-
21 yalnız
1. فقط [فَقَطْ]Anlamı: sadece2. منعزل [مُنْعَزِل]Anlamı: yanında başkaları bulunmayan3. وحده [وَحْدَهُ]Anlamı: tek başına4. وحيد [وَحِيد]Anlamı: yanında başkaları bulunmayan -
22 yalnız
"alone, lonely, lone, desolate, solitary; alone, on one's own; only, solely; but, however" -
23 yalnız
1. alone, by oneself. 2. solitary, isolated, lone. 3. lonely, lonesome. 4. only, just. 5. but, however. - başına 1. alone, by oneself. 2. single-handed, single-handedly. - bırakmak /ı/ to leave (someone) alone, leave (someone) on his/her own. -
24 yalnız
jedině; jediný; jen; opuštěný; osamělý; osamocený; pouhý; poustevník; pouze; prostě; sám; samotář; samotářský; samotný; toliko -
25 yalnız
[یالنیز]1. صرفا2. تنها3. فقط4. محضا5. به جز6. بی کس7. غریب8. مگر -
26 yalnız başına
-
27 yalnız gitmek
yalnız gitmek (erkek)v. stag -
28 yalnız başına
оди́н, без кого́-л.yalnız başına oturuyor — он живёт оди́н
-
29 yalnız o kadar
то́лько и всего́ -
30 yalnız başına
берүзе -
31 yalnız bırak
leave alone -
32 yalnız bir ucu açık oyuk yer
caecum -
33 yalnız disketli sistem
diskette only system -
34 yalnız ilk satır
orphan control -
35 yalnız satır
widow line -
36 yalnız son satır
widow control -
37 yalnız akıl ile algılanan şey
n. thing in itself -
38 yalnız başına
adv. alone, by himself, single handed -
39 yalnız bu nedenle
adv. ipso facto -
40 yalnız bırakmak
v. leave alone, leave smb. to oneself
См. также в других словарях:
yalnız — 1. əd. Məhdudiyyət bildirir – ancaq, təkcə. Yalnız bircə şərtlə. Yalnız bir adam gəlmişdir. Məclisdən yalnız siz əskik idiniz. Yalnız bir arzum var. – Usta Zeynalın övladdan yalnız altı yaşında Tutu adlı bircə qızı vardı. S. S. A.. Mehriban… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
yalnız — sf. 1) Yanında başkaları bulunmayan Sokaktaki yalnız çocuk. 2) zf. (ya lnız) Yanında başkaları olmayarak Ömrümde şehir içinde bile yalnız dolaşmaya alışmamış bir adam için bir genç kızın tek başına Avrupa seyahatine çıkışı akıl durdurucu bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalnız başına — zf. Kendi kendine, bir kendisi, tek başına … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi havasında gitmek (veya olmak) — yalnız başına, istediği gibi davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi köşesinde yaşamak — yalnız başına yaşamak Bu şiirlerin okuyucuya tanıttığı kişi, kitapları, üç beş sevdiği dostu ile kendi köşesinde yaşamayı seven bir kimse olarak görünür. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
başını boş bırakmak — yalnız veya serbest bırakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aglamak — yalnız olmak, bo; olmak, II I, 258 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
mı(mi) — yalnız füllerin üçüncü ;ahıs sorgu şekli edatı III, 214bkz: mu (mü) … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
sıñarlamak — yalnız ve yardımcısız bulduğu için zayıf görüp öç almak III, 409 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
tarınmak — yalnız başına ekmek; ekin eker görünmek II, 145, 159 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
teriñ — (yalnız su için) engin, geniş, derin, her derin ve çok şey III, 370 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini