-
61 oylumlamak
جسم [جَسَّمَ] -
62 örneklemek
مثل [مَثَّلَ]Anlamı: örnek vermek -
63 paylaştırmak
قسم [قَسَمَ]Anlamı: herkese hakkını vermek -
64 pompalamak
ضخ [ضَخّ]Anlamı: pompa ile çekmek veya vermek -
65 puanlamak
نقط [نَقَّطَ]Anlamı: puan vermek -
66 putlaştırmak
تأله [تَأَلَّه]Anlamı: aşırı değer vermek, put durumuna getirmek -
67 satmak
باع [باعَ] -
68 selâmlamak
حيا [حَيَّا]Anlamı: selam vermek, esenlemek -
69 sır
1. خافية [خافِيَة]Anlamı: gizli tutulan şey giz2. خفية [خَفِيَّة]Anlamı: gizli tutulan şey giz3. سر [سِرّ]Anlamı: gizli tutulan şey giz4. فضة [فِضَّة]5. نجي [نَجِيّ]Anlamı: gizli tutulan şey giz -
70 soğan
بصل [بَصَل] -
71 sulamak
سقى [سَقَى]Anlamı: su vermek -
72 sunmak
قدم [قَدَّمَ]Anlamı: bir şeyi vermek, göndermek, takdim etmek -
73 tatlandırmak
حلى [حَلَّى]Anlamı: tat vermek -
74 tövbe
توبة [تَوْبَة]Anlamı: işlediği günahtan pişmanlık duyup, bir daha yapmamağa karar vermek -
75 uçlanmak
أعطى [أَعْطَى]Anlamı: vermek -
76 ulusallaştırmak
أمم [أَمَّمَ]Anlamı: ulusal bir nitelik vermek -
77 umutlandırmak
أمل [أَمَّلَ]Anlamı: umut vermek -
78 usa vurmak
تفكر [تَفَكَّرَ] -
79 üflemek
نفخ [نَفَخَ] -
80 ümitlendirmek
أمل [أَمَّلَ]Anlamı: umutlandırmak, umut vermek
См. также в других словарях:
vermek — i, e, ir 1) Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. Ö. Seyfettin 2) Bırakmak veya bağışlamak Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvence vermek — 1) bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek 2) bir sorumluluk karşılığı olarak para vb. ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvenmelik vermek — bir kimseye pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek, kapora vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşılık vermek — 1) küçük büyüğüne karşı gelmek 2) cevap vermek, yanıt vermek Haşarı oğlan bu ağzı bozuk kadına şöyle karşılık veriyordu. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
döl vermek — 1) yavru vermek, üremek 2) ürün vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kiraya vermek — kira karşılığında vermek, icara vermek Buradaki evimi de kiraya vermiştim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
pay vermek — 1) hisse vermek, bölüşmede bulunan parçalardan ayırmak Batı, beynini sömürdüğü insanlara kendi uyruklarına sağladığı konfordan pay verip gönül alır. H. Taner 2) mec. küçük büyüğe karşılık vermek, saygısızca davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat vermek — bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer vermek — 1) önemli saymak, saygı göstermek Etrafını zehirleye zehirleye yaşadıktan sonra hâlâ insanlar ona kendi aralarında bir yer veriyorlardı. M. Yesari 2) bir olaya yol açmak, imkân tanımak 3) önemli bir görev vermek 4) kendi yerini bir başkasına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yol vermek — 1) geçmesine izin vermek Hafif sağ yapıp askerî bir kamyona yol verdi. A. İlhan 2) hızını artırmak 3) işten çıkarmak, işine son vermek Mademki bu işi yapamıyorsun, o hâlde başka işimiz yok derler, bana yol verirler. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
semere vermek — 1. meyva vermek. 2. sonuç vermek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü