-
61 değil yalnız ... hatta
-
62 değil yalnız ben sen bile geldin
не то́лько я, но да́же и ты пришёл -
63 değil yalnız mümkün hatta zaruridir
не то́лько возмо́жно, но да́же необходи́мо -
64 çok yalnız
арпа эчендә бер бодай -
65 beni yalnız bırak
Leave me alone. -
66 fly alone
yalnız uç -
67 منعزل
yalnız -
68 მხოლოდ
yalnızGeorgian-Azerbaijani dictionary (ქართულ-აზერბაიჯანული ლექსიკონი) > მხოლოდ
-
69 alleinig
yalnız -
70 고독한
yalnız -
71 fly alone
yalnız uç -
72 lone
yalnız -
73 lonely
yalnız -
74 single handed
yalnız -
75 solitary
yalnız -
76 pouhý
yalnız -
77 leave alone
yalnız bırakmak, rahat bırakmak, kendi haline bırakmak, karışmamak* * *yalnız bırak* * *(not to disturb, upset or tease: Why can't you leave your little brother alone?) rahatsız etmemek, yalnız bırakmak -
78 лишь
yalnız,ancak,sadece,sırf; -ar - maz; -diği gibi* * *1) (частица - только) yalnız; ancak; sadece; tek; sırfвсего́ лишь раз — ancak bir defa
лишь бы он не уезжа́л — yeter ki gitmesin
он винова́т лишь в том, что опозда́л — onun geç kalmaktan başka hiçbir kabahati yoktur
пусть игра́ет, лишь бы не пла́кал — tek ağlamasın da oynarsa oynasın
2) союз (едва, как только)...ır...maz,...diği gibi -
79 solitary
yalniz yasayan, münzevi; yalniz, tek, arkadassiz; issiz, tenha; tek basina yasayan kimse, münzevi -
80 исключительно
yalnız* * *1) (лишь; только) sırf; ancak2) ( особенно) son dereceисключи́тельно ва́жная пробле́ма — son derece önemli sorun
он исключи́тельно тала́нтлив — müstesna istidadı / istidatları var
в исключи́тельно тру́дных усло́виях — son derece / olağanüstü güç / çetin koşullar altında
См. также в других словарях:
yalnız — 1. əd. Məhdudiyyət bildirir – ancaq, təkcə. Yalnız bircə şərtlə. Yalnız bir adam gəlmişdir. Məclisdən yalnız siz əskik idiniz. Yalnız bir arzum var. – Usta Zeynalın övladdan yalnız altı yaşında Tutu adlı bircə qızı vardı. S. S. A.. Mehriban… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
yalnız — sf. 1) Yanında başkaları bulunmayan Sokaktaki yalnız çocuk. 2) zf. (ya lnız) Yanında başkaları olmayarak Ömrümde şehir içinde bile yalnız dolaşmaya alışmamış bir adam için bir genç kızın tek başına Avrupa seyahatine çıkışı akıl durdurucu bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalnız başına — zf. Kendi kendine, bir kendisi, tek başına … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi havasında gitmek (veya olmak) — yalnız başına, istediği gibi davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi köşesinde yaşamak — yalnız başına yaşamak Bu şiirlerin okuyucuya tanıttığı kişi, kitapları, üç beş sevdiği dostu ile kendi köşesinde yaşamayı seven bir kimse olarak görünür. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
başını boş bırakmak — yalnız veya serbest bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aglamak — yalnız olmak, bo; olmak, II I, 258 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
mı(mi) — yalnız füllerin üçüncü ;ahıs sorgu şekli edatı III, 214bkz: mu (mü) … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
sıñarlamak — yalnız ve yardımcısız bulduğu için zayıf görüp öç almak III, 409 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
tarınmak — yalnız başına ekmek; ekin eker görünmek II, 145, 159 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
teriñ — (yalnız su için) engin, geniş, derin, her derin ve çok şey III, 370 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini