-
21 kiralamak
1. أجر [أَجَّرَ]Anlamı: kira ile vermek2. آجر [آجَرَ]Anlamı: kira ile vermek3. أكرى [أَكْرَى]Anlamı: kira ile vermek4. استكرى [اِسْتَكْرَى]Anlamı: kira ile tutmak -
22 vaat etmek
1. أوعد [أَوْعَدَ]2. عاهد [عاهَدَ]3. وعد [وَعَدَ] -
23 ağılamak
1. سم [سَمَّ]Anlamı: zehirlemek, ağı vermek2. سمم [سَمَّمَ]Anlamı: zehirlemek, ağı vermek -
24 ahdetmek
1. تعاقد [تَعَاقَدَ]2. تعاهد [تَعَاهَدَ] -
25 anlatmak
1. أوضح [أَوْضَحَ]Anlamı: bir konuda açıklamada bulunmak, bilgi vermek, izah etmek2. شرح [شَرَحَ]Anlamı: bir konuda açıklamada bulunmak, bilgi vermek, izah etmek -
26 aydınlatmak
1. أنار [أَنَارَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek2. أومض [أَوْمَضَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek3. التمع [اِلْتَمَعَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek4. بصر [بَصَّرَ]Anlamı: bir sorun üzerine bilgi vermek5. تألق [تَأَلَّقَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek6. ترقرق [تَرَقْرَقَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek7. تلألأ [تَلَأْلَأَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek8. ثقف [ثَقَّفَ]Anlamı: bir sorun üzerine bilgi vermek9. زها [زَهَا]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek10. سنا [سَنَا]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek11. لمع [لَمَعَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek12. نور [نَوَّرَ]Anlamı: bir yerin karanlığını gidermek -
27 azmetmek
1. اعتزم [اِعْتَزَمَ]2. قرر [قَرَّرَ] -
28 cevaplamak
1. أجاب [أَجَابَ]Anlamı: bir soruya, bir isteğe veya yazıya karşılık vermek, yanıtlamak2. جاوب [جَاوَبَ]Anlamı: bir soruya, bir isteğe veya yazıya karşılık vermek, yanıtlamak -
29 cevaplandırmak
1. أجاب [أَجَابَ]Anlamı: bir şeyin cevabını, karşılığını vermek, yanıtlandırmak2. جاوب [جَاوَبَ]Anlamı: bir şeyin cevabını, karşılığını vermek, yanıtlandırmak -
30 cezalandırmak
-
31 dallanmak
1. امتد [اِمْتَدَّ]Anlamı: yayılmak, genişlemek2. انبسط [اِنْبَسَطَ]Anlamı: yayılmak, genişlemek3. انتشر [اِنْتَشَرَ]Anlamı: yayılmak, genişlemek4. تشعب [تَشَعَّبَ]Anlamı: dal vermek5. تفرع [تَفَرَّعَ]Anlamı: dal vermek -
32 dökmek
1. أدفق [أَدْفَقَ]2. أسجم [أَسْجَمَ]3. أفاض [أَفَاضَ]4. أفرغ [أَفْرَغَ]5. أفرغ [أَفْرَغَ]6. أنزح [أَنْزَحَ]7. أهرق [أَهْرَقَ]8. استقل [اِسْتَقَلَّ]Anlamı: bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak9. بعثر [بَعْثَرَ]Anlamı: serpmek, saçmak10. بعزق [بَعْزَقَ]Anlamı: serpmek, saçmak11. بقبق [بَقْبَقَ]Anlamı: çok söylemek12. ثرثر [ثَرْثَرَ]Anlamı: çok söylemek13. حمل [حَمَلَ]Anlamı: bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak14. خذف [خَذَفَ]Anlamı: akıtmak, düşürmek15. دفق [دَفَقَ]16. دهق [دَهَقَ]17. رمى [رَمَى]Anlamı: akıtmak, düşürmek18. زج [زَجَّ]Anlamı: akıtmak, düşürmek19. زغل [زَغَلَ]20. سبك [سَبَّكَ]21. سجم [سَجَمَ]22. سفح [سَفَحَ]23. صب [صَبَّ]Anlamı: maden, mum eriyiği gibi şeyleri kalıba akıtarak biçim vermek24. صب [صَبَّ]25. صرف [صَرَّفَ]26. صفر [صَفَّرَ]27. طرح [طَرَحَ]Anlamı: akıtmak, düşürmek28. فرغ [فَرَّغَ]29. فض [فَضَّ]Anlamı: serpmek, saçmak30. قذف [قَذَفَ]Anlamı: akıtmak, düşürmek31. قولب [قَوْلَب]Anlamı: maden, mum eriyiği gibi şeyleri kalıba akıtarak biçim vermek32. مذر [مَذَّرَ]Anlamı: serpmek, saçmak33. نزح [نَزَحَ]34. همر [هَمَرَ] -
33 filizlenmek
-
34 formatlamak
-
35 güzelleştirmek
-
36 nispetçi
-
37 oranlamak
1. أحصى [أَحْصَى]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek2. احتسب [اِحْتَسَبَ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek3. حسب [حَسَبَ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek4. حصر [حَصَرَ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek5. خمن [خَمَّنَ]Anlamı: akıl yoluyla hüküm vermek, tahmin etmek6. عد [عَدَّ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek7. عدد [عَدَّدَ]Anlamı: ölçmek, hesaplamak, hesap etmek8. قدر [قَدَّرَ]Anlamı: akıl yoluyla hüküm vermek, tahmin etmek -
38 oynamak
1. احتال [اِحْتالَ]Anlamı: rastgele yön vermek, aldatmak2. تحرك [تَحَرَّكَ]Anlamı: kımıldamak, hareket etmek3. خدع [خَدَعَ]Anlamı: rastgele yön vermek, aldatmak4. لعب [لَعِبَ]Anlamı: vaktı geçirme, eğlenme gibi için bir şeyle uğraşmak -
39 öksürmek
1. أح [أَحَّ]2. سعل [سَعَلَ] -
40 öldürmek
1. أمات [أَمَاتَ]Anlamı: bir canlının hayatına son vermek2. قتل [قَتَلَ]Anlamı: bir canlının hayatına son vermek
См. также в других словарях:
vermek — i, e, ir 1) Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. Ö. Seyfettin 2) Bırakmak veya bağışlamak Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvence vermek — 1) bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek 2) bir sorumluluk karşılığı olarak para vb. ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvenmelik vermek — bir kimseye pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek, kapora vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşılık vermek — 1) küçük büyüğüne karşı gelmek 2) cevap vermek, yanıt vermek Haşarı oğlan bu ağzı bozuk kadına şöyle karşılık veriyordu. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
döl vermek — 1) yavru vermek, üremek 2) ürün vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kiraya vermek — kira karşılığında vermek, icara vermek Buradaki evimi de kiraya vermiştim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
pay vermek — 1) hisse vermek, bölüşmede bulunan parçalardan ayırmak Batı, beynini sömürdüğü insanlara kendi uyruklarına sağladığı konfordan pay verip gönül alır. H. Taner 2) mec. küçük büyüğe karşılık vermek, saygısızca davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat vermek — bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer vermek — 1) önemli saymak, saygı göstermek Etrafını zehirleye zehirleye yaşadıktan sonra hâlâ insanlar ona kendi aralarında bir yer veriyorlardı. M. Yesari 2) bir olaya yol açmak, imkân tanımak 3) önemli bir görev vermek 4) kendi yerini bir başkasına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yol vermek — 1) geçmesine izin vermek Hafif sağ yapıp askerî bir kamyona yol verdi. A. İlhan 2) hızını artırmak 3) işten çıkarmak, işine son vermek Mademki bu işi yapamıyorsun, o hâlde başka işimiz yok derler, bana yol verirler. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
semere vermek — 1. meyva vermek. 2. sonuç vermek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü