-
21 içeri
içeri <-yi, -si>1. adv herein; hinein;içeri düşmek ins Gefängnis kommen;içeri girmek Geld einbüßen; ins Gefängnis kommen;içeride drinnen; fam im Kittchen; in Schulden;içeride olmak geschädigt worden sein (um A);içeri(ye) almak hineinlassen, hineingeleiten;içeri(ye) buyurun! bitte, treten Sie ein!;içeri gelmek, içeri(ye) girmek eintreten;içeri(ye) işlemek eindringen (-den durch A);içeri hizmet MIL Innendienst m2. subst Innenraum m; → iç;evin içerisi sıcak es ist warm im Haus3. postp içerisinde in (D, Ort und Zeit); im Laufe (G);içerisinden aus (D) … heraus; über (A) … hinweg;içerisine in (A); in (A) … hinein -
22 iş
iş a PHYS Arbeit f; Tätigkeit f; Angelegenheit f, Sache f; Dinge n/pl; Lage f der Dinge; fam Geschichte f; Geschäft n, besonders pl Geschäfte n/pl; Erzeugnis n, Ware f (z.B. Glaswaren usw);iş açmak fig Scherereien machen;iş alanı Arbeitsgebiet n;iş başa düşmek sich durchbeißen müssen;iş başa gelmek etwas selbst tun müssen;iş başına! an die Arbeit!;iş başına geçmek eine Arbeit übernehmen; an die Arbeit gehen; eine (gute) Position bekommen;iş başında bei der Arbeit;iş(ini) bilmek seine Sache verstehen;iş bölümü Arbeitsteilung f;iş çıkarmak viel Arbeit machen; Scherereien machen;iş değil scherzh … ist kein Meisterstück;-i iş edinmek sich (D) etwas (A) zur Aufgabe machen;-e iş etmek jemandem Scherereien machen;iş giysisi Arbeitsbekleidung f;iş göremezlik Arbeitsunfähigkeit f;iş görmek arbeiten; (zur Arbeit) taugen;-e iş göstermek jemandem Arbeit zuweisen;iş güç Erwerb m, Beschäftigung f;iş güç sahibi Erwerbstätige(r); gewerbetreibend;iş hukuku Arbeitsrecht n;iş(in) içinde iş var es steckt etwas dahinter;iş istasyonu EDV Workstation f;iş işten geçti vorbei ist vorbei;iş kazası Arbeitsunfall m;iş mi? was ist das schon …?;iş olanağı Arbeitsmöglichkeit f;iş olsun diye (wie) ein Gschaftlhuber;iş saatleri Arbeitsstunden f/pl;iş sözleşmesi Arbeitsvertrag m;iş teşviki kanunu Arbeitsförderungsgesetz n;İş ve İşçi Bulma Kurumu Arbeitsamt n (Türkei);-de iş yok von … (D) hat man nichts; (da) ist nichts dran;iş zamanı Arbeitszeit f;-i işe almak anwerben (A); einstellen;işe bak! sieh mal (einer) an!;işe girmek seinen Dienst antreten;-in işi aksi gitmek fig fam danebengehen;işi azıtmak es zu weit treiben;-in işi başından aşkın überlastet, mit Arbeit überhäuft;-in işi bitmek erledigen (A); fig erledigt sein;-in işi çıktı er hat etwas zu tun bekommen;-in -e işi düşmek: size bir işim düştü ich wende mich an Sie um Hilfe, ich habe ein Anliegen an Sie;-in işi ne? was ist er von Beruf?;-in işi olmak: işim var ich habe zu tun;işi olmayan giremez Unbefugten Zutritt verboten;işi pişirmek fig unter einer Decke stecken; ein Techtelmechtel beginnen;işin başı der springende Punkt;işin içinden çıkmak fam (damit) klarkommen, es spitzkriegen;işin mi yok nicht wichtig, (ist) nicht tragisch;-e işin ucu dokunmak den Schaden (G) haben;işin ucu bana da dokunuyor das betrifft mich auch;işin üstesinden gelmek fam hinkriegen, managen;-i işinden çıkarmak jemanden entlassen, fam rauswerfen;işinden olmak seine Stellung verlieren;(kendi) işine bak! kümmere dich um deine (eigenen) Angelegenheiten!; arbeite weiter!; mach weiter!;işine gelmek jemandem gelegen kommen;işine göre je nachdem;işten anlamak etwas von der Sache verstehen;işten almak hinauswerfen, fam rausschmeißen;işten (bile) değil kinderleicht -
23 nefes
nefes Atem m; Zug m (beim Rauchen); Hauch m; Heilung f durch Besprechung und Anhauchen (Aberglauben);-e nefes aldırmamak jemanden nicht zu Atem kommen lassen;nefes almak Atem holen, atmen; einatmen; fig verschnaufen;geniş nefes almak tief (ein)atmen;nefes darlığı Asthma n, Atemnot f;-e nefes etmek einen Kranken durch Besprechung und Anhauchen heilen;nefes nefese ganz außer Atem; gerade eben;nefes tüketmek fig fam sich (D) den Mund fusselig reden;nefes vermek ausatmen;nefesini tutmak den Atem anhalten -
24 örnek
örnek <- ği> Beispiel n; Modell n; ÖKON Muster n; fig Vorbild n, Beispiel n; fig Muster- (Schüler), beispielhaft;örnek almak sich D ein Beispiel nehmen (-den an D);örnek olmak ein Beispiel sein (-e für);-in örneğini almak eine Zeichnung machen (von D);-in örneğini çıkarmak ein Strickmuster anfertigen von; genau kopieren A -
25 soluk
soluk1 <- ğu> verwelkt; bleichsoluk2 <- ğu> Atem m;-i soluk aldırmamak jemanden nicht zu Atem kommen lassen;soluk almadan atemlos (zuhören usw);soluk almak Atem holen, atmen; fig verschnaufen;soluk kesici atemberaubend;soluk soluğa ganz außer Atem; in aller Eile;soluk vermek ausatmen; -
26 vaziyet
vaziyet almak eine Haltung einnehmen; Stellung nehmen;-e karşı vaziyet almak Stellung nehmen gegen -
27 akıl
1) aklı almamak ( anlayamamak) nicht verstehen [o begreifen] können; ( olabileceğine inanmamak) nicht fassenaklı başında olmamak keinen klaren Gedanken fassen könnenaklı durmak ( fam) abschnallenaklın durur! ( fam) da schnallste ab!aklına gelmek draufkommenaklına estiği gibi konuşmak ( fam) frisch von der Leber weg redenaklından çıkmak entfallenbunu aklından çıkar! ( fig) das kannst du dir abschminken!bir şeyi aklından çıkarmak ( fig) sich etw abschminken2) Verstand m, Geist m; (us) Vernunft faklını başına almak [o toplamak] ( fig) Vernunft annehmenaklını kaçırmak/yitirmek ( fig) den Verstand verlierenbirinin aklını başına getirmek ( fig) jdn zur Vernunft bringenbirinin aklını başından almak ( fig) jdm den Kopf verdrehenaklını oynatmak wahnsinnig werdenbir şeyi \akıl etmek an etw denkenaklıma gelmiyor es fällt mir nicht ein, ich komme nicht draufbir şey aklına gelmek sich an etw erinnern, draufkommenbırak düşüneyim, aklıma gelecek lass mich nachdenken, dann komme ich drauf, lass mich nachdenken, dann fällt es mir (wieder) ein4) Rat mbirine \akıl vermek jdm einen Rat geben -
28 apış arası
\apış arasına almak zwischen die Beine nehmenkuyruğunu \apış arasına almak den Schwanz einziehen -
29 borç
1) Schuld f, Verbindlichkeit fbirine borcu olmak bei jdm Schulden haben2) Anleihe f\borç almak eine Anleihe aufnehmenbirinden \borç almak bei jdm eine Anleihe machen -
30 ceza
ceza [dʒeza:] sStrafe fbiri \ceza almak jd bekommt [o kriegt] eine Strafebirinden \ceza almak jdn mit einer Geldstrafe belegen\ceza çekmek eine Strafe verbüßenbirine \ceza kesmek jdn mit einer Geldstrafe belegenbiri \ceza vermek jd zahlt eine Geldstrafebirine \ceza vermek jdn bestrafenbirine \ceza yazmak ( fam) jdn aufschreiben, jdn mit einer Geldstrafe belegen\ceza yemek ( fam) eine Strafe bekommen [o kriegen]\cezasını bulmak seine verdiente Strafe finden\cezasını çekmek seine Strafe absitzen [o abbüßen]bir şeyin \cezasını çekmek für etw büßen müssenbirini \cezaya çarptırmak ( fam) jdm eine Strafe aufbrummen, jdn bestrafenbu \cezayı hak etti er hat diese Strafe verdient -
31 derece
derece sbelli bir \dereceye kadar bis zu einem gewissen Grad(e)ne \dereceye kadar inwiefern, inwieweitsıfırın altında yirmi \derece(de) (bei) zwanzig Grad unter nullson \derece sinirliydi er war äußerst [o im höchsten Grad] nervös4) sport\derece almak ( ödül almak) einen Preis gewinnenbu \derece kızması bizi şaşırttı dass er sich derartig aufregte, hat uns überrascht -
32 etraf
etraf s1) \etrafına bakınmak sich umsehen [o umschauen]bir şeyin \etrafını almak ( toplanmak) sich um etw versammeln; ( kuşatmak) etw belagern; ( ortaya almak) etw umzingelnçocukları \etrafına toplamak die Kinder um sich versammelnbir şeyin/kimsenin \etrafında oturmak um etw/jdn herumsitzenkendi ekseni \etrafında dönmek sich um die eigene Achse drehendünyanın \etrafında dönmek um die Erde kreisen -
33 hava
hava [xava] s\hava almak (açık \havada gezmek) frische Luft schnappen; ( umduğunu bulamamak) leer ausgehen; (içine \hava almak) Luft durchlassenlastiğe \hava basmak einen Reifen aufblasen\havadan sudan konuşmak ( fam) ins Blaue hineinreden\havaya uçurmak in die Luft sprengen\havanın gözü yaşlı es sieht nach Regen ausbugün \hava güzel es ist heute schönes Wetter3) Klima nt\hava değiştirmek das Klima ändernburanın \havası sert das Klima hier ist rauaçık \havada unter freiem Himmel6) (dans \havası) Melodie f\havası olmak Flair habenkadın güzel değil, ama \havası var die Frau ist nicht schön, aber sie hat Flairodanın öyle lüks bir \havası var( dır) ki, ... das Zimmer hat ein solches Flair von Luxus, dass...\havayı bozmak die Stimmung verderben\havasını bulmak in Stimmung kommenbu sözlerin sonu \hava! ( fam) das ist nur leeres Gerede! -
34 hız
hız s3) \hız almak Anlauf nehmen\hız alarak atlama ein Sprung mit Anlauf\hız vermek beschleunigen (-e) ( isteklendirmek) anregen (-e)\hızını almak sich legen; ( yatışmak) sich beruhigenfırtına \hızını aldı der Sturm hat sich ausgetobtyağmur şimdi \hızını daha da arttırmıştı jetzt wurde der Regen noch heftigergüneş \hızını kaybetti [o yitirdi] die Sonne hat ihre Kraft verloren -
35 hisse
hisse s\hissesini almak seinen Anteil bekommenbir olaydan \hisse kapmak eine Lehre aus einem Ereignis ziehenkıssadan \hisse die Moral von der Geschichtekıssadan \hisse almak [o çıkarmak] von der Geschichte lernen [o eine Lehre ziehen] -
36 kol
kol s1) a. anat Arm mbirine \kol kanat olmak ( fig) jdm unter die Arme greifen\kollarını açmak die Arme ausbreitenbirini \kollarının arasına almak jdn in die Arme nehmenbirinin \koluna girmek jdn unter den Arm nehmenbirini kafa \kola almak ( fig) jdn auf den Arm nehmenbirinin sağ \kolu olmak ( fig) jds rechte Hand sein\kolunda altın bileziği var ( prov) Handwerk hat goldenen Boden2) (kapı \kolu) Griff m, Klinke f; (kumanda \kolu) Knüppel m; (vinç\kolu) Ausleger m; (vites \kolu) Hebel m\kolları sıvamak (a. fig) die Ärmel hochkrempeln\kollarını sıvamak sich die Ärmel aufkrempeln4) (dil bilgisi \kolu) Teilgebiet nt; (iş \kolu) Branche f\kol gezmek patrouillieren -
37 maskara
I sbirini \maskara etmek jdn zum Gespött machen, jdn verhöhnenbir şeyi \maskara etmek etw verpfuscheninsanların \maskarası olmak zum Gespött der Leute werdenbirini \maskaraya almak jdn veralbern, jdn auf den Arm nehmenbirini \maskaraya çevirmek jdn lächerlich machen2) (karnaval \maskarası) Narr m, Närrin fbirini \maskaraya almak jdn zum Narren haltenbirinin \maskarasını çıkarmak ( küçük düşürerek gülünç bir duruma sokmak) jdn verhöhnenne \maskara şey! was für ein lustiges Ding! -
38 önlem
-
39 perese
perese s2) ( fig)iş bu \pereseye geldikten sonra... nachdem die Angelegenheit dieses Stadium erreicht hat...bir şeyi \pereseye almak etw in Erwägung ziehen; ( göz önüne almak) etw ins Auge fassen, etw anvisieren -
40 tedbir
См. также в других словарях:
almak — i, ır 1) Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) i, den Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak Çocuğu okuldan aldı. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Almak — Stern Alamak (γ And) Beobachtungsdaten Epoche: J2000.0 Sternbild Andromeda … Deutsch Wikipedia
l k almak — almak I, 40, 41, 46, 51, 53, 99,114,149, 168. 175, 236, 329, 367, 373, 412, 421, 440; I I, 13, 24 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
Almak — Gamma Andromedae Almach (γ Andromedae) Données d observation (Époque J2000.0) Ascension droite 02h 03m 54s Déclinaison +42° 19′ 47″ Constellation Andromède Magnitude apparente … Wikipédia en Français
Almak — This interesting and unusual surname is of early medieval English origin, and is a good example of that sizeable group of early English surnames created from the habitual use of a nickname. In this instance the nickname was originally given to… … Surnames reference
icazet almak — 1) izin, onay almak Bir çift ayakkabı almak için dahi ondan icazet almak zorunda kalıyorum. A. Kulin 2) diploma almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
elden almak — 1) bir malı pazara çıkarılmadan sahibinin elinden satın almak 2) herhangi bir şeyi biriyle yüz yüze görüşerek almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hedef almak — 1) (bir şeyi) nişan almak 2) (bir şeyi) ulaşılmak istenen amaca göre davranmak 3) (bir şeyi) bir kimseyi, bir yeri yıpratmak, eleştirmek amacıyla karşısına almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri almak — 1) öne almak 2) saati önceki vakte almak, öne ayarlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
öç almak (veya çıkarmak) — yapılan bir kötülüğün acısını kötülük yaparak çıkarmak, intikam almak Öç almak ister gibi konuşuyordu ama kime taş attığı belli olmuyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
randevu almak — bir kimseden belli bir saat ve yerde buluşmak için söz almak, gün almak Adamcağız, samimi bir refah ve zevkle yeni bir randevu aldıktan sonra gitti. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük