Перевод: с русского на турецкий

с турецкого на русский

vermek

  • 121 умирать

    can vermek,
    ölmek
    * * *
    несов.; сов. - умере́ть
    1) ölmek; can vermek, hayatını yitirmek

    умере́ть есте́ственной сме́ртью — eceliyle ölmek

    2) тк. несов. ölmek

    умира́ть от ску́ки — can sıkıntısından ölmek

    умира́ть со́ смеху — gülmekten kırılmak, katılırcasına gülmek

    умира́ть от любопы́тства — meraktan ölmek

    де́вушка умира́ет по тебе́ — kız sana ayılıp bayılıyor

    ••

    умира́ю пить хочу́ — разг. susuzluktan ölüyorum

    умира́ю уста́ла — разг. yorgunluktan ölüyorum

    Русско-турецкий словарь > умирать

  • 122 уродить

    ürün vermek; doğurmak
    * * *
    сов.
    1) ( дать урожай) ürün vermek
    2) прост. ( родить) doğurmak

    Русско-турецкий словарь > уродить

  • 123 уступка

    taviz,
    ödün; ıskonto
    * * *
    ж
    1) ödün, taviz

    сде́лать усту́пку кому-л.birine ödün vermek

    идти́ на территориа́льные усту́пки — toprak ödünü vermek

    он не пойдёт ни на мале́йшую усту́пку — en küçük bir ödüne yanaşmayacaktır

    поли́тика ограни́ченных усту́пок — sınırlı ödünler verme politikası

    2) разг. ( в цене) ikram, iskonto

    Русско-турецкий словарь > уступка

  • 124 усыхать

    fire vermek
    * * *
    несов.; сов. - усо́хнуть

    Русско-турецкий словарь > усыхать

  • 125 утруждать

    zahmet vermek
    * * *
    zahmete sokmak, zahmet vermek

    Русско-турецкий словарь > утруждать

  • 126 фора

    avans
    * * *
    ж
    ••

    дать фо́ру — avans vermek, açıktan sayı vermek

    Русско-турецкий словарь > фора

  • 127 форсировать

    hız vermek,
    hızlandırmak; zorlamak
    * * *
    несов., сов.
    1) ( ускорять) hız vermek, hızlandırmak
    2) воен. zorlamak, cebren geçmek

    форси́ровать проли́в — boğazı zorlamak

    Русско-турецкий словарь > форсировать

  • 128 честь

    ж
    şeref, onur, yüz akı, namus; itibar

    честь и сла́ва геро́ям! — şan şeref olsun kahramanlara!

    заде́ть чью-л. честь — birinin onuruna dokunmak

    у нас таки́е лю́ди не в чести́ — böyle insanlara itibar etmeyiz

    ••

    дать обе́д в честь кого-л. — birinin onuruna / şerefine yemek vermek

    в честь столе́тия заво́да — fabrikanın yüzüncü kuruluş yılı dolayısıyla

    он вы́шел с че́стью из э́того испыта́ния — bu sınavdan yüzünün akıyla çıktı

    отдава́ть честь кому-л.birine selam vermek

    счита́йте э́то за честь — bunu onur şeref bilin

    честь име́ю сообщи́ть, что... —... bildirmekle şeref duyarım

    Русско-турецкий словарь > честь

См. также в других словарях:

  • vermek — i, e, ir 1) Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. Ö. Seyfettin 2) Bırakmak veya bağışlamak Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • güvence vermek — 1) bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek 2) bir sorumluluk karşılığı olarak para vb. ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • güvenmelik vermek — bir kimseye pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek, kapora vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • karşılık vermek — 1) küçük büyüğüne karşı gelmek 2) cevap vermek, yanıt vermek Haşarı oğlan bu ağzı bozuk kadına şöyle karşılık veriyordu. O. C. Kaygılı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • döl vermek — 1) yavru vermek, üremek 2) ürün vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kiraya vermek — kira karşılığında vermek, icara vermek Buradaki evimi de kiraya vermiştim. R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pay vermek — 1) hisse vermek, bölüşmede bulunan parçalardan ayırmak Batı, beynini sömürdüğü insanlara kendi uyruklarına sağladığı konfordan pay verip gönül alır. H. Taner 2) mec. küçük büyüğe karşılık vermek, saygısızca davranmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fırsat vermek — bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur. B. Felek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yer vermek — 1) önemli saymak, saygı göstermek Etrafını zehirleye zehirleye yaşadıktan sonra hâlâ insanlar ona kendi aralarında bir yer veriyorlardı. M. Yesari 2) bir olaya yol açmak, imkân tanımak 3) önemli bir görev vermek 4) kendi yerini bir başkasına… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yol vermek — 1) geçmesine izin vermek Hafif sağ yapıp askerî bir kamyona yol verdi. A. İlhan 2) hızını artırmak 3) işten çıkarmak, işine son vermek Mademki bu işi yapamıyorsun, o hâlde başka işimiz yok derler, bana yol verirler. O. Kemal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • semere vermek — 1. meyva vermek. 2. sonuç vermek …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»