-
1 yakışmak
yakışmak -e Kleid jemandem stehen; z.B. Bild passen zu, in A; sich gehören; angemessen sein D;ona hiç yakışmıyor das gehört sich nicht für ihn, das kommt ihm nicht zu -
2 yakışmak
vi1) ( güzel durmak)ceket sana yakışmıyor die Jacke steht dir nichtsakal sana yakışıyor/yakışmıyor der Bart steht dir gut/schlecht2) ( uygun olmak) passenbirbirlerine yakışıyorlar sie passen zueinanderbu kumaş böyle bir koltuğa yakışmaz dieser Stoff passt zu einem solchen Sessel nichtkoltuk masaya yakışmadı der Sessel passt nicht zum Tisch3) bu eser şanına yakışıyor das Werk macht ihm alle Ehre -
3 durmak
vi1) stehen, sich haltendik \durmak gerade stehen, sich gerade halten2) anhalten, stoppen, stehen bleibensaat sekizi on geçe durdu die Uhr blieb um zehn nach acht stehen3) ( bir yerde bir süre oyalanmak) Halt machen4) ( kalmak) bleiben5) ( yağmur) aufhören6) aussetzennabzı durdu sein Puls hat ausgesetzt, sein Puls setzte aus7) ( yakışmak)ceket üzerinde güzel durmuyor angezogen sieht die Jacke nicht schön aus -
4 yakışma
-
5 yaraşmak
vi2) ( uygun olmak) passend sein, angemessen sein
См. также в других словарях:
yakışmak — nsz 1) Güzel durmak, iyi gitmek, yaraşmak, uygun gelmek Önden yandan nasıl durduğunu, yakışıp yakışmadığını gözden geçirecek. M. Ş. Esendal 2) e Uygun olmak, iyi karşılanmak, münasip olmak Öyle şey küçüklerin ağzına yakışmaz. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakışmak — yaklaşmak, dokunmak, yak ına gelmek; yakı yakmakta yardım etmek I, 170, 383; II, 103; III, 74 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
şanına yakışmak — şanından olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
uygun düşmek — yakışmak, yaraşmak, elverişli olmak Umduk, bekledik, düşündük. Hangi şey umduğumuza uygun düştü? Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
açmak — i, ar 1) Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak Örtüyü açmaya mecburum. R. H. Karay 3) Engeli kaldırmak Karla kapanan yolu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
cuk — zf. Tam yerine denk gelmek, uygun gelmek, yakışmak anlamlarındaki cuk oturmak deyiminde geçen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaldırmak — i 1) Bulunduğu yerden almak Örtüyü masanın üzerinden kaldır. 2) Yukarı doğru hareket ettirmek Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık. S. F. Abasıyanık 3) Yükseltmek Duvarı bir metre daha kaldırmalı. 4) nsz Ürün toplamak, taşımak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şan — 1. is., müz., Fr. chant İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandıran ses dizisi 2. is., Ar. şān 1) Ün, san, şöhret 2) Gösteriş, gösterişlilik Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller şan vermek şanına yedirememek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yakışma — is. Yakışmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük