-
1 потянуть
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > потянуть
-
2 иметь тягу
çekmek -
3 молоть
çekmek -
4 тянуть
çekmek,döşemek; uzatmak; canı çekmek; emmek; sürüncemede bırakmak,geciktirmek; ağırlığında olmak* * *1) çekmek; döşemekтяни́ кана́т на себя́ — halatı (kendine doğru) çek
тяну́ть не́вод — ağı çekmek
2) ( изготовлять волочением) haddeden çekmekтяну́ть про́волоку — haddeden tel çekmek
3) (руку, шею) uzatmakтяну́ть ру́ку — elini uzatmak
4) (тащить, направляя куда-л.) çekmekтяну́ть на букси́ре — yedekte çekmek
тяну́ть кого-л. за́ руку — birini kolundan tutup çekmek
букси́р тяну́л ба́ржу́ — römorkör bir mavna çekiyordu
5) ( прокладывать) çekmek, döşemekтяну́ть ка́бель — kablo çekmek / döşemek
6) разг. (заставлять идти, ехать) sürüklemekзаче́м ты тя́нешь ребёнка на рыба́лку? — çocuğu balık avına ne diye sürüklüyorsun?
7) перен., безл. ( влечь) (kendine) çekmek; canı çekmekкогда́ пое́шь, тя́нет ко сну — insan yemek yeyince uyku bastırır
её тяну́ло на солёное — canı tuzlu yiyecek çekiyordu
меня́ тяну́ло к родны́м места́м — beni memleket çekiyordu
кури́ть он бро́сил и говори́т, что бо́льше совсе́м не тя́нет — sigarayı bırakmış, hem hiç aramıyormuş
8) (билет, жребий и т. п.) çekmekтяну́ть жре́бий — kura çekmek; kura çekişmek ( о многих)
9) ( всасывать жидкость) çekmek, emmek10) ( обладать тягой) çekmekтруба́ хорошо́ тя́нет — baca iyi çekiyor
11) ( веять) gelmekтяну́л ветеро́к — hafif bir esinti vardı
тяну́ло ды́мом — duman kokusu geliyordu
ве́тер тяну́л из са́да за́пах сире́ни — rüzgar bahçeden leylak kokusu getiriyordu
12) ( медлить) sallamak, sürüncemede bırakmak; uzatmak; geciktirmekони́ вот уж ме́сяц тя́нут с мои́м де́лом — işimi bir aydır sallıyorlar
не тяни́! — sözü / lafı uzatma!
с отве́том не тяни́ — cevabı geciktirme
13) разг. ( весить) çekmekтюк тя́нет со́рок кило́ — balya kırık kilo çekiyor
14) разг. ( вымогать деньги) sızdırmakон тя́нет де́ньги у отца́ — babasını sızdırıyor
15) разг. ( воровать) aşırmak, çalmak16) ( медленно пить) ağır ağır / yudum yudum içmek17) ( лететь) uçmak; geçmekнад ле́сом тяну́ли журавли́ / тяну́л кося́к журавле́й — orman üzerinden bir turna katarı geçiyordu
••своя́ но́ша не тя́нет — погов. öküze boynuzu yük olmaz
тяну́ть кого-л. к отве́ту — hesaba çekmek
-
5 дотягивать
çekmek; uzatmak; varmak,erişmek; çıkarmak (ayı)* * *несов.; сов. - дотяну́тьдотяну́ть бревно́ до бе́рега — kütüğü sürükleyerek kıyıya kadar çekmek
2) (веревку, провод и т. п.) çekerek... ulaştırmak3) uzatmakдотяну́ть доро́гу до дере́вни — yolu köye kadar uzatmak
4) разг. varmak; erişmekполучи́в пробо́ину, су́дно едва́ дотянуло до по́рта — yara alan gemi limana güçlükle varabildi
лётчик все-таки дотяну́л до аэродро́ма — pilot gene de uçağını hava alanına vardırabildi
5) разг. çıkarmak; bulmakс э́тими деньга́ми мы до конца́ ме́сяца не дотя́нем — bu para ile ayı çıkaramayız
больно́й до утра́ не дотя́нет — hasta sabaha çıkmaz
нам бы дотяну́ть до утра́ — sabahı bulsak
-
6 курить
çekmek, içmek (употребляются только с упоминанием того, что курится), tütün çekmek (курить табак), sigar çekmek (курить сигареты) -
7 весить
çekmek (ağırlık),gelmek (ağırlık)* * *çekmek, gelmekско́лько ты ве́сишь? — kaç kilo geliyorsun?
-
8 двигать
çekmek,itmek; oynatmak,kımıldatmak; harekete getirmek; tahrik etmek; geliştirmek; ilerletmek* * *1) ( перемещать) çekmek; itmekдви́гай стол сюда́ — masayı buraya çek
2) ( делать движения) oynatmak, kımıldatmakдви́гать бровя́ми — kaşlarını oynatmak
3) тк. несов. ( приводить в движение) harekete getirmek, hareket ettirmekвода́ дви́гает турби́ны — su türbinleri hareket ettirir
4) перен. ( направлять) sürmekдви́нуть диви́зию на фронт — tümeni cepheye sürmek
дви́нуть (свою) пе́шку — шахм. erini / piyadesini sürmek
5) тк. несов., перен. ( побуждать) tahrik etmekе́ю дви́гало любопы́тство — onu tahrik eden tecessüstü
6) перен. ( развивать) geliştirmek, gelişmesine katkıda bulunmak, ilerletmek -
9 молотить
çekmek, dögmekмолотить пшеницу - boğday çekmek -
10 привлечь
çekmek, celp etmekпривлечь к ответственности - mesüliyetke çekmekпривлечь внимание - diqqatnı celp etmek -
11 подвинуть
çekmek, yaklaştırmakТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > подвинуть
-
12 тянуть
çekmek, germek, uzatmaТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > тянуть
-
13 весить
çekmek, kelmekсколько ты весишь? - qaç kilo kelesiñ? -
14 расплачиваться
несов.; сов. - расплати́ться1) ödemek; parasını vermek; ceremesini çekmek ( за причинённый ущерб); hesabı görmek ( по счёту)распла́чиваться с долга́ми — borçlarını ödemek
расплати́ться за такси́ — taksi parasını vermek
2) перен. ( нести наказание) cezasını çekmek, ceremesini çekmek; kefaretini ödemek; günahını çekmek (за ошибки, грехи другого)распла́чиваться за грехи́ / оши́бки мо́лодости — gençlikte yaptıklarının cezasını çekmek / kefaretini ödemek
за э́ту оши́бку пришло́сь распла́чиваться мне — bu hatanın ceremesini ben çekmek zorunda kaldım
3) перен., разг. ( мстить) ödetmek; acısını çıkarmak; hesabını görmekя расплачу́сь с тобо́й за э́то — bunu ödeteceğim sana
-
15 страдать
несов.; сов. - пострада́ть1) тк. несов. mustarip olmakболе́знь, кото́рой он страда́ет — mustarip / müptela olduğu hastalık
морско́й боле́знью она́ не страда́ет — onu deniz tutmaz
2) тк. несов. çekmekстрада́ть от головно́й бо́ли — baş ağrısından çekmek
3) acı çekmek, çekmekстрада́ть от гнёта монопо́лий — tekellerin baskısından acı çekmek
4) sıkıntı / eziyet / çile çekmek5) zarar görmek; hasar görmek; hasara uğramakпосе́вы пострада́ли от гра́да — ekinler doludan zarar gördü
го́род пострада́л от урага́на — şehir kasırgadan hasar gördü
-
16 втягивать
içeri çekmek; sürüklemek (bir şeye/işe),bulaştırmak (bir işe)* * *несов.; сов. - втяну́ть1) (içeri) çekmek (внутрь чего-л.); (çeke çeke) kaldırmak ( наверх)втяну́ть го́лову в пле́чи — boynunu (omuzlarının) içine çekmek
3) перен., разг. sürüklemek; bulaştırmak ( впутывать)втя́гивать в войну́ — savaşa sürüklemek
втя́гивать кого-л. в рабо́ту — işe katılmasını sağlamak
-
17 выдвигать
sürmek,çekmek; öne sürmek,ortaya atmak; terfi ettirmek* * *несов.; сов. - вы́двинуть1) sürmek; çekmekвыдвига́ть вперёд — ileri sürmek
вы́двинуть шкаф на середи́ну ко́мнаты — dolabı odanın ortasına çekmek
2) (ящик и т. п.) çekmek3) перен. ileri / öne sürmek, ortaya atmakвыдвига́ть предложе́ние — bir öneri ileri sürmek
выдвига́ть тео́рию — bir kuram ileri sürmek / ortaya atmak
выдвига́ть кандида́том — aday göstermek
выдвига́ть свою́ кандидату́ру — adaylığını koymak
4) ( повышать по службе) terfi ettirmek -
18 дёргать
hızla çekmek; çekip çıkarmak; sıkmak* * *несов.; сов. - дёрнуть, однокр.1) hızla çekmek; çekivermekдёрнуть кого-л. за рука́в — kolundan hızla çekmek
2) тк. несов., разг. ( выдергивать) çekmek, (çekip) çıkarmakдёргать гво́зди — çivi çıkarmak / kanırmak
дёргать пе́рья — tüy yolmak
3) тк. несов., разг. ( надоедать) sıkmak -
19 отводить
несов.; сов. - отвести́1) (кого-л., куда-л.) götürmek; geçirmek ( провожать)2) (уводить откуда-л.) çekmekотвести́ кого-л. в сто́рону / в сторо́нку — bir yana / kenara çekmek
полк отво́дят в тыл — alayı (geri) çekiyorlar
3) ( направлять в сторону от) bir yana çekmekотвести́ ве́тку — dalı bir yana çekmek
она́ отвела́ от меня́ взгляд — gözlerini benden kaçırdı
4) перен. ( предотвращать) savuşturmak, önlemekотвести́ угро́зу нападе́ния — saldırı tehlikesini savuşturmak / uzaklaştırmak
5) ( отвергать) reddetmekотводи́ть судью́ — yargıcı reddetmek
6) (предназначать для чего-л.) ayırmak, tahsis etmekотводи́ть вре́мя на что-л. — bir şey için zaman ayırmak
••отвести́ ду́шу — (высказать то, что наболело) içini / derdini dökmek; ( удовлетворить желание) kurtlarını dökmek
кака́я / что за роль ему́ отведена́? — ona nasıl bir rol biçildi?
-
20 подтягивать
1) çekmek, çekip getirmekподтяну́ть ло́дку к бе́регу — kayığı çekip kıyıya yanaştırmak
2) ( войска) yığmak; çekmek, sürmek3) sıkmak; sıkıştırmakподтя́гивать по́яс — kemerini sıkmak
подтя́гивать га́йку — somunu sıkıştırmak
подтяну́ть брю́ки — (eliyle) pantolonunu yukarı çekmek
5) перен., разг. ( делать дисциплинированнее) (daha) disiplinli kılmak6) ( подпевать) birinin okuduğu şarkıya katılmak
См. также в других словарях:
çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekmek — kitap noktalamak; attan kan almak;s ıkılan oku çekmek II, 21 çekerek bağlamak II, 21bkz: çıkmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
boynuz çekmek — boynuz kullanarak kan çekmek, hacamat etmek Hastalık göğse inip ateş başlayınca yapılacak şey hastaya boynuz çekmek olurdu. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kolan çekmek — den. kayığı karadan halatla çekmek, yedekçilik etmek Bana bak, Ali Çavuş, biz kimseyi soymuyoruz. Onlar kolan çekiyorlar, kolan çekmek nedir be? Dans etmekten farkı ne ki? S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
beyaz etmek (veya beyaza çekmek) — yazıyı temize çekmek Dört satırlık bir beyaza çekmek için de kan terlere batar. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
acemilik çekmek — alışamadığı bir işte zorluk çekmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
alaka çekmek (veya toplamak veya uyandırmak) — ilgi çekmek Bu sahneyi mangalın başında Havva Hanım bize kaç defa tekrar etti, hatırlayamam. Ama her defasında bizde büyük bir alaka uyandırıyordu. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
cefa çekmek (veya görmek) — üzüntü, sıkıntı çekmek Mektubumda yazmamış mıydım, senin yüzünden ne cefalar çektiğimi? O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
çile çekmek — çok sıkıntı çekmek Âşıkın olmaz mı çile çekmesi / Çilenin olmaz mı boyun bükmesi. Seyrani … Çağatay Osmanlı Sözlük
film çekmek — sin., TV 1) bir sinema kamerasıyla görüntüleri tespit etmek veya bir hareket ve görünüşün sıralı resmini çekmek 2) vücudun röntgenini almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ilgi çekmek (veya uyandırmak) — çevresinde ilgiyi, dikkati ve merakı üzerine toplamak, alaka çekmek, alaka toplamak veya alaka uyandırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük