-
1 zayıf
-
2 osal
См. также в других словарях:
zayıf — sf., Ar. żaˁīf 1) Eti, yağı az olan, sıska, cılız, arık (insan veya hayvan) Uzun boylu, zayıf, ellilik bir hanım. S. M. Alus 2) Görevini yapacak yeterli gücü olmayan Zayıf bir ordu. Gözleri zayıf. 3) mec. Sağlamlığı, dayanıklılığı olmayan Zayıf… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zayıf nahif — sf. Çok zayıf … Çağatay Osmanlı Sözlük
zayıf düşmek — 1) zayıflamak Güya bu sene biraz zayıf düşmüşüm. R. N. Güntekin 2) mec. güçsüzleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
zayıf düşürmek — güçsüz duruma getirmek Muhalefeti hep zayıf düşüren, muhalefeti hep hedefinden uzaklaştıran kusur, ondaki bu sonsuz kanma ve aldanma huyudur. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
zayıf yerinden yakalamak — güçsüz, eksik ve yanlış bir tutum ve davranışı yüzünden zor durumda bırakmak Kendisini en zayıf yerinden yakalamak istediğinden şüphelenir gibi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
zayıf sesli — sf. Sesi pek duyulmayan … Çağatay Osmanlı Sözlük
sinirleri zayıf — sf. Kolayca, çabuk heyecanlanan veya sinirlenen … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıştan zayıf düşmek — borçlu olan her istediğini alamayan kişi … Beypazari ağzindan sözcükler
AKZEM — Zayıf … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HASIF — Zayıf … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
NEHİF — Zayıf … Yeni Lügat Türkçe Sözlük