-
1 бақастау
çekememek, kıskanmak -
2 бақастау
çekememek, kıskanmak -
3 envy
n. gıpta, imrenme, kıskançlık, haset, çekememezlik, gıpta edilen şey, kıskanılan kimse————————v. gıpta etmek, imrenmek, gözü kalmak, kıskanmak, çekememek* * *1. kıskan (v.) 2. kıskançlık (n.)* * *['envi] 1. noun(a feeling of discontent at another's good fortune or success: She could not conceal her envy of me / at my success.) kıskançlık, haset2. verb1) (to feel envy towards (someone): He envied me; She envied him his money.) kıskanmak, çekememek2) (to feel envy because of: I've always envied that dress of yours.) gıpta etmek, imrenmek•- enviable- envious
- the envy of -
4 выносить
çıkarmak (dışarı),sunmak,edinmek; dayanmak,katlanmak* * *I в`ыноситьсов., см. вынашиватьII вынос`итьнесов.; сов. - вы́нести1) врз (dışarı) çıkarmak; dışarı taşımakвыносить что-л. на ры́нок — pazara çıkarmak
волна́ вы́несла ло́дку на бе́рег — dalga kayığı sürükleyip kıyıya çıkardı
его́ вы́несли с по́ля на носи́лках (о спортсмене) — onu sahadan sedye ile taşıdılar
2) sunmakвыносить на обсужде́ние парла́мента — görüşülmek üzere parlamentoya sunmak
выносить на чей-л. суд — birinin hükmüne bırakmak
3) перен. (впечатление, убеждение и т. п.) edinmek4) dayanmak; katlanmak; kaldırmakвыносить лише́ния — yoksunluklara katlanmak
он не выно́сит шу́ток — şaka kaldırmaz
она́ не вы́несла э́того уда́ра — bu darbeye dayanamadı
она́ не вы́несет твои́х слёз — ağlamanı içi götüremez
5) в соч.выносить пригово́р — hüküm / karar vermek
выносить реше́ние — karar almak
••не выносить чего-л. — çekememek, hazmedememek
они́ не выно́сят друг дру́га — birbirini çekemiyorlar
вы́нести всю тя́жесть на свои́х плеча́х — bir şeyin en ağır yükünü omuzlarında taşımak
-
5 недолюбливать
pek sevmemek; pek hoşlanmamak; çekememek ( не терпеть) -
6 переносить
несов.; сов. - перенести́1) taşımakон веле́л перенести́ ве́щи в ко́мнату — eşyaları odaya taşıttı
2) aktarmak; geçirmekхудо́жник перенёс все ви́денное на полотно́ — ressam gördüklerinin tümünü tuvale aktardı
вопро́с перенесён за стол перегово́ров — mesele görüşme masasına aktarıldı
перегово́ры бы́ли перенесены́ в Ве́ну — görüşmeler Viyana'ya alınmıştı
3) ertelemek, bırakmak, almakпереноси́ть собра́ние — toplantıyı ertelemek
4) geçirmek; dayanmak; çekmekон перенёс два инфа́ркта — iki kere enfarktüs geçirmişti
перенести́ две опера́ции — iki ameliyat geçirmek
э́той опера́ции больно́й не перенесёт — hasta bu ameliyata dayanamaz
она́ мно́го перенесла́ из-за тебя́ — senin yüzünden çok çekmişti
терпели́во переноси́ть что-л. — bir şeye sabırla katlanmak
••не переноси́ть кого-чего-л. — çekememek
-
7 потерпеть
сов.1) sabırlı olmak, sabretmek, dişini sıkmakпотерпи́ немно́го - узна́ешь — biraz sabırlı ol / sabret, öğreneceksin
2) uğramakпотерпе́ть ава́рию — kazaya uğramak
потерпе́ть убы́тки — zarara uğramak
потерпе́ть полити́ческое банкро́тство — siyasal iflasa uğramak
3) с, отриц. çekememek, hazmedememekя э́того не потерплю́! — bunu çekemem!
-
8 begrudge
v. kıskanmak, çekememek* * *esirge* * *(to envy (someone something): I begrudge him his success.) kıskanmak, gözü olmak -
9 be unable to pull
v. çekememek -
10 be unable to take
v. çekememek -
11 be unable to tolerate
v. çekememek -
12 be unable to pull
v. çekememek -
13 be unable to take
v. çekememek -
14 be unable to tolerate
v. çekememek -
15 hinwegkommen
hinwegkommen v/i <unreg, -ge-, sn> über (A) -i aşmak;nicht hinwegkommen (können) über (A) sineye çekememek -
16 neiden
neiden v/t <h>: jemandem etwas neiden b-nin bş-ini kıskanmak, çekememek -
17 φθονώ
kıskanmak, çekememek -
18 entbehren
entbehren* [ɛnt'be:rən]I vtetw/jdn ( nicht) \entbehren können bir şeyin/kimsenin yokluğunu (çekememek) çekebilmek, bir şeysiz/kimsesiz (yapamamak) yapabilmek2) ( verzichten) vazgeçmek (-den);etw/jdn ( nicht) \entbehren können bir şeyden/kimseden (vazgeçememek) vazgeçebilmek, bir şeysiz/kimsesiz (yapamamak) yapabilmekdiese Behauptung entbehrt jeder Grundlage bu iddia temelsizdir -
19 riechen
riechen <riecht, roch, gerochen> ['ri:çən]übel \riechend pis kokulu;an einer Blume \riechen bir çiçeği koklamak;es riecht angebrannt yanmış kokuyor;aus dem Mund \riechen ağzı kokmak;das konnte ich doch nicht \riechen! ( fam) bunu bilemezdim ki!; -
20 Tod
Tod <-(e) s, -e> [to:t] mölüm, vefat;eines natürlichen \Todes sterben eceliyle ölmek;jdn zum \Tode verurteilen birini ölüme mahkûm etmek;etw mit dem \Tod bezahlen bir şeyi canıyla ödemek;sich zu \Tode schämen/langweilen ( fam) utancından/can sıkıntısından ölmek;mit dem \Tod ringen ölümle boğuşmak, can çekişmek;jdn zu \Tode erschrecken ( fam) birinin ödünü koparmak [o patlatmak];du holst dir noch den \Tod ( fam) hastalanıp öleceksin;jdn auf den \Tod nicht leiden können ( fam) birini ölesiye çekememek;tausend \Tode sterben ölüp ölüp dirilmek;vom \Tode erwachen hortlamak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
çekememek — i 1) Çekme işini yapamamak 2) mec. Katlanamamak Ben onun hırçınlığını artık çekemem. 3) mec. Kıskanmak Belli bir şey ki bu genç ikisinden de baskın, çekemiyorlar. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekememe — is. Çekememek işi veya durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
günülemek — i, hlk. Kıskanmak, çekememek, haset etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hasetlenmek — nsz Kıskanmak, çekememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
haset etmek — kıskanmak, çekememek, günülemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
alıp verememek — (biriyle) anlaşamamak, çekememek, geçinememek Onunla alıp veremediğiniz nedir, ne alıp veremiyorsunuz? … Çağatay Osmanlı Sözlük
içi götürmemek — 1) acıklı bir durum karşısında dayanamamak 2) kıskanmak, çekememek 3) vicdanına sığdıramamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
istirhamkâr — (A. F.) [ رﺎﮑﻡﺎﺣﺮﺘﺱا ] yalvarırcasına. ♦ istirkab etmek çekememek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
tepsemek — haset etmek, günülemek, çekememek I, 463; III, 283bkz: tepzemek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
tepzemek — haset etmek, günülemek, çekememek, I, 19; III, 283bkz: tepsemek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
yaysamak — haset etmek, çekememek, I, 155 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini