-
1 dönmek
dönmek <- er> sich drehen; z.B. Mond kreisen; zurückkehren (-den aus D; -e nach, zu D); sich wenden (-e an A); sich zuwenden (-e jemandem); sich verwandeln (-e in A); werden (-e zu D); REL abtrünnig werden, übertreten; Gerücht umlaufen; Schüler sitzen bleiben; Wetter umschlagen; -den abrücken, Abstand nehmen von;deliye dönmek verrückt werden;geriye dönmek umkehren;köşeyi dönmek um die Ecke biegen; fig (plötzlich) reich werden;(mutlak bir) ölümden dönmek dem (sicheren) Tode entgehen -
2 kamburlaştırmak
kamburlaştırmak v/t krümmen; wölben;Katze a sırtını kamburlaştırmak einen Buckel machen -
3 sırt
sırt çantası Rucksack m;sırt dayanağı Rückenlehne f;sırt çantalı Rucksacktourist m, -in f;-e sırt çevirmek jemandem den Rücken kehren;sırtı kaşınıyor fig ihm juckt das Fell;sırtı pek warm angezogen;-in sırtı yere gelmek untergekriegt werden;-i sırtına almak auf die Schulter nehmen, schultern A; sich (D) (einen Mantel) überziehen;-in sırtından geçinmek auf Kosten G leben;-e sırtını dayamak sich verlassen auf A;-in sırtında bir ceket vardı er hatte ein Jackett an
См. также в других словарях:
sırtını dayamak (veya vermek) — 1) (birine) bir yere dayanmak, yaslanmak ... kocaman duvara sırtını vererek üstüne zencefil ve tarçın serpilmiş salep içerlerdi. S. F. Abasıyanık 2) (birine) güçlü birine, bir yere güvenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sırtını sıvazlamak — desteklediğini göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sırtını yere getirmek — 1) (birinin) güreşte hasmı sırtüstü yere yatırarak yenmek 2) (birinin) üstün gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
köpekkuyruğu — is., sp. Rakibinin sırtını yere getirmek için onu çenesinden, alnından veya gırtlağından elle çekip sırtını yere getirmeye çalışma … Çağatay Osmanlı Sözlük
sırt — is., anat. 1) Omurgalı veya omurgasız hayvanlarda boyundan kuyruk sokumuna kadar uzanan üst bölüm Arabacı katırın sırtına binmiş. F. R. Atay 2) anat. İnsanlarda boyundan bele kadar uzanan üst bölüm, göğüs karşıtı 3) Kesici araçların kesmeyen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aynalık tahtası — is., den. Sandalların kıç taraflarında oturanın sırtını dayamasına yarayan tahta … Çağatay Osmanlı Sözlük
bunca — sf. 1) Epey, çok Bunca yıldır soluğum sırtını yakmamış da şimdi yakıyor. M. Ş. Esendal 2) zf. Bu kadar, bu denli Bunca hakkı var bende. Ben hiç boşar mıyım? E. Bener … Çağatay Osmanlı Sözlük
çivilemek — i, e 1) Bir şeyi bir yere çivi ile tutturmak, mıhlamak 2) Aynı noktaya sürekli olarak bakmak Duvara sırtını verip çömeldi. Gözünü hamamcının geleceği yola çiviledi. A. Sayar 3) i, mec. Vurmak, öldürmek 4) e, mec. Olduğu yerde hareketsiz bırakmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çiviyukarı — is., sp. Yağlı güreşte hasmı ayaklarından yakalayıp tepesi üstü diktikten sonra sırtını yere getirerek yenme biçimi … Çağatay Osmanlı Sözlük
çökmek — nsz, er 1) Bulunduğu düzeyden aşağı inmek, çukurlaşmak Toprak çökmek. Yol çökmek. 2) Üzerinde bulunduğu yere yıkılmak Tavan çökmek. Döşeme çökmek. Ev çökmek. 3) e Çömelmek Suyun başına çöküp ellerini, yüzünü yıkamaya koyuldu. H. F. Ozansoy 4) e… … Çağatay Osmanlı Sözlük
güreş — is., sp. Belli kurallar içinde, güç kullanarak iki kişinin türlü oyunlarla birbirinin sırtını yere getirmeye çalışması Birleşik Sözler güreş mayosu güreş minderi serbest güreş yağlı güreş aba güreşi bilek güreşi … Çağatay Osmanlı Sözlük