-
1 sırtında
-
2 sırtında
adj. pick a back, piggyback -
3 sırtında usta elinden çıkmış bir kostüm
на ней отли́чно сши́тый костю́мTürkçe-rusça sözlük > sırtında usta elinden çıkmış bir kostüm
-
4 sırtında taşımak
v. hump -
5 sırtında taşımak
тхьщIэкIэ хьын -
6 evi sırtında
бродя́га; бездо́мный; скита́лец -
7 at sırtında
adj. in the saddle -
8 bıçak sırtında olmak
be on the razor's edge -
9 uzun kuyruklu sığır ve tipi hayvanların sırtında parazit toplayan serçe tipi bir kuş
gaçêrînTürk-Kürt Sözlük > uzun kuyruklu sığır ve tipi hayvanların sırtında parazit toplayan serçe tipi bir kuş
-
10 at\ sırtında
верхо́м -
11 at\ sırtında\ gitmek
е́хать верхо́м -
12 at sırtında
horseback -
13 tahtırevan
1. حمالة [حَمَّالَة]2. محفة [مِحَفَّة]3. محمل [مَحْمَل]4. محمل [مَحْمِل]5. نقالة [نَقَّالَة] -
14 sırt
спина́ (ж)* * *1) спина́sırtına almak — а) взвали́ть на́ спину; б) наки́нуть на себя́
sırtında bir palto vardı — на нём бы́ло пальто́
sırtına geçirmek — наде́ть
pardösüyü sırtıma geçirdim — я наде́л на себя́ лёгкое пальто́
sırtını dayamak / vermek — а) прислоня́ться спино́й к чему; б) перен. опира́ться на кого
sırt sırta vermek — плечо́м к плечу́, в те́сном еди́нстве, вме́сте
sırtını yere getirmek — положи́ть на о́бе лопа́тки тж. перен.
atın sırtını eyer vurmuş — седло́ наби́ло / натёрло ло́шади спи́ну
2) тупа́я сторона́ ножа́ и т. п.3) гре́бень (горы, холма)4) верх, ве́рхняя часть (чего-л.)••- sırtında- sırtından atmak
- sırt çevirmek
- sırtından geçirmek
- sırtı kaşınıyor
- sırtından kazanmak
- sırtından para kazanmak -
15 sırtından para kazanmak
= sırtından kazanmak sırtında yumurta kafesi yok ya! — погов. ему́ не́чего теря́ть! -
16 usta
ма́стер (м)* * *1.1) ма́стер, уме́лец; знато́к своего́ де́лаkendini usta satmak — выдава́ть себя́ за ма́стера
2) квалифици́рованный реме́сленник, ма́стерbu işte usta olması için daha beş fırın ekmek yemesi lâzım — что́бы стать ма́стером в э́том де́ле, ему́ на́до съесть пуд со́ли
3) учи́тель4) уста́, ма́стер ( обращение или звание)2.Mehmet usta — Мехме́д уста́; ма́стер Мехме́д
иску́сный, уме́лыйusta şair — отли́чный поэ́т
••- sırtında usta elinden çıkmış bir kostüm -
17 sırt
sırt çantası Rucksack m;sırt dayanağı Rückenlehne f;sırt çantalı Rucksacktourist m, -in f;-e sırt çevirmek jemandem den Rücken kehren;sırtı kaşınıyor fig ihm juckt das Fell;sırtı pek warm angezogen;-in sırtı yere gelmek untergekriegt werden;-i sırtına almak auf die Schulter nehmen, schultern A; sich (D) (einen Mantel) überziehen;-in sırtından geçinmek auf Kosten G leben;-e sırtını dayamak sich verlassen auf A;-in sırtında bir ceket vardı er hatte ein Jackett an -
18 yanardöner
перели́вчатый, шанжи́рующий, с отли́вом (о материале, коже и т. п.)sırtında yanardöner kumaşlardan bir yeldirme — на ней наки́дка из перелива́ющейся тка́ни
-
19 ev
"1. house, home, dwelling. 2. institution, house, home. 3. club, center, social hall. 4. house, commercial establishment. 5. family, household. - açmak 1. to set up a house, move in. 2. to get married and set up housekeeping. - adamı family man. - alma, komşu al. proverb Neighbors are of first importance. - altı ground floor of a house used as a granary and stable. -de arama law house search. - bakmak to look for a house. -e bakmak 1. to take care of the family, care for a household. 2. to look after a house, watch over a house. 3. to keep house. - bark 1. home, everything that makes up a home; household, family. 2. house, place where one lives. - bark sahibi married man. - basmak to raid a house. - bekçiliği etmek to be always at home. - bozmak to break up a home. -in direği pillar of a home, mainstay of a family. - ekmeği homemade bread. - eşyası furniture, effects. - ev from house to house. - gailesi worries of a house and family. -e gitmek to go home. - halkı household, family. - hayvanı domestic animal. -e hırsız girdikten sonra kapıya kilit takmak to lock the barn door after the horse is stolen. -lerden ırak/uzak.... colloq. May it not happen to anybody!/May it not befall you! - idaresi 1. the management of a household. 2. home economics. - işi housework. - işletmek to run a brothel. - kadını 1. housewife. 2. a good housekeeper, a good housewife. -de kalmak 1. to stay home. 2. to be an old maid. - kirası rent, house rent. - kumaşı homemade material. -deki pazar/hesap çarşıya uymaz. proverb Not everything works out exactly the way you expect it will. - sahibesi 1. hostess. 2. landlady. - sahibi 1. host. 2. landlord. - sanatları domestic arts and crafts. -i sırtında homeless; vagabond. -lere şenlik colloq. 1. What a disaster!/What a bungle! 2. May it not happen to anybody!/May it not befall you! - tutmak to rent a house. - yemeği homemade food. " -
20 sandık
"1. (large) chest, trunk. 2. hope chest, dower chest. 3. crate. 4. strongbox, coffer. 5. bank; organization administering a fund; credit union. 6. cashier´s office, treasurer´s office. 7. box-like implement used for measuring sand or gravel. 8. caisson (used as a foundation); cofferdam. -tan çıkmak to be elected to a public office. - düzmek (for a young woman) to accumulate things for her hope chest. - emini cashier, treasurer. - eşyası clothes, linens, etc. (kept in a hope chest). - lekesi mark or stain made by mildew (found on clothes or linens that have been left in a chest for a long time). - odası storeroom, Brit. lumber room. - sepet all of one´s belongings. -taki sırtında, ambardaki/sepetteki karnında/boğazında. colloq. He never thinks of saving something for a rainy day./He spends his money as soon as he gets it. "
- 1
- 2
См. также в других словарях:
sırtında yumurta küfesi yok ya! (veya olmamak) — eski düşünce ve yönünü kolayca değiştiren veya sözünden caymakta sakınca görmeyen kimseler için kullanılan bir söz Çelişki içinde konuşur ve sırtında yumurta küfesi olmadığından dün ak dediğine bugün rahatlıkla kara diyebilir. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
evi sırtında — sf. 1) Yeri yurdu olmadan herhangi bir yerde yaşayan 2) Çok az olan eşyasını hemen yüklenip göçebilen … Çağatay Osmanlı Sözlük
sandıktaki sırtında, ambardaki karnında — nesi varsa giyer, nesi varsa yer anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkasında yumurta küfesi yok ya! (veya olmamak) — sırtında yumurta küfesi yok ya! … Çağatay Osmanlı Sözlük
sırt — is., anat. 1) Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm Arabacı katırın sırtına binmiş. F. R. Atay 2) anat. İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm, göğüs karşıtı 3) Kesici araçların kesmeyen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkalık — is., ğı 1) Sırt dayamaya yarayan yer Rıza Efendi iskemlesinin arkalığına iyice yaslandı. T. Buğra 2) Sırtında yük taşıyan hamalların, yük taşırken kullandıkları arka yastığı, semer, arkalıç 3) esk. Ev içinde giyilen kolsuz, kalınca bir tür kısa… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dağ topu — is., ask., esk. Katır sırtında taşınan küçük top … Çağatay Osmanlı Sözlük
deve — is., hay. b. Geviş getiren memelilerden, boynu uzun, sırtında bir veya iki hörgücü olan, yük taşımakta kullanılan hayvan (Camelus) Birleşik Sözler deveboynu deve dikeni deve dişi deve döşlü deveelması devegözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
dolaksız — sf. Dolağı olmayan, büzgüsü bulunmayan Adamın sırtında yakasız bir mintanı, bacaklarında da dolaksız bir külot vardı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
ev — is. 1) Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı 2) Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar. N. Cumalı 3) mec. Aile Evine bağlı bir adam. 4) esk. Soy,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fileto — is., İt. filetto Kasaplık hayvanların sırtında, dikensi çıkıntı boyunca iki yandaki et … Çağatay Osmanlı Sözlük