Перевод: с арабского на турецкий

с турецкого на арабский

sınırlanmış

См. также в других словарях:

  • mahdut — sınırlanmış; tahdit edilmiş …   Hukuk Sözlüğü

  • bağlı — sf. 1) Bir bağ ile tutturulmuş olan Günlerden beri bağlı duran demir, sert bir hırıltıyla denize daldı. Halikarnas Balıkçısı 2) Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste Ekinlerin gürleşmesi yağmura bağlıdır, Sevincimiz üzüntümüz / Hep sana… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • belirli — sf. Açık ve kesin olarak sınırlanmış veya kararlaştırılmış olan, muayyen Öteki arkadaşımız da belirli saatte nöbetinin başında olacaktı. E. Bener Birleşik Sözler belirli belirsiz belirli geçmiş belirli nesne …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • doğru parçası — is., mat. Doğru üzerinde iki nokta ile sınırlanmış parça …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • havza — is., Ar. ḥavża 1) Bölge, mıntıka Zonguldak kömür havzası. 2) coğ. Dağ veya tepelerle sınırlanmış, suları aynı denize, göle veya ırmağa akan bölge Kızılırmak havzası. 3) coğ. Yer kabuğundaki kıvrımların çukur, alçak yeri, tekne 4) jeol. Tekne… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hudutlu — sf. Sınırlı, sınırlanmış …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kast — is., top. b., Fr. caste Ayrıcalıklar bakımından yukarıdan aşağıya doğru kesin ölçülerle sınırlanmış bulunan, en koyu biçimiyle Hindistan da görülen toplumsal sınıfların her biri …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kısıtlı — sf., huk. 1) Kısıtlanmış, kısıt altına alınmış, mahcur En az ilkokul mezunu olmayanlar, kısıtlılar... milletvekili seçilemezler. Anayasa 2) Sınırlanmış …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mahdut — sf., du, esk., Ar. maḥdūd 1) Çevrilmiş, sınırlanmış 2) Sayısı belli olan, sayılı, az Hükûmetler mahdut bir zaman içinde yaşar. O. S. Orhon 3) mec. Dar, basit Heyhat, dedi, siz de mahdut fikirli bir muharrirmişsiniz! Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • mercek — is., ği, fiz. İçinden geçen paralel ışınları düzenli bir biçimde birbirine yaklaştıran veya birbirinden uzaklaştıran, camdan veya ışık kırıcı herhangi bir maddeden yapılmış, genellikle küresel yüzeylerle sınırlanmış saydam cisim, adese, lens… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • münhasır — sf., Ar. munḥaṣir 1) Bir kimse veya bir şey için ayrılmış, mahsus Onu yalnız ince hastalığa münhasır zanneder, başka hastalıklara aldırmadığı hâlde, veremliden son derece çekinirdi. R. N. Güntekin 2) Sınırlanmış, sınırlı Harp yalnız Avrupa ya… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»