-
21 botch
n. beceriksizce yapılmış iş; yama, kaba yama————————v. bozmak, becerememek, berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak, yamalamak* * *1. berbat et (v.) 2. beceriksizlik (n.) -
22 hash
n. kıymalı yemek, karışık şey, temcit pilavı, yeniden sunulan eski şey, haşhaş, esrar————————v. et kıymak, doğramak, karıştırıp tekrar pişirmek, karıştırmak, yüzüne gözüne bulaştırmak* * *kıymalı patates -
23 scamp
n. yaramaz, haylaz, afacan————————v. yüzüne gözüne bulaştırmak, yarım yamalak yapmak* * *haylaz -
24 foozle
n. beceriksizlik————————v. beceriksizce yapmak, yüzüne gözüne bulaştırmak -
25 goof up
v. bozmak, becerememek, yüzüne gözüne bulaştırmak -
26 hash up
v. karman çorman etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak -
27 make a hash of
karman çorman etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak -
28 mess things up
berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak -
29 foozle
n. beceriksizlik————————v. beceriksizce yapmak, yüzüne gözüne bulaştırmak -
30 goof up
v. bozmak, becerememek, yüzüne gözüne bulaştırmak -
31 hash up
v. karman çorman etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak -
32 make a hash of
karman çorman etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak -
33 mess things up
berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak -
34 bekleckern
bekleckern <o ge-, h>1. v/t kirletmek2. v/r: sich bekleckern mit … bş-i yüzüne gözüne bulaştırmak -
35 verhauen
-
36 vermasseln
-
37 verkorksen
verkorksen* [fɛɐ'kɔrksən]vt ( fam) berbat etmek, içine etmek(-in), yüzüne gözüne bulaştırmak;sich den Magen \verkorksen midesini bozmak -
38 vermasseln
vermasseln* [fɛɐ'masəln]vt ( fam) berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak, içine etmek(-in);er hat mir alles vermasselt her şeyimi berbat etti, bütün işlerimi bok etti -
39 botch
bir seyi kötü yapmak, içine etmek, bastan savma onarmak, yüzüne gözüne bulastirmak,kötü yapilmis is, bastan savma yapilmis sey -
40 fluff
toz topagi; yumusak tüy, kus tüyü; (battaniye, hali, vb.) tüy; tüy döküntüsü, hav döküntüsü,kabartmak; bir seyi yanlis yapmak, yüzüne gözüne bulastirmak, tökezlemek
См. также в других словарях:
yüzüne gözüne bulaştırmak — bir işi becerememek, bozmak Onun bu işi nasıl olup da yüzüne gözüne bulaştırdığını bir türlü anlayamadım. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… … Çağatay Osmanlı Sözlük