-
1 yumuşak
رقيقساكتصامتلطيفناعم -
2 yumuşak
1. رقيق [رَقِيق]2. ساكت [ساكِت]Anlamı: sessiz3. صامت [صامِت]Anlamı: sessiz4. لطيف [لَطِيف]Anlamı: hoşa giden5. ناعم [ناعِم] -
3 muti
1. أقود [أَقْوَد]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden2. تقي [تَقِيّ]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden3. خاضع [خاضِع]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden4. خضوع [خَضُوع]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden5. ذلول [ذَلُول]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden6. رضي [رَضِيّ]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden7. سماع [سَمَّاع]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden8. صادق [صادِق]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden9. طيع [طَيِّع]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden10. قانت [قانت]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden11. متق [مُتَّقٍ]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden12. مذعن [مُذعِن]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden13. مستكين [مُسْتَكِين]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden14. مطاوع [مُطَاوِع]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden15. مطواع [مِطْواع]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden16. مطيع [مُطِيع]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden17. ممتثل [ممتثل]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden18. منصاع [مُنْصاع]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden19. ميفاء [مِيفاء]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden20. نصوح [نَصُوح]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden21. ورع [وَرِع]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden22. وفي [وَفِيّ]Anlamı: yumuşak başlı, itaat eden -
4 batırmak
1. أغرق [أَغْرَقَ]2. انغمس [اِنْغَمَسَ]3. طم [طَمَّ]4. غت [غَتَّ]5. غرق [غَرَّقَ]6. غطس [غَطَسَ]7. غط [غَطَّ]8. غطس [غَطَّسَ]9. غمر [غَمَرَ]10. غمس [غَمَسَ]11. غمس [غَمَّسَ]12. غوص [غَوَّصَ] -
5 sert
1. بالغ [بالِغ]Anlamı: pek, katı, yumuşak karşıtı2. بليغ [بَلِيغ]Anlamı: pek, katı, yumuşak karşıtı3. صلب [صُلْب]Anlamı: pek, katı, yumuşak karşıtı4. عرم [عَرِم]Anlamı: pek, katı, yumuşak karşıtı5. عرمرم [عَرَمْرَم]Anlamı: pek, katı, yumuşak karşıtı6. متين [مَتِين]Anlamı: pek, katı, yumuşak karşıtı7. مرير [مَرِير]Anlamı: pek, katı, yumuşak karşıtı8. عنيف [عَنِيف]Anlamı: pek, katı, yumuşak karşıtı -
6 halim
1. أليف [أَلِيف]Anlamı: yumuşak huylu (insanlar için)2. حمول [حَمُول]Anlamı: yumuşak huylu (insanlar için)3. رفيع [رَفِيع]Anlamı: yumuşak huylu (insanlar için)4. رقيق [رَقِيق]Anlamı: yumuşak huylu (insanlar için)5. مؤانس [مُؤَانِس]Anlamı: yumuşak huylu (insanlar için)6. مؤنس [مُؤْنِس]Anlamı: yumuşak huylu (insanlar için) -
7 lop
1. أحلس [أَحْلَس]Anlamı: yumuşak, yuvarlak ve irice2. أغيد [أَغْيَد]Anlamı: yumuşak, yuvarlak ve irice3. أملس [أَمْلَس]Anlamı: yumuşak, yuvarlak ve irice4. رقيق [رَقِيق]Anlamı: yumuşak, yuvarlak ve irice5. غيداء [غَيْداء]Anlamı: yumuşak, yuvarlak ve irice6. فص [فَصّ]7. ناعم [ناعِم]Anlamı: yumuşak, yuvarlak ve irice -
8 eşmek
1. خدش [خَدْش]2. خمش [خَمْش]3. نبش [نَبَشَ]4. نقر [نَقَرَ]5. نقش [نَقَشَ] -
9 kılağı
1. خراشة [خُرَاشَة]Anlamı: yağlanmış yumuşak taşla kaldırılması gereken çok ince çelik parçaları, zağ2. خراطة [خُرَاطَة]Anlamı: yağlanmış yumuşak taşla kaldırılması gereken çok ince çelik parçaları, zağ3. سحالة [سُحَالَة]Anlamı: yağlanmış yumuşak taşla kaldırılması gereken çok ince çelik parçaları, zağ4. نحاتة [نُحَاتَة]Anlamı: yağlanmış yumuşak taşla kaldırılması gereken çok ince çelik parçaları, zağ -
10 lâtif
1. رضي [رَضِيّ]Anlamı: yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan2. زين [زَيْن]Anlamı: yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan3. سائغ [سائِغ]Anlamı: yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan4. لطيف [لَطِيف]Anlamı: yumuşak, hoş, ince bir güzelliği olan -
11 yumuşaklık
1. رقة [رِقَّة]Anlamı: yumuşak olma durumu2. غيد [غَيَد]Anlamı: yumuşak olma durumu3. لين [لِين]Anlamı: yumuşak olma durumu4. ليونة [لُيُونَة]Anlamı: yumuşak olma durumu -
12 zar
1. غشاوة [غَشَاوَة]2. غشاوة [غِشَاوَة]3. غلاف [غِلَاف] -
13 ot
1. حشيشة [حَشِيشَة]Anlamı: toprak üstündeki bölümleri odunlaşmayıp yumuşak kalan küçük bitkilere verilen ad2. عشب [عُشْب]Anlamı: toprak üstündeki bölümleri odunlaşmayıp yumuşak kalan küçük bitkilere verilen ad -
14 uysal
1. مطيع [مُطِيع]Anlamı: başkalarına kolayca uyabilen, sözlerini dinleyip karşı gelmeyen, yumuşak başlı2. منقاد [مُنْقاد]Anlamı: başkalarına kolayca uyabilen, sözlerini dinleyip karşı gelmeyen, yumuşak başlı -
15 arap sabunu
صابونة [صابُونَة]Anlamı: potasla yapılan, yumuşak, esmer bir sabun -
16 fötr
لبد [لِبْد]Anlamı: ince ve yumuşak keçe -
17 kalay
قصدير [قَصْدِير]Anlamı: atom numarasi 50.yumuşak bir element. kısaltması sn -
18 maroken
سختيان [سِخْتِيَان] -
19 muslin
شاش [شَاش]Anlamı: sık dokunmuş, parlak, yumuşak bir kumaş -
20 sodyum
صوديوم [صُوديُوم]Anlamı: yumuşak bir element
См. также в других словарях:
yumuşak — sf., ğı 1) Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı Pamuk yumuşaktır. 2) Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı Yaş dallar yumuşak olur. Yumuşak kumaş. 3) Dokunulduğunda hoş bir duygu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Yumuşak — Ali Yumuşak (* 1952) ist ein deutscher Journalist und Buchautor. Er ist Gründer der deutsch türkischen Medienagentur EuroPress. Der Maschinenbautechniker und diplomierte Betriebswirt arbeitete von 1975 bis 2000 in der deutschen Redaktion der… … Deutsch Wikipedia
yumuşak yüzlülük — is., ğü Yumuşak yüzlü olma durumu Umumi bir paydos borusu çalmaya iradesi ve yumuşak yüzlülüğü mâni idi. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak başlı — sf. Uysal, kolay yola gelen (kimse) Ben, sakin, yumuşak başlı bir adamım. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak su — is., yu Az kireçli su … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak ağızlı — sf. Kolay gem alan (hayvan) … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak buğday — is. Kırma ve öğütmeye karşı direnci daha az olan, öğütüldüğünde genelde daha ince un meydana getiren ve tane kesiti unsu yapıda, beyaz renkte ve mat görünüşlü olan buğday … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak damak — is., ğı, anat. Damağın boğaza yakın bölümü … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak iniş — is. Uzay araçlarında ve uçaklarda aracın ustalıkla, zemine çarpmaksızın yere inişi … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak karın — is., rnı Kişilerin, kurumların, ülkelerin konuşulmasından, gündeme getirilmesinden rahatsız olduğu durumlar, konular … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumuşak ünsüz — is., dbl. Ötümlü ünsüz … Çağatay Osmanlı Sözlük