-
1 yayvan
yayvan ausgebreitet; flach (Schüssel); -
2 yayvan
-
3 yayvan
1) распростёртый, развёрнутыйyayvan yayvan — распла́станный
2) пло́скийyayvan bir kâse — пло́ская ча́шка (ми́ска)
3) рассе́янный, разбро́санный◊
yayvan burunlu — широ́коносый◊
yayvan yayvan gülmek — раска́тисто смея́ться◊
yayvan yayvan konuşmak — говори́ть растя́гивая слова́ -
4 yayvan
-
5 yayvan
"1. wide and shallow; low and spreading. 2. drawly, drawling (way of speaking). 3. (speaking) with a drawl. - yayvan (speaking) with a drawl." -
6 yayvan
adj. prolate, splay, splayed -
7 yayvan
vêl -
8 yayvan
مسطحمنبسط -
9 yayvan
-
10 yayvan
flat, broad and shallow -
11 yayvan
düz, yastı -
12 yayvan yayvan
растя́гиваяyayvan yayvan konuşmak — тяну́ть слова́ при разгово́ре
-
13 yayvan tabak
lalî -
14 yastı
yayvan -
15 yastı
yayvan -
16 протяжно
uzun uzun; ağır ağır; yayvan yayvanговори́ть протя́жно — yayvan yayvan konuşmak
вдали́ протя́жно зала́яла соба́ка — uzaklarda bir köpek uzun uzun havlamaya başladı
-
17 tava
1. طاجن [طاجِن]Anlamı: uzun saplı yayvan kap2. طواية [طَوَايَة]Anlamı: uzun saplı yayvan kap3. مقلاة [مِقْلاة]Anlamı: uzun saplı yayvan kap4. مقلى [مِقْلًى]Anlamı: uzun saplı yayvan kap -
18 tabak
1. جفنة [جَفْنَة]Anlamı: yemek koymak üçün yayvan kap2. صحن [صَحْن]Anlamı: yemek koymak üçün yayvan kap3. طبق [طَبَق]Anlamı: yemek koymak üçün yayvan kap -
19 плоский
-
20 مسطح
مُسَطَّح1. yüz üstüAnlamı: yüzü yere gelecek biçimde2. seriliAnlamı: serilmiş, yayılmış3. patAnlamı: yassı, basık4. yassıAnlamı: yayvan ve düz5. yayvanAnlamı: basık ve geniş6. düzAnlamı: yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan
См. также в других словарях:
yayvan — sf. Eni boyundan ve derinliğinden çok olan, basık ve geniş İki katlı yayvan bir evdi. M. Ş. Esendal Birleşik Sözler yayvan yayvan … Çağatay Osmanlı Sözlük
yayvan yayvan — zf. Yayarak, sesleri uzatarak … Çağatay Osmanlı Sözlük
şeblek — yayvan … Beypazari ağzindan sözcükler
lenker — yayvan, toprak, büyük çanak, müdevver tekne, sahan … Çağatay Osmanlı Sözlük
sahan — yayvan bakır tabak … Beypazari ağzindan sözcükler
AHSEM — Geniş yüzlü kılıç. * Arslan. * Enli, yassı ve yayvan burun. * Enli, yassı ve yayvan burunlu adam … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ablak — sf., ğı Yayvan ve dolgun (yüz) Şarap kızılı vurmuş ablak yüzüyle öfkeli girdi içeri. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
badya — is., Rum. Ağzı geniş, yayvan, büyükçe su kabı … Çağatay Osmanlı Sözlük
balık tabağı — is. 1) Balık koymaya yarayan kap 2) Yayvan servis tabağı … Çağatay Osmanlı Sözlük
bina — is., Ar. binā 1) Yapı Yalı, çok pencereli, iki katlı, yayvan bir binadır. B. Felek 2) dbl., esk. Arapça fiil çatısını konu edinen bilim ve kitap Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur. 3) dbl., esk. Çatı Birleşik Sözler taş bina şalt binası … Çağatay Osmanlı Sözlük
çanak — is., ğı 1) Toprak, metal vb. bir maddeden yapılmış yayvan, çukurca kap Oradaki sigara çanağından bir Gelincik alıp yaktıktan sonra anlattı. B. Felek 2) Göz çukuru Kanlı çanaklarından fırlayan iri parlak gözleri, pek korkunç bakıyordu. Ö.… … Çağatay Osmanlı Sözlük