Перевод: с русского на все языки

со всех языков на русский

yakışıksız

См. также в других словарях:

  • yakışıksız — sf. Yakışık almayan, uygunsuz, çirkin, münasebetsiz (tavır, hâl vb.) Bundan büyüğü pek yakışıksız olur. T. Buğra Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller yakışıksız kaçmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yakışıksız kaçmak — uygun düşmemek, çirkin olmak, münasebetsiz görünmek Nasıl sivilken caiz olabilen davranışlar üniforma giydiğiniz zaman yakışıksız kaçarsa devlet adamı kişiliğini giyinmediğiniz zaman da o saygınlığı her davranışınızda göstermeniz gerekir. H.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • densizlik etmek — yakışıksız ve saygısızca davranmak Huysuz çocuklar gibi birbirine türlü densizlik ediyor, söyleniyorlar. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hafiflik etmek — yakışıksız bir davranışta bulunmak veya söz söylemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nane yemek — yakışıksız bir davranışta bulunmak, uygunsuz bir iş yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dudağını (veya dudaklarını) ısırmak — yakışıksız bir durum karşısında şaşmak Koca Ali bu kararı duyunca ömründe ilk defa olarak sarardı. Dudaklarını ısırdı. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • NA-REVA — Yakışıksız, reva olmayan. Münâsib ve lâyık olmayan …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • biçimsiz — sf. 1) Kendine özgü bir biçimi olmayan, biçimi bozuk, şekilsiz 2) Kötü, hoş olmayan, yakışıksız Ancak ansızın kız karşısına çıkınca sözüne bir biçimsiz yerinden başlamış oldu. M. Ş. Esendal 3) fiz. Kendine özgü billurlaşmış bir biçimi olmayan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • münasebetsiz — sf. 1) Uygun olmayan, yakışıksız, çirkin Münasebetsiz bir davranış. 2) Ters, aksi Hep böyle münasebetsiz sıralarda beni arar. N. Cumalı 3) Yakışıksız iş gören, sıra, saygı gözetmeyen (kimse) Doğrusu kızın huyunu bozan, bütün bu münasebetsiz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aynasız — sf. 1) Aynası olmayan 2) argo Hoşa gitmeyen, kötü, yakışıksız, çirkin, ters, biçimsiz Amma da aynasız bir yermiş burası, beni hiç açmadı. 3) is., argo Polis …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çiğ — sf. 1) Pişmemiş veya az pişmiş 2) Gözü rahatsız eden, göze batan (renk, ışık) Koca Mustafapaşa daki berber Selim in aynası karşısında çiğ renkleri buna benzeyen çok süslü bir resim asılıydı. R. H. Karay 3) mec. Yersiz ve yakışıksız Bu, benim gibi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»