benden fazla nesi var? onun benden ne fazlalığı var?
2) безл., → сказ., в соч.больно́му немно́го лу́чше — hasta biraz iyileşti
прими́ табле́тку - ста́нет лу́чше — bir komprime al rahatlarsın
3) → частица keşke; iyisi;...acağınaлу́чше б я туда́ не е́здил! — keşke (oraya) gitmemiş olaydım!
тебе́ лу́чше оста́ться — kalsan daha iyi edersin
лу́чше не вме́шиваться — iyisi karışmamak
лу́чше не спра́шивай (об э́том)! — sorma!
лу́чше оди́н раз уви́деть, чем сто раз услы́шать — bin kere işitmektense bir kere görmek evlâdır
••лу́чше быть не мо́жет!, чего́ же лу́чше?! — bundan ötesi can sağlığı!
тем лу́чше — daha iyi ya
как мо́жно лу́чше — elden geldiğince iyi (bir biçimde)
-
14 мертветь
несов.; сов. - омертве́ть, помертве́ть2) сов. помертветь ( приходить в оцепенение) donakalmak -
15 отмирать
несов.; сов. - отмере́ть1) erimek; körelmek2) перен. ölmek, ölüp gitmek; ömrünü tüketerek yok olmak -
16 отравляться
несов.; сов. - отрави́ться1) zehir içmek, zehir içerek ölmek2) zehirlenmekотрави́ться несве́жей ры́бой — bayat balıktan zehirlenmek
-
17 подрываться
несов.; сов. - подорва́ться1) в соч.подрыва́ться на ми́не (о человеке) — mayına çarpıp ölmek / yaralanmak
кора́бль затону́л, подорва́вшись на ми́не — gemi mayına çarpıp battı
2) перен. ( о здоровье) bozulmak; sarsılmak -
18 полечь
сов.1) разг. ( лечь - о многих) yatmak2) ( быть убитым) şehit düşmek ölmek3) ( о растениях) yatmakпосе́вы полегли́ от дождя́ — yağmur ekinleri yatırdı
-
19 помереть
-
20 свой
своя́, своё, свои́1) притяж. мест. ( переводится аффиксами принадлежности) kendi, kendine ait, (kendi) malı olan ( собственный)он прие́хал со свои́м бра́том — kardeşiyle geldi
в своём заявле́нии для печа́ти... — yaptığı basın açıklamasında..., gazetecilere verdiği demeçte...
у него́ есть своя́ да́ча — onun kendi yazlığı var
собира́й свои́ ве́щи! — kendine ait eşyalarını topla!
свои́ми со́бственными рука́ми — kendi eliyle
благодарю́ вас от и́мени рабо́чих и от своего́ и́мени — işçiler ve kendim adına sizlere teşekkür ederim
он наде́л не своё пальто́ — bir başkasının paltosunu giymiş
пози́ции свои́х войск / подразделе́ний — dost birliklerin mevzileri
2) (своё) → сущ., с hakkı (olan), (kendi) malı olan, birine ait olanя тре́бую своего́ — ben hakkım olanı isterim
он не доби́лся своего́ — istediğini elde edemedi
наста́ивать на своём — sözünde ısrar edip durmak
он своё получи́л — hakkını aldı, istediğini elde etti; ( понёс наказание) belasını buldu
3) kendine özgüу него́ свой стиль — onun kendine özgü bir üslubu var
у него́ был свой расчёт — onun kendince bir hesabı vardı
в э́тот пери́од будут свои́ тру́дности — bu dönemin kendine göre zorlukları olacaktır
4) (подходящий, соответствующий)в своё вре́мя я расскажу́ и об э́том — zamanı / sırası gelir onu da anlatırım
всему своё вре́мя — herşeyin bir sırası var
в своё вре́мя я обраща́лся к нему́ — vaktiyle ona başvurmuştum
5) (свои́) → сущ., мн. benimkiler, seninkiler v.s.вы и свои́м сообщи́те — sizinkilere de haber verin
кто там? - Свои́! — kimdir o? - Yabancı yok
он же свой челове́к! — o yabancı değil ki!
••рассказа́ть свои́ми слова́ми — mealen anlatmak
умере́ть свое́й сме́ртью — eceliyle ölmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
ölmek — I, 15, 38, 41, 54, 115, 228; II I, 47 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
ölmek — nsz, ür 1) Yaşamaz olmak, hayatı sona ermek, can vermek 2) Bitki, solmak Bu çiçekler dayanmaz, çabuk ölür. 3) mec. Bazı sebeplerle çok sıkıntı veya acı çekmek 4) mec. Değerini, geçerliğini, gücünü yitirmek, kullanılmamak Bu usul öldü artık.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ölmek var, dönmek yok! — neye mal olursa olsun bu iş yapılacak, yapılmasından kaçınılmayacak anlamında kullanılan bir söz Bu defa artık ölmek var, dönmek yoktur. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
eceliyle ölmek — olağan sayılan herhangi bir biçimde ölmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
öl dediği yerde ölmek, kal dediği yerde kalmak — (birinin) onun sözünden çıkmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kahrından ölmek — 1) çok üzülmek 2) aşırı üzüntü, ölümüne neden olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
açlıktan ölmek — dayanılmaz derecede acıkmak, çok acıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aç gezmektense tok ölmek yeğdir — yoksulluk ölümden de beterdir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek — borçlu ve dertli bir biçimde yaşanılmaz; borçtan kurtulmanın yolu onu vermek, onulmaz dertten kurtulmanın çıkar yolu ise ölmektir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
can çekişmektense ölmek yeğdir — bir işte çeşitli sıkıntı ve üzüntülerle karşılaşıp olağanüstü gayret harcamaktansa o işten vazgeçmek daha iyidir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
acından ölmek — 1) çok acıkmak 2) aşırı derecede yoksul olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük