-
1 sayı
вы́пуск (м)* * *1) число́; величина́abstre sayı — отвлечённое число́
asal sayılar — недели́мые чи́сла
çift sayı — чётное число́
karmaşık sayı — сме́шанное число́
kesirli / kesir sayı — дро́бное число́
negatif sayı — отрица́тельное число́
ondalık sayı — десяти́чное число́
positif sayı — положи́тельное число́
rasyonal sayı — рациона́льное число́
tam sayı — це́лое число́
tek sayı — нечётное число́
yadrasyonel sayı — иррациона́льное число́
2) спорт. счёт; очкоsayı çıkarmak — а) откры́ть счёт ( в игре); б) увели́чить счёт ( в игре)
3) но́мер (газеты и т. п.)4) перечисле́ние••- sayım soyum yok -
2 sayı
1) число́ в разн. знач.; величина́abstre sayı — отвлечённое число́
2) грам. числи́тельное3) счётsayı çıkarmak — а) откры́ть счёт (в игре); б) увели́чить счёт (в игре)
4) но́мер (газеты)derginin sayısı — но́мер журна́ла
5) перечисле́ние, счисле́ние -
3 score
n. çizik, çizgi, çentik, durum, skor, puan, sayı, hesap, yirmi, başlangıç çizgisi, partisyon, notaya geçirme————————v. çizmek, çizgi çekmek, işaretlemek, çentiklemek, sayı yapmak, skor kaydetmek, gol atmak, değerlendirmek, hesabını tutmak, şanslı olmak, azarlamak, ağır eleştirmek, notaya geçirmek, partisyon yazmak* * *1. puanla (v.) 2. puan (n.) 3. sayı yap (v.) 4. sayı (n.)* * *[sko:] 1. plurals - scores; noun1) (the number of points, goals etc gained in a game, competition etc: The cricket score is 59 for 3.) oyun sonucu2) (a written piece of music showing all the parts for instruments and voices: the score of an opera.) tüm nota, partisyon3) (a set or group of twenty: There was barely a score of people there.) yirmi, yirmilik grup2. verb1) (to gain (goals etc) in a game etc: He scored two goals before half-time.) sayı yapmak2) ((sometimes with off or out) to remove (eg a name) from eg a list by putting a line through it: Please could you score my name off (the list)?; Is that word meant to be scored out?) çıkarmak3) (to keep score: Will you score for us, please?) sayı tutmak•- scorer- score-board
- on that score
- scores of
- scores
- settle old scores -
4 issue
n. çıkarma, yayınlama, piyasaya sürme, basım, sayı, konu, mesele, sorun, sonuç, nesil, çocuklar, irin, iltihap, akıntı, çıkış, son, akıbet————————v. çıkarmak, ihraç, yayınlamak, bildirmek, dağıtmak, ihraç etmek, piyasaya çıkarmak, çıkmak, akmak, yayınlanmak, sonuçlanmak* * *1. konu et (v.) 2. konu (n.)* * *['iʃu:] 1. verb1) (to give or send out, or to distribute, especially officially: The police issued a description of the criminal; Rifles were issued to the troops.) vermek, yayınlamak, dağıtmak2) (to flow or come out (from something): A strange noise issued from the room.) gelmek, çıkmak2. noun1) (the act of issuing or process of being issued: Stamp collectors like to buy new stamps on the day of issue.) çıkarma; basma2) (one number in the series of a newspaper, magazine etc: Have you seen the latest issue of that magazine?) sayı, nüsha3) (a subject for discussion and argument: The question of pay is not an important issue at the moment.) konu, mesele, önemli sorun -
5 whitewash
n. badana, beyaz boya, krem, örtbas etme, namusu kurtarma, aklama, temize çıkma, sayı vermeden yenme————————v. badanalamak, örtbas etmek, kusurlarını gizlemek, aklamak, temize çıkarmak, sayı vermeden yenmek* * *1. badana yap (v.) 2. badana (n.)* * *noun (a mixture of usually lime and water, used for whitening walls.) badana -
6 copy
n. kopya, nüsha, suret, örnek, poz, metin, senet————————v. kopya etmek, çoğaltmak, kopyasını çıkarmak, örnek almak, kopya çekmek, taklit etmek, kopyası çıkarılabilmek* * *1. kopyala (v.) 2. kopya (n.)* * *['kopi] 1. plural - copies; noun1) (an imitation or reproduction: That dress is a copy of one I saw at a Paris fashion show; He made eight copies of the pamphlet on the photocopier.) kopya, suret2) (a single book, newspaper etc: Can I have six copies of this dictionary, please?) sayı, nüsha, kopya3) (written or typed material for publishing: He writes copy for advertisements.) metin2. verb(to make an imitation or reproduction of (something): Copy the way I speak; Copy this passage into your notebook.) kopya etmek; taklit etmek- copier- copyright -
7 duck
n. ördek, sevgili, acayip tip, sakat tip, suda işleyebilen kamyon, branda bezi————————v. dalmak, daldırıp çıkarmak, eğilmek, sinmek, başını eğerek savuşturmak, sıvışmak, kaytarmak* * *1. dal (v.) 2. ördek (n.)* * *I verb1) (to push briefly under water: They splashed about, ducking each other in the pool.) (suya) dal(dır) mak2) (to lower the head suddenly as if to avoid a blow: He ducked as the ball came at him.) eğilmek, başını eğmekII plurals - ducks, duck; noun1) (a kind of wild or domesticated water-bird with short legs and a broad flat beak.) ördek2) (a female duck. See also drake.) dişi ördek3) (in cricket, a score of nil by a batsman: He was out for a duck.) hiç sayı yapmama•- duckling -
8 centuplicate
adj. yüz misli, yüz katı————————n. yüz katına çıkarılmış miktar, yüzle çarpılmış sayı————————v. yüz katına çıkarmak, yüz ile çarpmak -
9 give points to smb
v. avans vermek, sayı vermek, taş çıkarmak, üstün olmak -
10 centuplicate
adj. yüz misli, yüz katı————————n. yüz katına çıkarılmış miktar, yüzle çarpılmış sayı————————v. yüz katına çıkarmak, yüz ile çarpmak -
11 give points to smb
v. avans vermek, sayı vermek, taş çıkarmak, üstün olmak -
12 copy
kopya, suret; gazete, vb.'nin bir tek sayisi, sayi, nüsha,kopyasini yapmak, kopyasini çikarmak; örnek almak, taklit etmek; kopya çekmek -
13 issue
piyasaya çikarma, yayimlama, ihraç, emisyon; baski, sayi; önemli nokta; dagitim,yayimlamak, dagitmak, piyasaya çikarmak; donatmak; (from ile) -den gelmek, kaynaklanmak
См. также в других словарях:
çıkarmak — den 1) Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak Cebinden maroken kaplı bir defter çıkardı. Ö. Seyfettin 2) i Sonunu getirmek Bu para ile ayı çıkarırız. 3) i Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek 4) i Bulmak, ortaya koymak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
istatistik — is., ği, Fr. statistique 1) Bir sonuç çıkarmak için verileri yöntemli bir biçimde toplayıp sayı olarak belirtme işi, sayımlama (I) İstatistikler gösteriyor ki sahada en çok alkışlanan oyuncu kalecilerdir. H. Taner 2) İlkelerini olasılık… … Çağatay Osmanlı Sözlük
nüfus — is., Ar. nufūs 1) Kişi Burada beş nüfus var. 2) Bir ülkede, bir bölgede, bir evde belirli bir anda yaşayanların oluşturduğu toplam sayı Nüfus sayımı. Nüfusu çoğalmak. 3) Ortak bir özellik gösteren kimselerin bütünü Tarım nüfusu. Gecekondu nüfusu … Çağatay Osmanlı Sözlük
oyun — is. 1) Vakit geçirmeye yarayan, belli kuralları olan eğlence Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur. 2) Kumar Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar. P. Safa 3) Şaşkınlık uyandırıcı hüner Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu … Çağatay Osmanlı Sözlük
pay — is. 1) Birden fazla kişi arasında bölüşülmüş bir bütünden, bu kişilerin her birine düşen bölüm, hisse 2) Eşit bölüm Bunu beş pay yapın. 3) ekon. Ticari bir işlemde zarar tehlikesine karşı ayrılan para, marj 4) mat. Bayağı kesirlerden birinin eşit … Çağatay Osmanlı Sözlük
sonuç — is., cu 1) Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice Her koşu beklenilmeyen, şaşırtıcı bir sonuç verebilirdi. N. Cumalı 2) Bir gelişim veya girişimden elde edilen şey Sınav sonucu. 3) Öz, özet 4) Bir yarışmada, spor karşılaşmasında… … Çağatay Osmanlı Sözlük
CİFR — (Cefr) Harflere verilen sayı kıymeti ile, geleceğe veya geçen hâdiselere, ibarelerden tarih veya isme dâir işaretler çıkarmak ilmidir. (Bak: Ebced, İlm i Cifir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İSTATİSTİK — Fr. Bir neticeye varmak veya bir hüküm çıkarmak için metodlu olarak mevcud lüzumlu şeyleri toplayıp sayı hâlinde göstermek işi ve bu işle meşgul olan ilim … Yeni Lügat Türkçe Sözlük