-
1 sarkıtmak
vt2) bacaklarını \sarkıtmak die Beine baumeln lassen -
2 sarkıtmak
-
3 sarkıtmak
-
4 sarkıtmak
-i1) спуска́ть, све́шивать2) разг. пове́сить кого -
5 sarkıtmak
v. hang, hang down, droop, lop, dangle, slouch, swing -
6 sarkıtmak
dahelînandin -
7 sarkıtmak
أعلقدلدلدلىعلق -
8 sarkıtmak
1. أعلق [أَعْلَقَ]Anlamı: bir şeyin sarkmasını sağlamak2. دلدل [دَلْدَلَ]Anlamı: bir şeyin sarkmasını sağlamak3. دلى [دَلَّى]Anlamı: bir şeyin sarkmasını sağlamak4. علق [عَلَّقَ]Anlamı: bir şeyin sarkmasını sağlamak -
9 sarkıtmak
to dangle, to let sth hang down -
10 sarkıtmak
"/ı/ 1. to dangle, let (something) hang down; to lower. 2. slang to land (someone) a blow, hang (someone) a blow. 3. slang to hang (someone), make (someone) swing. " -
11 dudak sarkıtmak
насу́питься, выка́зывать недово́льство -
12 ağzından sarkıtmak
v. loll out, loll -
13 omuzlarını sarkıtmak
v. slouch -
14 şakül sarkıtmak
v. let fall a perpendicular, raise a perpendicular -
15 asmak
1. أناط [أَنَاطَ]2. دلى [دَلَّى]3. علق [عَلَّقَ] -
16 dudak
губа́ (ж)* * *озвонч. -ğı1) губа́, гу́бы2) врз. край (чего-л.)dudak payı bırakmak — не налива́ть до краёв (стакан, чашку и т. п.)
bardağın dudağı — края́ стака́на
••- dudağını bükmek
- dudak dudağa gelmek
- dudak dudağa kalmak
- dudağını ısırmak
- dudak sarkıtmak -
17 sarkıtmamak
v. (neg. form of sarkıtmak) hang, hang down, droop, lop, dangle, slouch, swing -
18 dudak
Lippe f\dudak bükmek den Mund verziehen\dudak sarkıtmak einen Schmollmund machen [o ziehen] -
19 sarkıtma
-
20 dudak
lip. - boyası lipstick. - bükmek to make a face, show displeasure. -ını bükmek to pucker one´s lips (as when about to weep). - çukuru the groove in the upper lip. - dudağa lip to lip. - dudağa gelmek to kiss each other. - eşlemesi cin. coordination of dubbed sound to lip movements. -ını ısırmak 1. to bite one´s lip in astonishment. 2. to chew one´s lip as a sign to another not to say anything. -ısırtmak /a/ 1. to charm (someone). 2. to astonish (someone). - payı bırakmak not to fill a cup/glass to the brim. - sarkıtmak to sulk. - tiryakisi chain smoker who does not inhale. - ünsüzü phonetics labial consonant. -ı yarık harelipped.
- 1
- 2
См. также в других словарях:
sarkıtmak — i 1) Bir şeyin sarkmasını sağlamak Kayığın bordasına oturup bacaklarını dışarı sarkıtan da vardır. S. Birsel 2) mec. Asmak, darağacına çekmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarkıtmak — damlatmak II, 339 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
dudak sarkıtmak — somurtmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
TEDLİYE — Sarkıtmak. Yukarıdan aşağıya bırakma. * Şaşırma, dehşete düşme. * Delil ve vesika hazırlama. * (Akıl) gitmek. * Ahmak etmek, salaklaştırmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
asmak — i, e, ar 1) Bir şeyi aşağıya sarkacak biçimde bir yere iliştirip sarkıtmak Lambayı tam pencerenin karşısına astı. S. F. Abasıyanık 2) Üzerine takınmak, kuşanmak 3) i Bir kimseyi boğazından ip vb. geçirip sallandırarak öldürmek, idam etmek 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bırakmak — i 1) Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak 2) nsz Koymak Mermer masaya bir yirmi beşlik bıraktı. T. Buğra 3) Bir işi başka bir zamana ertelemek Gezmeyi haftaya bıraktık. 4) Unutmak Acaba eldivenlerimi nerede bıraktım? 5) Bulunduğu yeri veya durumu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dudak — is., ğı 1) Ağzın, dişleri örten ve dışarıya doğru az veya çok kıvrılan üst ve alt kenarlarından her biri Birdenbire kavalı dudaklarına götürdü ve üfürmeye başladı. H. E. Adıvar 2) mec. Ağız Eve dudağınızda bir şarkı ile dönüyorsunuz. H. Taner… … Çağatay Osmanlı Sözlük
salmak — i, e, ar 1) Bağımlılığına, tutukluluğuna veya baskı altındaki durumuna son vererek serbest kılmak, bırakmak, koyuvermek Derhâl kapının zincirini salıvererek kanadı arkasına kadar açtı. E. E. Talu 2) İvedilikle yollamak, hemen göndermek Bununla… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sarkıtma — is. 1) Sarkıtmak işi 2) mim. Sarkıt biçimi süs … Çağatay Osmanlı Sözlük
LATT — (C: Litât) Gerdanlık. * Lâzım olmak. * İnkâr etmek. * Sarkıtmak. * Örtmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
RENF — (Davar) zayıflığından kulaklarını sarkıtmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük