-
1 obendrein
üsteliküstüne üstlük -
2 darüber
darüber adv örtlich bunu/onun üstün ( oder üstünde); üstelik, daha fazla; (über A) … hakkında, -e dair;zeitlich darüber werden Jahre vergehen üstünden yıllar geçecek;das Zimmer darüber bunun üstündeki oda;ich bin darüber eingeschlafen bu sırada uyuyakalmışım;darüber hinaus bundan başka;ich freue mich darüber buna seviniyorum, bundan memnunum;ich muss darüber nachdenken bunu (iyice) düşünmem lazım -
3 dazu
dazu adv (dafür) ona, buna; onun/bunun için; (außerdem) ayrıca;dazu habe ich keine Lust buna hiç hevesim yok;dazu ist es da o zaten bu iş için;dazu kommen (, es zu tun) (onu yapmaya) fırsatı olmak;dazu wird es nicht kommen iş o noktaya varmayacak;noch dazu üstelik -
4 dazukommen
dazukommen v/i <unreg, -ge-, sn> katılmak; Sache ilave edilmek;er kam gerade dazu, als … -ken o geldi/katıldı;fig dazu kommt, dass … üstelik … -
5 nur
nur adv sadece, yalnızca; (bloß) a ancak; (nichts als) sırf;nur einmal bir kerecik;nur für Erwachsene sadece yetişkinler (için);nur noch artık sadece;nur so (zum Spaß) sadece (şaka olsun diye) öyle;er tut nur so o sırf/sadece öyle görünüyor;nicht nur …, sondern auch … sade(ce) … değil (üstelik) …;warte nur! bekle hele! -
6 obendrein
obendrein adv üstelik, üstüne üstlük -
7 überdies
überdies adv üstelik, bundan başka -
8 Überfluss
Überfluss m < Überflusses> bolluk;Überfluss an (D) … bolluğu;im Überfluss bol bol;zu allem Überfluss üstelik -
9 dann
\dann und wann zaman zaman, ara sıra, kimi zaman;und was \dann? o zaman ne olacak?;bis \dann! görüşmek üzere!2) ( zu dem Zeitpunkt) o zaman;das Telefon klingelt immer \dann, wenn ich gerade dusche ne zaman duş yaparsam, o zaman telefon çalar3) ( außerdem) ayrıca, üstelik4) ( unter diesen Umständen)\dann eben nicht! o zaman olmaz!;wenn nicht, \dann nicht! olmazsa olmaz!;wenn nicht er, wer \dann? o değilse, o zaman kim? -
10 obendrein
-
11 sogar
1) hatta, hem de; ( obendrein) üstelik;sehr \sogar! hem de pek çok!2) bile, dahi;er liest \sogar Romane auf Türkisch Türkçe roman bile okuyor -
12 Überfluss
im \Überfluss leben bolluk içinde yaşamak;zu allem \Überfluss üstelik, bu yetmiyormuş gibi -
13 zudem
bundan başkaüstelik
См. также в других словарях:
üstelik — zf., ği 1) Ayrıca, bir de, bundan başka Üstelik bu sene dimağımda büyük bir yorgunluk duyuyorum. A. Ş. Hisar 2) sf. Güçlü, kuvvetli, sağlam Benim sesim ondan daha üsteliktir! O. C. Kaygılı 3) is. Üste verilen şey, fark Saatimi bu kalemle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hele de — üstelik … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstek — üstelik, ziyadelik. I, 120 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
açıktan — zf. 1) Bir yerin uzağından 2) Sıra ve aşama gözetilmeden, dışarıdan atayarak 3) mec. Emek ve para harcamadan Üstelik açıktan yol harçlığı falan da veriyor bana. M. İzgü Birleşik Sözler açıktan açığa açıktan atama açıktan tayin Atasözü, Deyim ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
adli tatil — is., huk. Kanunda belirlenen durumların dışında, hiçbir adli işlemin yapılmadığı süre Üstelik adli tatil olduğu için hak sahipleri bekleşirler. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşmak — den, ar 1) Yüksek, uzak veya geçilmesi güç bir yerin öte yanına geçmek İki gündür sarp dağ yollarından aşıyoruz. F. R. Atay 2) i Süre geçmek, bitmek, sona ermek Üstelik çekingenliğin de kaybolmuş hatta sokulganlığı aşarak girişkenlik derecesini… … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
başka — sf. 1) Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge Yıllar sonra olaya başka bir açıdan bakabildim. H. Taner 2) Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan Bütün bunlar beni herkesten başka bir insan yapmıyor. H. E. Adıvar 3) e. Ayrıca,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bile — bağ. 1) Da, de, dahi Bir damlası bile deniz hakkında bize ilmî bir fikir vermeye yetişir. R. H. Karay 2) zf., esk. Birlikte 3) zf. Üstelik Konuşmadılar bile … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir çırpıda — zf. Çabucak Üstelik bunu bir çırpıda, beş kere değil, on kere değil, elli kere yapabileceğiz. T. Halman … Çağatay Osmanlı Sözlük
caba — is. 1) Bir şey ödemeden, para vermeden alınan şey, bedava Bu mâni benden sana caba olsun. S. Birsel 2) zf. Fazla olarak, fazladan, üstelik Kilometre başına bilmem ne kadar litre benzin dağıtılmış, yağ da caba! S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük