-
1 yol
yol s2. 1) Weg m\yol açmak einen Weg anlegen [o bahnen]birine \yol açmak jdm den Weg freimachenbir şeye \yol açmak ( fig) zu etw führen, den Weg ebnen für etw, etw auslösen\yol almak zurücklegen\yol aramak/bulmak einen Weg suchen/finden\yol iz bilmek sich auskennen\yol vermek den Weg freimachen (-e für), durchlassen; ( işten çıkarmak) entlassen (-e)\yol tutmak einen Weg einschlagen, gehen\yola düzülmek sich auf den Weg machen, losgehen\yola gelmek zur Vernunft kommenbirini \yola getirmek jdn zur Vernunft bringen\yola koyulmak sich auf den Weg machen, losgehen\yolunda gitmek gut gehenher şey \yolunda giderse... wenn alles gut geht...2) (\yol haritası) Straße f\yol yapmak Straßen bauen\yola çıkmak abreisen, abfahren\yola çıkmamıza üç gün kaldı es sind noch drei Tage bis zu unserer Abreise4) (izlenen \yol) Route f, Strecke f\yolun yarısında auf der Hälfte des Weges, auf halber Strecke6) (oto\yol) Bahn f -
2 yol
1. subst Weg m; Reise f; ANAT Gang m; TECH Leitung f; Streifen m (eines Stoffes); Art und Weise f; Mittel n, Mittel und Wege pl; fig Ausweg m; Vorgehen n, Methode f; System n; Ziel n, Zweck m; Mal n; TECH Geschwindigkeit f;-e yol açmak einen Weg bahnen, einen Weg anlegen; -e jemandem den Weg freimachen ( oder freigeben); Platz machen; fig jemandem Vorbild sein; fig führen zu;yol arkadaşı Reisegefährte m, -gefährtin f;yol ayrımı Weggabelung f;-i yol etmek oft besuchen A, Stammgast sein bei D;yol gitmek gehen, unterwegs sein;-e yol görünmek v/unp jemandem eine Reise bevorstehen;-e yol(u) göstermek jemandem den Weg zeigen; fam jemanden hinauswerfen; fig jemandem einen Fingerzeig geben;yolu tutmak den Weg sperren; fig einen Weg einschlagen;-e yol vermek jemandem den Weg freigeben; passieren lassen; fig jemanden rausschmeißen, feuern;yol yordam (Verhaltens)Regeln f/pl; Ordnung f;yola çıkmak aufbrechen; abreisen;(-in) yol(un)a düşmek sich auf den Weg machen in A, zu;yola düzülmek aufbrechen;yola gelmek zur Vernunft kommen;-i yola getirmek jemanden zur Vernunft bringen;yola koyulmak sich auf den Weg machen;yollara düşmek (in den Straßen) umherirren; sich auf die Suche begeben;yolda kalmak liegen bleiben, nicht weiter(fahren) können; sich verspäten;yolun açık olsun! glückliche Reise!; komm gut hin!;yoluna çıkmak jemandem entgegengehen;yoluna girmek in Ordnung kommen, geregelt werden;yoluna koymak regeln, ordnen;-in yolunu beklemek jemandes Kommen erwarten;yolunu kaybetmek den Weg verlieren, sich verirren;yolunu şaşırmak sich verirren;-in yolunu tutmak den Weg einschlagen nach;yolunu yapmak einen Weg bahnen; anlegen2. postp yoluna für A; um G willen; im Namen G; -
3 açmak
I vt1) öffnen, aufmachenbirinin gözünü \açmak ( fig) jdm die Augen öffnen3) ( musluk) aufdrehengözlerini açtı er schlug die Augen aufkapıyı açamıyorum ich kann die Tür nicht aufschließen; ( fam) ich krieg die Tür nicht aufkulaklarını aç! sperr deine Ohren auf!6) ( perde) aufziehen7) ( paket) auspackenateş \açmak das Feuer eröffnen9) ( yeni ülke) erschließen10) ( vücudunun herhangi bir yerini) frei machen, entblößen12) ( mantarlı şişe) entkorken15) jur ( kamu davası) erheben; ( soruşturma) einleiten; ( dosya) anlegen; ( hesap, vasiyetname) eröffnen17) ( iskambil kâğıdı) aufdeckenkollarını \açmak die Arme ausbreiten21) birine yol \açmak jdm den Weg freimachenII vi1) ( çiçek) blühen, aufgehen2) ( hava) auflockern -
4 can
can [dʒan] s\can başına sıçramıştı ( fig) die Angst saß ihm im Nacken\can vermek ( ölmek) ums Leben kommen, sterben; ( canlanmasına yol açmak) zum Leben erwecken\can çıkmayınca [o çıkmadan] huy çıkmaz ( prov) die Katze lässt das Mausen nicht3) ( insanın kendisi)\can cümleden aziz ( prov) jeder ist sich selbst der NächsteHasan \canımı acıttı Hasan hat mir wehgetanbenimle beraber dört \canız mit mir zusammen sind wir vier Seelen [o Personen]6) \can çekişmek mit dem Tod ringen -
