-
1 σκαμπιλίζω
tokat atmak -
2 μπατσίζω
tokat atmak, şamar vurmak -
3 σφαλιαρίζω
tokat atmak, şamar vurmak -
4 slap
adv. aniden, ansızın, birden, pat diye, hızla————————n. şamar, tokat, şaplak, hakaret, sille————————v. şaplak atmak, tokatlamak, şamar atmak, şaplak vurmak, çarpmak, çatmak, çıkışmak, azarlamak, yüzüne vurmak, suratına gelmek* * *1. tokat at (v.) 2. tokat (n.) 3. vur (v.) 4. vuruş (n.)* * *[slæp] 1. noun(a blow with the palm of the hand or anything flat: The child got a slap from his mother for being rude.) tokat, şamar2. verb(to give a slap to: He slapped my face.) tokat atmak- slapdash- slap-happy
- slapstick -
5 buffet
n. büfe, büfe içiminde verilen hafif yemek, açık büfe yemek; tokat, yumruk, sille, boğuşma————————v. tokat atmak, yumruklamak, sarsmak, boğuşmak, mücâdele etmek* * *1. büfe 2. boğuş (v.) 3. tokat (n.)* * *I 1. noun(a blow with the hand or fist: a buffet on the side of the head.) tokat, yumruk2. verb1) (to strike with the fist.) tokatlamak, yumruklamak; tokat/yumruk vurmak2) (to knock about: The boat was buffeted by the waves.) dövmek, çarpmakII 1. ['bufei, ]( American[) bə'fei] noun1) (a refreshment bar, especially in a railway station or on a train etc: We'll get some coffee at the buffet.) büfe2) (a (usually cold) meal set out on tables from which people help themselves.) büfe2. adjectivea buffet supper.) büfe -
6 sock
n. kısa çorap, ayakkabı keçesi, soket çorap, mantar taban, tokat, soket, vuruş, dayak, çorap————————v. tokat atmak, tokatlamak, vurmak, dövmek* * *1. vur (v.) 2. çorap (n.)* * *[sok] I noun(a (usually wool, cotton or nylon) covering for the foot and ankle, sometimes reaching to the knee, worn inside a shoe, boot etc: I need a new pair of socks.) (kısa) çorapII 1. verb(slang) to strike someone hard with the fist: He socked the burglar (on the jaw). yumruk atmak2. noun((slang) a strong blow with the fist: He gave me a sock on the jaw.) yumruk -
7 hauen
hauen <haut, haute o hieb, gehauen> ['haʊən]1. I vtjdn übers Ohr \hauen birine kazık atmak;jdm eine \hauen birine tokat atmak;sein Geld auf den Kopf \hauen parasını har vurup harman savurmakmit der Faust auf den Tisch \hauen yumruğunu masaya vurmak2. <haut, haute, gehauen> ['haʊən]I viauf die Pauke \hauen ( fig) davul çalmakII vt1) ( meißeln) hakketmekIII vrsich in die Falle \hauen ( fam) kendini yatağa atmak -
8 صفع
صَفَعَ1. şaplakAnlamı: tokat2. tokatlamakAnlamı: tokat atmak3. şamarlamakAnlamı: yüze açık elle vurmak -
9 cuff
kolluk, manset, yen; katlanmis pantolon paçasi; tokat,tokat atmak -
10 slap
tokatlamak, tokat atmak, vurmak; kabaca çarpmak, çalmak; tokat ;küt diye, dogruca -
11 ohrfeigen
vt tokat atmak (-e), şamar atmak (-e), tokatlamak, şamarlamak -
12 увесистый
okkalı* * *okkalı тж. перен.уве́систый ка́мень — okkalı bir taş
влепи́ть кому-л. уве́систую оплеу́ху — разг. birine okkalı bir tokat atmak
-
13 catch
n. yakalama, tutma av; aldatmaca, voli, kâr; kilit dili, kanca, hile, bityeniği, tuzak; topluca söylenen şarkı————————v. yakalamak, tutmak, yetişmek, basmak, baskın yapmak, kapmak, gafil avlamak, edinmek (alışkanlık), cezbetmek, çekmek, enselemek, anlamak, kavramak, tutunmak, yakalanmak, tutuşmak, maruz kalmak, takılmak, vurmak, tokat atmak, çalışmak (mekanizma), sıkışmak, geçmek, bulaşmak* * *yakala* * *[kæ ] 1. past tense, past participle - caught; verb1) (to stop and hold (something which is moving); to capture: He caught the cricket ball; The cat caught a mouse; Did you catch any fish?; I tried to catch his attention.) yakalamak, tutmak2) (to be in time for, or get on (a train, bus etc): I'll have to catch the 9.45 (train) to London.) yetişmek3) (to surprise (someone) in the act of: I caught him stealing (my vegetables).) kıstırmak, suç üstü yakalamak4) (to become infected with (a disease or illness): He caught flu.) kapmak, olmak, tutulmak5) (to (cause to) become accidentally attached or held: The child caught her fingers in the car door.) sıkış(tır)mak, kaptırmak6) (to hit: The punch caught him on the chin.) vurmak, çarpmak7) (to manage to hear: Did you catch what she said?) duymak, işitmek8) (to start burning: I dropped a match on the pile of wood and it caught (fire) immediately.) yanmaya başlamak, tutuşmak2. noun1) (an act of catching: He took a fine catch behind the wicket.) yakalama, tutma2) (a small device for holding (a door etc) in place: The catch on my suitcase is broken.) kanca, sürgü, kol3) (the total amount (of eg fish) caught: the largest catch of mackerel this year.) yakalanan / avlanan miktar4) (a trick or problem: There's a catch in this question.) bityeniği, oyun, dümen•- catching- catchy
- catch-phrase, catch-word
- catch someone's eye
- catch on
- catch out
- catch up -
14 სილის გარტყმა
(deyim) yüze vurmak, tokat atmak -
15 შემოკვრა
f.yüzüne vurmak, tokat atmak -
16 verabreichen
-
17 verpassen
verpassen*vt2) ( Gelegenheit) kaçırmak3) ( fam)jdm etw \verpassen birinin eline bir şey tutuşturmak; ( aufzwingen) birine bir şeyi empoze etmek, birine bir şeyi zorla kabul ettirmek;jdm eine Ohrfeige \verpassen birine tokat atmak [o patlatmak] -
18 versetzen
rehin vermeksınıf geçirmektokat atmakyerini değiştirmek -
19 لاطم
-
20 لطم
لَطَمَ1. tokatlamakAnlamı: tokat atmak2. pataklamakAnlamı: dövmek3. dövmekAnlamı: vurarak canını acıtmak
- 1
- 2
См. также в других словарях:
tokat atmak (veya patlatmak) — 1) el içi ile vurmak 2) argo dolandırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
atmak — i, e, ar 1) Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak Taşı suya atmak. 2) Bir şeyi yere doğru bırakmak 3) Bir kimsenin ilişiğini kesmek Adamcağızı berbat bir yere attılar. 4) e, nsz Koymak Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz. B. Felek 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Osmanlı tokadı atmak — 1) bir kimseye sert ve etkili bir biçimde tokat atmak 2) mec. sert ve etkili bir biçimde uyarmak 3) mec. bir kimseye üstünlüğünü kabul ettirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tekme tokat girişmek — dayak atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
suratına indirmek — tokat atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sallamak — i 1) Düzenli bir biçimde ve hep aynı doğrultuda hareket ettirmek Sen yine anahtarını çıkar, salla, eğlendir. H. E. Adıvar 2) Uydurmak, kafadan atmak 3) Sarsmak 4) mec. Beklenmedik bir başarı kazanmak Seçimlerde Ankara yı salladı. 5) mec. Zor… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşk etmek — nsz, der Tokat atmak ... bir kenara çekmek ve meymenetsiz sarhoş suratına iki tokat aşk etmek istedi. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
ekleştirmek — nsz Tokat atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
patlatmak — i 1) Patlama işine yol açmak Kulakları patlatan bir ses bütün ormanı, bütün kuşları, bütün dünyayı susturdu. M. Ş. Esendal 2) Bir silahı veya patlayıcı bir maddeyi ateşlemek 3) mec. Bir insanın sabrını tüketmek 4) nsz Tokat atmak Şimdi patlatırım … Çağatay Osmanlı Sözlük
tokatlamak — i 1) Tokat atmak Adamı tokatlasalar ... daha fazla bir şey yapmış sayılmazlardı. T. Buğra 2) argo Bir kimseyi dolandırmak, hile yoluyla parasını almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
şamar patlatmak — aniden güçlü bir tokat atmak Sağ avcumun bir şamar patlatmak için nasıl kaşındığını hâlâ unutmuyorum. T. Uyar … Çağatay Osmanlı Sözlük