Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

takdim+etmek

  • 41 tanıtmak

    vt
    1) bir şeyi \tanıtmak etw bekannt machen
    birine bir şeyi \tanıtmak jdn mit etw bekannt machen
    2) ( takdim etmek) vorstellen
    kendini \tanıtmak sich vorstellen

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > tanıtmak

  • 42 قدم

    I
    قَدَّمَ
    1. kalkındırmak
    2. sunmak
    Anlamı: bir şeyi vermek, göndermek, takdim etmek
    II
    قَدَم
    1. kadem
    Anlamı: ayak, adım, fut
    2. ayak
    قَدُمَ
    1. köhneleşmek
    Anlamı: eskimek, modası geçmek
    2. bayatlamak
    3. köhnemek
    Anlamı: eskimek, modası geçmek

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > قدم

  • 43 sunmak

    قدم [قَدَّمَ]
    Anlamı: bir şeyi vermek, göndermek, takdim etmek

    Türkçe-Arapça Sözlük > sunmak

  • 44 do

    n. dalavere, hile, dolandırıcılık (Argo); eğlenceli toplantı, parti, do [müz.]
    ————————
    v. yapmak, etmek; tamamlamak, meydana getirmek; neden olmak; düzenlemek, temizlemek; rolünü üstlenmek; ilgilenmek; uymak; ayağını kaydırmak; dolandırmak (Argo)
    ————————
    aynen, yukarıda denildiği gibi, keza
    * * *
    yap
    * * *
    [du:] 1. 3rd person singular present tense - does; verb
    1) (used with a more important verb in questions and negative statements: Do you smoke?) Not: olumsuz ve soruda 'do' mastarı eklenir.
    2) (used with a more important verb for emphasis; ; [ðo sit down]) Not: özel bir vurgulamada (sözü edilen iş konusunda bir şüphe varsa) 'do' mastarı eklenir.
    3) (used to avoid repeating a verb which comes immediately before: I thought she wouldn't come, but she did.) Not: kendinden önceki sıradan bir fiilin yinelenmesini önlemek için 'do' kullanılır.
    4) (used with a more important verb after seldom, rarely and little: Little did he know what was in store for him.) Not: sıklık v.s. zarflarından sonar fiil ile birlikte 'do' kullanılır.
    5) (to carry out or perform: What shall I do?; That was a terrible thing to do.) Not: yerine getirme/yapma anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.
    6) (to manage to finish or complete: When you've done that, you can start on this; We did a hundred kilometres in an hour.) Not: tamamlama anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.
    7) (to perform an activity concerning something: to do the washing; to do the garden / the windows.) Not: bir görev yapıldığında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.
    8) (to be enough or suitable for a purpose: Will this piece of fish do two of us?; That'll do nicely; Do you want me to look for a blue one or will a pink one do?; Will next Saturday do for our next meeting?) Not: yeterlilik/uygunluk belirtildiğinde sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.
    9) (to work at or study: She's doing sums; He's at university doing science.) Not: çalışma anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.
    10) (to manage or prosper: How's your wife doing?; My son is doing well at school.) Not: başarılı olmak/başarmak/yapmak anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.
    11) (to put in order or arrange: She's doing her hair.) Not: düzenleme anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.
    12) (to act or behave: Why don't you do as we do?) Not: davranma anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.
    13) (to give or show: The whole town gathered to do him honour.) Not: sunma/verme/takdim etme anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.
    14) (to cause: What damage did the storm do?; It won't do him any harm.) Not: sebep verme anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.
    15) (to see everything and visit everything in: They tried to do London in four days.) Not: tümünü görme/yapma anlamında sıradan bir fiil olarak 'do' kullanılır.
    2. noun
    (an affair or a festivity, especially a party: The school is having a do for Christmas.) parti, eğlence
    - doings
    - done
    - do-it-yourself
    - to-do
    - I, he could be doing with / could do with
    - do away with
    - do for
    - done for
    - done in
    - do out
    - do out of
    - do's and don'ts
    - do without
    - to do with
    - what are you doing with

    English-Turkish dictionary > do

  • 45 შეძლევა

    f.
    sunmak, teklif etmek
    i.
    teklif, takdim, arz

    Georgian-Turkish dictionary > შეძლევა

  • 46 offer

    teklif etmek, teklif, öneri; sunma, takdim, arz; fiyat teklifi

    English to Turkish dictionary > offer

См. также в других словарях:

  • takdim etmek — 1) sunmak İlk karşılık olarak şunu takdim edeyim. R. H. Karay 2) tanıtmak, tanıştırmak Seni bu gece bizim eski diplomatımıza takdim edeceğim. Ö. Seyfettin 3) önceye almak, öne almak, öncelemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • takdim — is., Ar. taḳdīm 1) Bir şeyi karşılıksız olarak birine verme, sunma 2) Tanıtma, tanıştırma 3) Öne alma, önceye alma Birleşik Sözler takdim tehir Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • takdim — (A.) [ ﻢیﺪﻘﺕ ] 1. sunma, sunuş. 2. öne alma. ♦ takdim edilmek sunulmak. ♦ takdim etmek sunmak …   Osmanli Türkçesİ sözlüğü

  • TEMEHHÜL — Takdim etmek. Hayırda takaddüm etmek. İşinde acele etmemek. Teenni …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • sunmak — i, e, ar 1) Bir büyüğe veya nezaket gereğince bir kimseye bir şeyi vermek, yollamak, göndermek, takdim etmek Bu küçük hadiseyi devlet adamlarımıza bir müşahede olarak sunuyorum. B. Felek 2) Tanıtmak, bilgi vermek amacıyla çeşitli yöntemler… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öncelemek — i 1) Bir şeyi önceden yapmak, geri bırakmamak, öne almak, takdim etmek 2) Tanıtmak, yönlendirmek amacıyla överek öne çıkarmak, lanse etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • prezante — sf., Fr. présenté Tanıtmak, takdim etmek anlamlarındaki prezante etmek birleşik fiilinde geçen bir söz Şu prezante ettikleri Bay Ahmet Müslim, hiç Türk e benzemiyor. A. Gündüz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tanıtmak — i, e 1) Bir kimsenin veya bir şeyin tanınmasını sağlamak 2) Bir kişinin kim olduğunu başkasına bildirmek, tanıştırmak, takdim etmek, prezante etmek Bizim eve sığınmış, terbiyeli bir kadıncağız diye tanıtmıştım. O. C. Kaygılı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tanıştırmak — i, le Birbirini tanımayanların tanışmasını sağlamak, tanıtmak, takdim etmek Seni rastgele bir yabancı ile tanıştıramam, bilirsin. R. N. Güntekin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • burnaşmak — yekdiyerine takdim etmek, çalışmak, geçirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • darıtmak — getirtmek, çekmek, takdim etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»