5 hasar
hasar sSchaden m\hasar yapmak Schaden anrichten\hasara uğramak Schaden erleiden\hasara yol açmak Schaden anrichten -
6 komplikasyon
1) a. med Komplikation f\komplikasyonlara yol açmak zu Komplikationen führen -
7 yapmak
vt1) machen, tunelinden geleni \yapmak alles tun, was in seiner Macht stehtyatak \yapmak die Betten machen2) antunbirine bir iyilik/kötülük \yapmak jdm etw Gutes/Böses antunyapma bunu bana! tu mir das nicht an!3) ( yuva) bauen4) vornehmenbütçede kesinti \yapmak Kürzungen im Etat vornehmen5) ( onarmak) reparieren6) ( spor) treiben7) ( suikast) verüben8) ( yol açmak) verursachenkaşıntı/masraf \yapmak Juckreiz/Kosten verursachen9) ( olmak)bu kış çok soğuk yaptı dieser Winter war sehr kaltelini ayağını öpeyim, yapma bunu ich flehe dich an, tu es nichtyapma çocuğum, saat bozulur! lass das mein Kind, die Uhr geht kaputt!oraya iki saatte gitmişler — yapma! sie sind in zwei Stunden dahingegangen — ist nicht möglich! -
8 yıkmak
vt1) ( bina) abbrechen, abreißen, niederreißen; ( duvar) umreißen, abtragen; ( tahrip etmek) zerstören, demolierençadır \yıkmak seine Zelte abbrechenbirinin gönlünü \yıkmak jdm das Herz brechen3) ( ağaç) umhauenbu acı onu yıkar dieser Schmerz wirf ihn um5) ( yüklemek) wälzensuçu birine \yıkmak die Schuld auf jdn wälzen -
9 ağız
ağız < ağzı> Mund m; hayvan a Maul n; kap, torba Öffnung f; körfez, galeri Einfahrt f; mağara Eingang m; volkan Krater m; yol Abzweigung f, Kreuzung f; GR Mundart f, Dialekt m; Ton m, Art f des Sprechers; MUS Art zu singen; bıçak Schneide f;ağız açmamak den Mund nicht aufmachen (fam aufkriegen), schweigen;ağız ağza konuşmak unter vier Augen sprechen;ağız ağza vermek tuscheln;-e ağız etmek jemandem etwas weismachen wollen;ağız kavgası Schimpferei f;ağız kokusu üble(r) Mundgeruch;yumuşak usw bir ağız kullanmak einen sanften usw Ton einsetzen;ağız ağız prahlen;ağız tadı Genuss m, Behaglichkeit f;ağız tadıyla genießend, in aller Ruhe;ağız tütünü Kautabak m;ağız yapmak heucheln;ağza alınmaz ungenießbar; unanständig (Worte);ağz(ın)a almamak verschweigen, übergehen;ağza düşmek ins Gerede kommen;ağza koyacak bir şey etwas Essbares;ilk ağızda auf Anhieb;ağızdan MED oral; vom Hörensagen;ağızdan ağza von Mund zu Mund; -auf den Zahn fühlen;-in ağzı açık kalmak Mund und Nase aufsperren;ağzı bozuk adj Schandmaul n;ağzı büyük adj Aufschneider m;ağzı gevşek Schwätzer m;ağzı kara adj Schwarzseher m; Lästermaul n;-e ağzı varmamak sich nicht trauen zu sagen;-in ağzına bakmak nach dem Mund reden;ağzına burnuna bulaştırmak verpatzen;b-ne ağzına geleni söylemek jemanden ausschimpfen;ağzına kadar dolu bis zum Rand gefüllt;b-nin ağzına lâyık jemandem sehr zu empfehlen (zu essen, trinken);birbirinin ağzına tükürmek einander heruntermachen;-in ağzında bakla ıslanmamak kein Geheimnis für sich behalten können;-in ağzından çıkmak Wort jemandem entschlüpfen;bş-i b-nin ağzından kapmak jemandem (mit Worten) zuvorkommen; fam so rausfahren;-in ağzından laf almak jemanden aushorchen;ağzından (laf) kaçırmak sich verplappern;ağzını açmak den Mund aufmachen (a zum Sprechen); losschimpfen; dumm gucken;ağzını havaya oder poyraza açmak das Nachsehen haben;-in ağzını açtırmamak jemanden nicht zu Worte kommen lassen;-in ağzını aramak jemanden ausfragen, aushorchen;ağzını bozmak fluchen (und wettern);ağzını kiraya mı verdin? hast du die Sprache verloren?;ağzını tutmak verschwiegen sein;-in ağzının içine bakmak an jemandes Mund hängen;-in ağzının kâhyası olmak jemandem vorschreiben, was er sagt;-in ağzının kokusunu çekmek jemanden ertragen müssen;-in ağzının suyu akıyor das Wasser läuft jemandem im Munde zusammen;-den ağzının tadını almak böse Erfahrungen machen mit;b-nin ağzının tadını kaçırmak jemandem etwas verderben -
10 çukur
çukur Grube f, Loch n, Vertiefung f; Trichter m; Mulde f; Grübchen n in der Wange; GEOGR Schlucht f, Kluft f; fig Grab n; adj unter-; konkav;çukur açmak eine Grube graben ( oder ausheben);çukur yol Hohlweg m;pislik çukuru Kloake f -
11 kese
kese1 (kleiner) Beutel; Futteral n; Tasche f; Geldbörse f; Frottierhandschuh m;kesenin ağzını açmak fig tief in die Tasche greifen;kesenin dibi görünmek fig Geld dahinschmelzen;-in kesesine bir şey girmemek keinen Nutzen von etwas haben;benim keseme ne girecek? was habe ich davon?;bol keseden a abw freigebig; aus dem Überflusskese2 kürzest-, direkt(est) (Weg);kese yol Abkürzung f;keseden auf dem kürzesten Wege -
12 açılmak
vi2) aufgehen, sich öffnen; ( mağazalar) aufmachenaçıl susam, açıl! Sesam, öffne dich!birdenbire kapı/pencere açıldı plötzlich ging die Tür/das Fenster aufdışa/içe doğru \açılmak sich nach außen/innen öffnendükkânlar saat dokuzda açılır die Geschäfte machen um neun Uhr aufşalter dokuz buçukta açıldı der Schalter machte um halb zehn auf3) ( renk için) hell(er) werden5) ( gemi)engin denizlere \açılmak aufs offene Meer hinausfahren7) ( kuruluşlar için) die Pforten (wieder) öffnen8) expandierenfazla açıldığı için battı weil er zu sehr expandiert hat, hat er Konkurs gemachtayakkabısı açıldı seine Schuhe haben sich geweitet13) birine \açılmak sich jdm anvertrauen [o offenbaren]
См. также в других словарях:
yol açmak — 1) yol yapmak 2) kapanmış olan yolu geçilir duruma getirmek 3) kalabalık bir yerde genellikle saygıdeğer bir kişinin geçmesi için insanları kenara çekip yol vermek 4) mec. bir olayın sebebi olmak Seniha nın bu hareketi türlü türlü tefsirlere yol… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yol — is. 1) Karada, havada, suda bir yerden bir yere gitmek için aşılan uzaklık, tarik 2) Karada insanların ve hayvanların geçmesi için açılan veya kendi kendine oluşmuş, yürümeye uygun yer Bahçeleri bahçelere toprak yollar bağlardı. Ç. Altan 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iltibasa yol açmak — karışıklığa sebep olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ara açmak — dostluğu bozmak, anlaşmazlığa yol açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çağ açmak — herhangi bir bakımdan öncekilerden farklı olan yeni bir evrensel gidişe yol açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çanak tutmak (veya açmak) — davranışları veya sözleriyle kötü bir sonuca yol açmak Oh olsun... Vallahi memnun oldum, diyordu. Çanak tuttun. Şunun şurasında rahat sana battı mıydı? R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına iş açmak — uğraştırıcı ve üzücü bir işin çıkmasına yol açmak Sen de durup dururken başına iş açarsın... Ne yapacaksın bu pisi? R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
çığır açmak — bir alanda yeni bir yol, yöntem başlatmak Hepsi birden Atatürk ün açmakta olduğu bir çığırda çalışıyorlardı. A. Erhat … Çağatay Osmanlı Sözlük
göstermek — i 1) Birini veya bir şeyi işaretle belirtmek Vitrindeki oyuncağı parmağıyla gösterdi. 2) i, e Görülmesini sağlamak, görmesine yol açmak Size kitaplarımı göstereyim. 3) Belirtmek, anlatmak Bu söz onun iyi niyetini gösteriyor. 4) e Bir şeyin etkisi … Çağatay Osmanlı Sözlük
yapmak — i, ar 1) Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır. Ç. Altan 2) nsz Olmasına yol açmak Durgun sular sıtma yapar. 3) nsz Yol almak 4) Onarmak, tamir etmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
başlatmak — i, e 1) Başlamasına yol açmak Kendini küçük yaşta zorla kemana başlatan amcasını o anda şefkatle hatırladı. H. Taner 2) Birinin kötü konuşmasına yol açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük