Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

yüzüne+gözüne+bulaştırmak

  • 1 stümpern

    yüzüne gözüne bulaştırmak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > stümpern

  • 2 goof up

    yüzüne gözüne bulastirmak

    English to Turkish dictionary > goof up

  • 3 make cock up of smth

    yüzüne gözüne bulaştırmak, acemice yapmak

    English-Turkish dictionary > make cock up of smth

  • 4 make cock up of smth

    yüzüne gözüne bulaştırmak, acemice yapmak

    English-Turkish dictionary > make cock up of smth

  • 5 bungle

    yüzüne gözüne bulastirmak, bozmak

    English to Turkish dictionary > bungle

  • 6 louse up

    yüzüne gözüne bulastirmak, içine etmek

    English to Turkish dictionary > louse up

  • 7 bungle

    n. acemice iş, beceriksizlik, karışıklık
    ————————
    v. acemice iş yapmak, yüzüne gözüne bulaştırmak, berbat etmek, becerememek
    * * *
    1. boz (v.) 2. berbat etme (n.)
    * * *
    (to do (something) clumsily or badly: Someone has bungled.) bozmak, berbat etmek

    English-Turkish dictionary > bungle

  • 8 crab

    n. yengeç burcu [astr.]
    ————————
    n. yengeç; pavurya; vinç; sızlanma; mızmızlık, mızmız; homurdanma; her şeye kusur bulan kimse
    ————————
    v. berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak, mızmızlanmak, kusur bulmak, uçağı yan rüzgâra yönlendirmek
    * * *
    yengeç
    * * *
    I [kræb] noun
    (an edible sea animal with a shell and five pairs of legs, the first pair having claws.) yengeç
    II past tense, past participle - crabbed; verb
    ((slang) to complain or criticize: He keeps on crabbing about the weather.) kusur bulmak, beğenmemek, şikâyet etmek

    English-Turkish dictionary > crab

  • 9 fluff

    n. tüy döküntüsü, ayva tüyü, tüy (incecik), hata, kötü atılım, işveli kadın, fıstık
    ————————
    v. kabartmak, yüzüne gözüne bulaştırmak, berbat etmek, bozmak, söyleyeceği sözü unutmak
    * * *
    1. kabart (v.) 2. yanlış (n.)
    * * *
    1. noun
    (small pieces of soft, wool-like material from blankets etc: My coat is covered with fluff.) tüy/hav döküntüsü
    2. verb
    1) ((often with out or up) to make full and soft like fluff: The bird fluffed out its feathers; Fluff up the pillows and make the invalid more comfortable.) tüylerini kabartmak
    2) (to make a mistake in doing (something): The actress fluffed her lines; The golfer fluffed his stroke.) sürçmek, yanlış okumak

    English-Turkish dictionary > fluff

  • 10 make a mess of

    v. berbet etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak, pisletmek
    * * *
    1) (to make dirty, untidy or confused: The heavy rain has made a real mess of the garden.) altüst etmek
    2) (to do badly: He made a mess of his essay.) berbat etmek
    3) (to spoil or ruin (eg one's life): He made a mess of his life by drinking too much.) berbat etmek, mahvetmek

    English-Turkish dictionary > make a mess of

  • 11 mess up

    berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak, karıştırmak
    * * *
    karmakarışık et
    * * *
    (to spoil; to make a mess of: Don't mess the room up!) kirletmek, altını üstüne getirmek

    English-Turkish dictionary > mess up

  • 12 muddle

    n. karışıklık, şaşkınlık, sersemlik, karışık şey
    ————————
    v. karıştırmak, becerememek, yüzüne gözüne bulaştırmak
    * * *
    1. karıştır (v.) 2. karışıklık (n.)
    * * *
    1. verb
    (to confuse or mix up: Don't talk while I'm counting, or you'll muddle me.) aklını karıştırmak
    2. noun
    (a state of confusion: These papers keep getting in a muddle.) karışıklık
    - muddle-headed
    - muddle along/through
    - muddle up

    English-Turkish dictionary > muddle

  • 13 screw up

    altüst etmek, yükseltmek (fiyat), artırmak, berbat etmek, içine etmek, sikmek, rezil etmek
    * * *
    sıkıştırıp düzelt
    * * *
    1) (to twist or wrinkle (the face or features): The baby screwed up its face and began to cry.) buruşturmak, kırıştırmak
    2) (to crumple: She screwed up the letter.) buruşturmak
    3) ((slang) to bungle; to make a mess of: He screwed up again; Plan it carefully - I don't want you to screw things up.) yüzüne gözüne bulaştırmak

    English-Turkish dictionary > screw up

  • 14 boggle

    v. çekinmek, ürkmek, yanaşmamak, yüzüne gözüne bulaştırmak; becerememek
    * * *
    irkil

    English-Turkish dictionary > boggle

  • 15 botch

    n. beceriksizce yapılmış iş; yama, kaba yama
    ————————
    v. bozmak, becerememek, berbat etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak, yamalamak
    * * *
    1. berbat et (v.) 2. beceriksizlik (n.)

    English-Turkish dictionary > botch

  • 16 hash

    n. kıymalı yemek, karışık şey, temcit pilavı, yeniden sunulan eski şey, haşhaş, esrar
    ————————
    v. et kıymak, doğramak, karıştırıp tekrar pişirmek, karıştırmak, yüzüne gözüne bulaştırmak
    * * *
    kıymalı patates

    English-Turkish dictionary > hash

  • 17 scamp

    n. yaramaz, haylaz, afacan
    ————————
    v. yüzüne gözüne bulaştırmak, yarım yamalak yapmak
    * * *
    haylaz

    English-Turkish dictionary > scamp

  • 18 foozle

    n. beceriksizlik
    ————————
    v. beceriksizce yapmak, yüzüne gözüne bulaştırmak

    English-Turkish dictionary > foozle

  • 19 goof up

    v. bozmak, becerememek, yüzüne gözüne bulaştırmak

    English-Turkish dictionary > goof up

  • 20 hash up

    v. karman çorman etmek, yüzüne gözüne bulaştırmak

    English-Turkish dictionary > hash up

См. также в других словарях:

  • yüzüne gözüne bulaştırmak — bir işi becerememek, bozmak Onun bu işi nasıl olup da yüzüne gözüne bulaştırdığını bir türlü anlayamadım. E. E. Talu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»