Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

yakın+olmak

  • 21 под

    1) (ниже кого-чего-л.) altına (на вопрос "куда?"); altında (на вопрос "где?")

    по́д во́ду — su(yun) altına

    под водо́й — su(yun) altında

    по́д го́ру — yokuş aşağı

    стоя́ть под окно́м — pencere dibinde durmak

    2) (под воздействием или в зоне действия чего-л.)...a; altında

    попа́сть под дождь — yağmura tutulmak

    под огнём проти́вника — düşman ateşi altında

    иссле́дование тка́ней под микроско́пом — dolguların mikroskop muayenesi

    3) (при обозначении положения, в которое ставят кого-что-л. при указании условий, которые создаются для кого-чего-л.)...a, altına;...da, altında

    взять под свою́ защи́ту — himayesine almak

    взять что-л. под контро́ль — kontrol altına / kontrole almak

    отда́ть кого-л. под суд — mahkemeye vermek

    под управле́нием кого-л.birinin yönetimi altında

    креди́т под ни́зкий проце́нт — düşük faizli kredi

    под определённым накло́ном — belli bir eğimde

    под давле́нием обще́ственного мне́ния — kamuoyunun baskısı altında / baskısıyla

    находи́ться под угро́зой — tehlikede olmak

    4) (при указании места, к которому направляется или около которого находится кто-что-л.) yakın, yöresinde

    под Москво́й — Moskova'ya yakın (bir yerde), Moskova yakınında / yöresinde

    би́тва под Ку́рском — Kursk meydan muharebesi

    5) (накануне чего-л.) yakın; arifesinde

    под у́тро — sabaha karşı

    ка́к-то под ве́чер — bir akşam üzeri

    под Но́вый год — yılbaşına yakın, yılbaşı arefesinde

    ей под со́рок — yaşı kırka yakın / yaklaşıyor, kırka merdiven dayadı

    6) (при указании на звуки, сопровождающие действие) ile; arasında

    под аплодисме́нты зри́телей — seyircilerin alkışları arasında

    под аккомпанеме́нт роя́ля — piyano eşliğinde

    буты́лка под молоко́ — süt şişesi

    посевна́я пло́щадь под зерновы́ми — tahıl ekim sahası

    пло́щадь под леса́ми и куста́рниками — ormanlık ve çalılık alanlar

    увели́чивать пло́щадь под леса́ми — orman alanını artırmak

    ско́лько ты́сяч гекта́ров за́нято под овоща́ми? — sebzelikler kaç bin hektar?

    8) (при указании на сходство с кем-чем-л.) taklidi

    сде́ланное под бро́нзу — bronz taklidi

    9) (при указании на то, что служит ручательством) ile; karşılığında

    под зало́г (иму́щества) — rehin karşılığında / mukabili

    освобожде́ние под зало́г — kefaletle tahliye

    10) (при указании на отличительный признак или на особые условия совершения действия)...lı

    су́дно под туре́цким фла́гом — Türk bandıralı gemi

    дом под черепи́чной кры́шей — kiremit damlı ev

    статья́ под заголо́вком... —... başlıklı yazı

    под псевдони́мом — takma adla

    опубликова́ть что-л. под свое́й фами́лией — kendi adıyla yayınlamak

    он зарегистри́рован под друго́й фами́лией — başka isimle kayıtlıdır

    под разли́чными назва́ниями — değişik adlarla

    11) (вследствие чего-л.) ile

    под де́йствием тепла́ — ısı etkisiyle

    ••

    что вы понима́ете под надстро́йкой? — üstyapıdan / üst yapı denince ne anlarsınız?

    Русско-турецкий словарь > под

  • 22 ближайший

    en yakın; dolaysız
    * * *

    ближа́йший ро́дственник — en yakın akraba

    в ближа́йшем бу́дущем — pek yakın gelecekte, pek yakında

    в тече́ние ближа́йших двух-трёх ме́сяцев — önümüzdeki iki üç ay içinde

    ближа́йшая зада́ча — öncelikli görev

    ближа́йший нача́льник — ilk amir

    при ближа́йшем рассмотре́нии — daha yakından bakılsa / incelenince

    яви́ться ближа́йшим сле́дствием чего-л.(bir şeyin) dolaysız sonucu olmak

    Русско-турецкий словарь > ближайший

  • 23 eng

    eng [ɛŋ]
    I adj
    1) ( Straße) dar
    2) ( Kleidung) dar;
    \eng anliegend ( Kleid) dar gelmek;
    sich dat ein Kleid \enger machen giysisini darlaştırmak
    3) ( dicht) sıkışık; ( gedrängt) dirsek dirseğe
    4) ( eingeschränkt) kısıtlı; ( begrenzt) sınırlı;
    im \engeren Sinne dar anlamda;
    in die \engere Wahl kommen son adaylar arasına girmek
    5) ( Beziehung) sıkı fıkı; ( nah) yakın;
    \eng befreundet sein yakın dost olmak, sıkı fıkı olmak
    II adv;
    die Hose sitzt sehr \eng pantolon çok dar geliyor;
    sie sitzen \eng beieinander dirsek dirseğe oturuyorlar;
    sieh das doch nicht so \eng ( fam) bunu hoşgörüyle karşılaman gerekir

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > eng

  • 24 располагать

    I несов.; сов. - расположи́ть
    1) yerleştirmek; sıralamak

    располага́ть кни́ги в определённом поря́дке — kitapları sıralamak

    дере́вня располо́жена в киломе́тре южне́е го́рода — köy kentin bir kilometre güneyindedir

    зда́ния, располо́женные на пло́щади — meydanda bulunan / kain binalar, meydandaki binalar

    2) ( вызывать симпатию) sempatisini kazanmak

    па́рень о́чень располага́ет к себе́ — çocuk cana yakın bir çocuktur

    расположи́ть к себе́ обще́ственное мне́ние — kamuoyunu kazanmak

    II
    1) sahip olmak; emrinde olmak ( иметь в своем распоряжении)

    располага́ть то́чными све́дениями — kesin bilgilere sahip olmak

    располага́ть вое́нными ба́зами — askeri üslere sahip olmak

    вы располага́ете вре́менем? — vaktiniz müsait mi?

    я не располага́ю свобо́дным вре́менем — boş vaktim yoktur

    вы располага́ете конкре́тными приме́рами? — elinizde somut örnekler var mı?

    2) в соч.

    кли́мат тех мест располага́ет к разли́чным боле́зням — oranın iklimi insanı çeşitli hastalıklara anık kılar

    пого́да так и располага́ет к прогу́лке — hava çık gez diyor insana

    Русско-турецкий словарь > располагать

  • 25 an

    an [an]
    1) ( nahe bei)
    \an der Ecke köşede;
    \an der gleichen Stelle aynı yerde;
    am Fenster sitzen pencerede oturmak;
    er geht \an mir vorbei benim yanımdan geçiyor;
    bis \an den Rand ağzına kadar
    Frankfurt \an der Oder/am Main Oder/Main Irmağı üzerindeki Frankfurt
    3) ( zeitlich)
    \an diesem Abend bu [o o] akşam;
    am Abend akşamleyin;
    es ist \an der Zeit zaman [o vakit] geldi;
    am Anfang başlangıçta;
    am 29. November 1991 29 Kasım 1991'de
    jdn \an etw erkennen birini bir şeyden tanımak;
    was haben Sie \an Weinen da? Sizde hangi şaraplar var?;
    \an etw schuld sein bir şeyde suçu olmak;
    ich habe eine Bitte \an Sie Sizden bir ricam var;
    das Entscheidende \an der Sache ist, dass... işin esası...;
    das gefällt mir nicht \an ihm onda bu hoşuma gitmiyor;
    es ist \an dir, etw zu tun bir şey yapmak sana bağlı;
    reich \an Phosphaten/Stickstoffen fosfat/azot bakımından zengin
    II präp
    sich \an die Wand lehnen duvara yaslanmak;
    sie ging \ans Fenster pencereye gitti;
    \ans Telefon gehen telefona gitmek [o cevap vermek];
    \an die Arbeit! haydi iş başına!
    2) ( für)
    ein Brief \an seinen Sohn oğluna bir mektup;
    ich habe eine Frage \an dich sana bir sorum var;
    \an ( und für) sich aslında
    3) ( ungefähr, etwa) aşağı yukarı, yaklaşık olarak;
    sie verdient \an die 4.000 Euro aşağı yukarı 4.000 euro kazanıyor;
    \an die 500 Schüler 500'e yakın öğrenci
    1) ( beginnend)
    von... \an...den itibaren;
    von hier \an buradan sonra;
    von Anfang \an başından beri/itibaren, başlangıçtan beri
    Stuttgart \an 16.25 Stuttgart'a varış 16.25
    \an sein ( fam) ( Licht, Radio) açık olmak; ( Motor) çalışır olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > an

  • 26 eng

    1. adj dar; sıkı; Kontakt yakın; (beengt) daraş, sıkışık
    2. adv: eng befreundet sein mit -in yakın arkadaşı olmak;
    das darf man nicht so eng sehen! bunu o kadar katı görmemek lazım!

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > eng

  • 27 intime

    Dictionnaire Français-Turc > intime

  • 28 ras

    Dictionnaire Français-Turc > ras

  • 29 rase

    Dictionnaire Français-Turc > rase

  • 30 chum

    n. ahbap, arkadaş, canciğer dost; oda arkadaşı; yem olarak kullanılan balık parçaları
    ————————
    v. oda arkadaşı olmak, yakın arkadaş olmak
    * * *
    arkadaş
    * * *
    (a close friend: a school chum.) arkadaş, ahbap

    English-Turkish dictionary > chum

  • 31 be great chums

    v. ahbap olmak, yakın arkadaş olmak

    English-Turkish dictionary > be great chums

  • 32 be great chums

    v. ahbap olmak, yakın arkadaş olmak

    English-Turkish dictionary > be great chums

  • 33 befreundet

    miteinander \befreundet sein birbiriyle dost [o arkadaş] olmak;
    gut \befreundet sein yakın dost [o arkadaş] olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > befreundet

  • 34 knapp

    knapp [knap]
    I adj
    1) ( spärlich) kıt, az; ( beschränkt) dar;
    \knapp bei Kasse sein darda bulunmak, eli darda olmak, para sıkıntısı içinde olmak;
    die Zeit ist \knapp zaman az;
    das Wasser wurde \knapp su kıtlaştı;
    mit \knapper Mehrheit az bir farkla çoğunluk;
    mit \knapper Not güç bela, dar darına
    2) ( Kleidung) dar
    vor einer \knappen Stunde neredeyse bir saat önce;
    eine \knappe Stunde bir saate yakın
    4) ( Stil) lakonik;
    in \knappen Worten birkaç kelimeyle
    II adv
    1) ( nicht ganz, kaum) hemen hemen;
    mit etw \knapp auskommen bir şeyle kıt kanaat geçinmek
    2) ( gerade so)
    das Auto fuhr \knapp an mir vorbei araba yanımdan teğet geçti
    3) ( kurz) kısaca

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > knapp

  • 35 letzte

    letzte(r, s) adj
    1) ( in Reihenfolge) sonuncu; ( abschließend) son;
    L\letzter werden sonuncu olmak;
    als L\letzter ankommen/weggehen/fertig werden sonuncu olarak gelmek/gitmek/bitirmek;
    auf dem \letzten Platz liegen sonuncu olmak;
    der L\letzte des Monats ayın sonu;
    den L\letzten beißen die Hunde ( prov) sona kalan dona kalır
    \letzten Endes sonuç olarak, netice itibarıyla, üst tarafı;
    in \letzter Zeit son [o yakın] zamanlarda;
    der \letzte Schrei ( fig) son moda;
    bis aufs L\letzte tamamen;
    bis ins L\letzte derinlemesine;
    etw bis ins L\letzte kennen bir şeyin daniskasını bilmek
    3) ( schlecht) rezalet;
    diese Show war wirklich das L\letzte bu şov gerçekten rezaletti;
    das ist doch das L\letzte! ( fam) bu, rezaletin dik âlâsı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > letzte

  • 36 عشق

    I
    عَشِقَ
    1. sevdalanmak
    2. vurulmak
    Anlamı: aşık olmak, sevdalanmak
    3. yanmak
    Anlamı: aşık olmak
    II
    عِشْق
    1. tutkunluk
    2. muhabbet
    Anlamı: sevgi
    3. kara sevda
    4. sevda
    Anlamı: güçlü sevgi, aşk
    5. sevi
    Anlamı: aşk
    6. aşık
    7. sevgi
    Anlamı: insanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi göstermeye yönelten duygu
    8. aşk

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > عشق

  • 37 род

    м
    1) soy; kuşak (-ğı) ( поколение)

    вести́ свой род от кого-л. birinin soyundan olmak

    из ро́да в род — kuşaktan kuşağa

    у них в роду́ все бы́ли моряка́ми — onların bütün soyu sopu denizciydi

    2) биол. cins

    войска́ всех родо́в ору́жия — bütün sınıflar

    вспомога́тельные рода́ войск — yardımcı sınıflar

    э́та шко́ла - род интерна́та — bu okul bir tür yatılı okuldur

    5) tür, çeşit (-di), cins

    обвине́ния тако́го ро́да — bu tür / bu çeşit suçlamalar

    тру́дности ино́го ро́да — başka türden / çeşitten güçlükler

    6) грам. cinslik

    прилага́тельные сре́днего ро́да — cinsliksiz sıfatlar

    ••

    род людско́й — insan soyu cinsi

    без роду, без пле́мени — ne idüğü belirsiz

    так уж, ви́дно, ему́ на роду́ напи́сано — alnına böyle yazılmış

    ему́ год о́т роду — bir yaşındadır

    э́то бы́ло своего́ рода предисло́вие — bu bir tür / çeşit girişti

    что́-нибудь в э́том роде — buna / ona yakın bir şey

    Русско-турецкий словарь > род

  • 38 complain

    v. şikâyet etmek, söylenmek, yakınmak, şikâyetçi olmak, sızlanmak; ihbar etmek; dava açmak
    * * *
    yakın
    * * *
    [kəm'plein]
    1) (to state one's displeasure, dissatisfaction etc: I'm going to complain to the police about the noise.) şikâyet etmek
    2) ((with of) to state that one has (pain, discomfort etc): He's complaining of difficulty in breathing.) şikâyet etmek

    English-Turkish dictionary > complain

  • 39 impending

    adj. olmak üzere, eli kulağında
    * * *
    olması yakın

    English-Turkish dictionary > impending

  • 40 bevorstehen

    bevorstehen v/i <unreg, -ge-, h> yakında söz konusu olmak; Gefahr yaklaşmak;
    jemandem bevorstehen b-ni (yakın gelecekte) beklemek

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > bevorstehen

См. также в других словарях:

  • günleri sayılı olmak — 1) ölümü yakın olmak 2) bir yerde kalmak için ancak birkaç günü bulunmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el iyisi olmak — yakın çevresine değil, yabancılara yardımcı olmayı sevmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • canciğer olmak — birbiriyle çok yakın arkadaş olmak Birbirinizin yüzüne karşı canciğer olursunuz fakat sekiz on adım ayrıldığınız gibi başka birine mükemmel çekiştirirsiniz. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • istim üstünde olmak — 1) buharla işleyen araçlar kalkmaya hazır duruma gelmek Gemi istim üstünde, kalkması yakın. Demir almak için süvari bekleniyordu. Z. Selimoğlu 2) mec. hemen gidecek durumda bulunmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • KEVD — Yakın olmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • KÜNU' — Yakın olmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • TEDENNÜ' — Yakın olmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • TEDNİK — Yakın olmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • DENAVET — Yakın olmak, yakınlık …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • HAYNUNET — Yakın olmak, yaklaşmak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • MEKAD(E) — Yakın olmak, yakınlık …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»