-
1 yontmak
v. chip, chisel, cut, fair, fine away, fine down, hack, hew, pare, pare off, sculp, sculpt, sculpture, skive, whittle--------lick into shape -
2 yontmak
"to chip, to cut; (kalem) to sharpen; (taþ) to dress; to squeeze (money) out of" -
3 yontmak
"/ı/ 1. to shape (something) by cutting it; to chisel; to hew; to whittle; to dress (stone); to sculpt, sculpture. 2. to point or sharpen (something) (by whittling or dressing it). 3. colloq. to chisel (someone) out of his money little by little so as not to arouse the victim´s suspicions." -
4 elmas yontmak
v. facet -
5 kabaca yontmak
v. rough hew -
6 taş yontmak
v. knap -
7 yontmamak
v. (neg. form of yontmak) chip, chisel, cut, fair, fine away, fine down, hack, hew, pare, pare off, sculp, sculpt, sculpture, skive, whittle -
8 kalem
"1. pencil. 2. pen. 3. chisel; gouge. 4. office handling the paperwork for a governmental department. 5. item, entry (in a register, account). 6. sort, kind. 7. scion, slip. 8. shaft (of an arrow). 9. writing, the act of writing. 10. slang penis, *cock, *dick. - açmak 1. to sharpen a pencil. 2. to point a reed (for use as a pen). -e almak /ı/ to write out, draw up, put down on paper. - çekmek /a/ to cross out. -inden çıkma written by. -inden çıkmak to be written by. - darbesi stroke of the pen. - efendisi formerly official employed in a government office, Ottoman bureaucrat. - gezdirmek /üzerinde/ to revise, edit. - işi 1. hand-drawn. 2. hand-carved. -inden kan damlamak colloq. to write effectively and movingly; to write things that bring tears to the eyes. - kaşlı with thin, finely shaped eyebrows. - kulaklı animal with long, pointed ears. - kutusu pencil box. -i kuvvetli (someone) who writes well. - oynatmak 1. to write. 2. /üzerinde/ to correct, edit. 3. /üzerinde/ to spoil (a piece of writing) by alteration. - parmaklı with long, tapering fingers. - sahibi (someone) who writes well. - sapı penholder (for a nib). -e sarılmak to take pen in hand, take up one´s pen. - savaşı war of words. - ucu nib, penpoint. -iyle yaşamak to live by one´s pen, make a living by writing. - yontmak 1. to sharpen a pencil. 2. to point a reed pen. - yürütmek to write." -
9 nalıncı
maker or seller of bath clogs. - keseri 1. clogmaker´s adz. 2. someone who always tries to exploit a situation for his own benefit. - keseri gibi kendine yontmak /ı/ to exploit (a situation) to advance one´s own interests. -
10 taş
"1. (a) stone; (a) rock. 2. stone, gem (in a piece of jewelry). 3. playing piece, counter (used in a board game such as chess or checkers). 4. dig, barbed allusion. 5. med. stone, calculus (e.g. kidney stone, gallstone). 6. slang money, dough, rocks. 7. stone, rock, made of stone or rock. 8. fixed but vacant (stare). - arabası slang dull and stupid person, blockhead, dodo. - atmak /a/ to get in a sly dig at, make a barbed allusion about (someone). - atıp da kolun mu yoruldu?/- atıp kolun yorulmadı ya! colloq. You get something all but handed to you on a platter, and yet you´re still not satisfied! - bebek doll. - bebek gibi (woman) who is beautiful but lacking in warmth. - çatlasa by no means, by no manner of means: Fatma, taş çatlasa altmıştan fazla değildir. Fatma can´t possibly be more than sixty years old. -a çekmek /ı/ to sharpen (something) on a whetstone or hone. - çıkartmak/çıkarmak /a/ to be able to run rings around, be far superior to (someone). - devri hist. the Stone Age. - dolgu 1. large stone used for a riprap or enrockment. 2. making a riprap or enrockment. 3. riprap, enrockment. 4. rubble used as fill for a wall. - döşek blocage (a kind of masonry). - düşürmek to pass a kidney stone (gallstone, etc.). - evi setting, mounting, mount (for a gem). - evi tırnağı prong, claw (of a setting for a gem). -ı gediğine koymak to say something at just the right time. - gibi 1. hard as a rock, very hard. 2. stonyhearted, hardhearted. 3. rigid, inflexible (person). - hamuru stucco. - kesilmek 1. to be dumbfounded. 2. (for liquid concrete, etc.) to harden. - kesimi stonecutting. - ocağı stone quarry. -a/-ı ölçeyim. colloq. May I be spared it! (said of a bodily illness, wound, or ache). - sektirme ducks and drakes (a game). -ı sıksa suyunu çıkarır. colloq. He´s very strong./He´s got a lot of brawn. - tahta slate (a writing tablet). - tutmak slang to have money, be in funds. -a tutmak /ı/ to stone. -tan yağ çıkar, ondan çıkmaz. colloq. It´s easier to squeeze blood out of a turnip than to get money out of him. - yağar, kıyamet koparken while all hell is/was breaking loose. - yerinde ağırdır. proverb A person´s true worth is appreciated by those who know him well. - yontmak to dress stone."
См. также в других словарях:
yontmak — i, ar 1) Bir şeye istenilen biçimi vermek için dış bölümünü keskin bir araçla biçmek, kesmek Boş zamanlarında tahta kaşık, kepçe yontar, geçimini bunları satarak sağlardı. N. Araz 2) mec. Bir kimsenin azar azar parasını çekmek, birinden para… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendine yontmak — çıkan her fırsattan yararlanarak hep kendi çıkarını sağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
törpimek — yontmak, törpülemek III, 275 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
arda — is., hlk. 1) İşaret olarak yere dikilen çubuk 2) Maden üzerine kazıma yapmak ve çıkrıkta çevrilen şeyleri yontmak için kullanılan çelik kalem 3) Ardıl … Çağatay Osmanlı Sözlük
dişeği — is., hlk. Taşları yontmak için kullanılan dişli bir çeşit çekiç … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
nalıncı keseri — is. Yaptığı işlerde hep kendi çıkarını düşünmek anlamındaki nalıncı keseri gibi kendine yontmak deyiminde geçen bir söz Türk aydını daha ne kadar nalıncı keseri gibi böyle kendine yontacak? A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
tıraşlamak — i 1) Bir şeyin üzerindeki pürüzleri almak, yontmak 2) Saç, sakal vb.ni seyreltmek, kazımak, tıraş etmek 3) argo Bıkkınlık verecek kadar uzun, asılsız, abartılı konuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yonmak — i, ar, hlk. Yontmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yontma — is. 1) Yontmak işi Ucu sipsivri bir kurşun kalemi tekrar yontmaya kalktım, ucunu kırdım. P. Safa 2) sf. Yontulmuş veya yontularak yapılmış Yontma taş. Yontma su yolu. Birleşik Sözler Yontma Taş Çağı Yontma Taş Devri … Çağatay Osmanlı Sözlük
NAHT — Ağacı yontmak suretiyle kabartma şekiller yapma san atı. * Yontma, oyma … Yeni Lügat Türkçe Sözlük