Перевод: с турецкого на английский

с английского на турецкий

sıçramak

  • 1 sıçramak

    v. jump, bounce, leap, skip, start up, vault, splash, splatter, splutter, bound, buck, capriole, cavort, gambol, hop, jerk, jink, leap up, skitter, spatter, spring, sputter, squirt, take off
    * * *
    hop

    Turkish-English dictionary > sıçramak

  • 2 sıçramak

    "to leap, to jump, to spring, to bounce, to bound, to skip, to strat, to hop, to gambol; to spread; to spurt out"

    İngilizce Sözlük Türkçe > sıçramak

  • 3 sıçramak

    "1. to jump; to spring, leap. 2. to start, be startled. 3. to fly out, be thrown out; to spatter, splatter; to splash. 4. to spread."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > sıçramak

  • 4 kenara sıçramak

    v. dodge

    Turkish-English dictionary > kenara sıçramak

  • 5 oynayıp sıçramak

    v. caper

    Turkish-English dictionary > oynayıp sıçramak

  • 6 şaha kalkarak sıçramak

    v. curvet

    Turkish-English dictionary > şaha kalkarak sıçramak

  • 7 hoplayıp sıçramak

    to cavort (about/around)

    İngilizce Sözlük Türkçe > hoplayıp sıçramak

  • 8 kan başına sıçramak

    to go off the deep end

    İngilizce Sözlük Türkçe > kan başına sıçramak

  • 9 sıçramamak

    v. (neg. form of sıçramak) jump, bounce, leap, skip, start up, vault, splash, splatter, splutter, bound, buck, capriole, cavort, gambol, hop, jerk, jink, leap up, skitter, spatter, spring, sputter, squirt, take off

    Turkish-English dictionary > sıçramamak

  • 10 hop

    ,-pu 1. There you go!/That´s the way!/Whee! (said to hearten someone who is in the act of jumping, diving, sliding, etc.). 2. Upsy-daisy! 3. Hey!/Look out! (said in warning): Hop, gelen var! Look out, somebody´s coming! - hop! Stop!/Whoa! (said to a driver trying to maneuver a vehicle). - hop sıçramak to jump for joy. - oturup hop kalkmak to be hopping mad, be fit to be tied.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > hop

  • 11 kan

    1. blood. 2. hem-, hemo-, hemi-, haem-, haemo-. 3. hemic, hematic. 4. lineage, family. -ı ağır 1. dull and boring by nature. 2. sluggish by nature. - ağlamak to shed tears of blood, be deeply distressed. - akçesi blood money, wergeld. - akıtmak 1. to sacrifice an animal. 2. to shed blood. - akmak for blood to be shed. - akmaksızın without bloodshed. - akrabalığı blood relationship, consanguinity. - aktarımı blood transfusion. - aktarmak /a/ to give (someone) a blood transfusion. - alacak damarı bilmek to know where to turn for help. - alma med. bloodletting. - almak /dan/ to take blood (from), bleed. - aramak to be out for blood. - bağı blood tie. - bankası blood bank. - basımı path. congestion. - basıncı blood pressure. - basıncı yüksekliği high blood pressure, hypertension. - başına sıçramak/- beynine çıkmak/vurmak to get or have one´s blood up, see red, blow one´s top. - boşalmak to hemorrhage. -a boyamak/bulamak /ı/ to wreak carnage in (a place). -a boyanmak/bulanmak to be covered with blood. -ı bozuk corrupt or evil by nature. - cisimciği blood corpuscle. - çanağı gibi bloodshot (eyes). - çekme med. dry cupping. -ı çekmek /a/ to resemble (a parent) (in looks and in character). - çıbanı boil, furuncle. - çıkar. Blood will flow./There will be a big fight. - çıkmak for blood to be spilled. - dalgası rush of blood to a part of the body, flush. - damarı blood vessel. - davası blood feud, vendetta. - değiştirme med. exchange transfusion. -ı dindirmek to stanch blood. -ına dokunmak /ın/ to make (one´s) blood boil. - dolaşımı/deveranı circulation of the blood. -ı donmak to be shocked, be horrified. - dökmek to shed blood. - dökücü bloodthirsty. -ına ekmek doğramak /ın/ 1. to be glad that one has caused (another´s) death. 2. to benefit by having caused (another´s) misfortune. -ını emmek /ın/ to exploit (someone) unmercifully. - gelmek to bleed. -ına girmek /ın/ 1. to have (someone´s) blood on one´s hands. 2. to deflower (a girl). 3. to damage, destroy. - gitmek /dan/ to bleed (while defecating or menstruating). - gövdeyi götürmek for much blood to be shed, for many people to be killed. - grubu blood group, blood type. - gütme blood feud, vendetta. - gütmek to seek blood vengeance, engage in a vendetta. - hücresi blood cell. -ı ısınmak /a/ to warm to, feel affectionate or sympathetic towards (someone). -ını içine akıtmak/-ı içine akmak to hide one´s sorrows. - iğnesi hypodermic injection of blood-building medicine. - istemek to be out for blood, want blood revenge. - işeme hematuria. -a kan! Blood for blood!/Death to the murderer! -a kan istemek to want blood revenge. -ı kanla yıkamak to exact blood revenge. - kardeşi blood brother. - kaybetmek to lose blood. - kaybı loss of blood. -ı kaynamak 1. to be full of beans, be full of pep. 2. /a/ to feel a sudden rush of affection for (someone). -ları kaynaşmak to come to like each other very quickly, become good friends in no time. - kesici styptic, hemostatic. - kırmızı blood-red, crimson. -ı kurumak to be exasperated. -ını kurutmak /ın/ to exasperate, vex. - kusmak 1. to vomit blood. 2. to be extremely pained or grieved. - kusturmak /a/ to oppress unmercifully. - kusup kızılcık şerbeti içtim demek to hide one´s sufferings from others. - lekesi blood stain. - merkezi blood transfusion center. - muayenesi law blood test (to determine paternity). - nakli blood transfusion. - olmak for murder to take place. (aralarında) - olmak to be involved in a blood feud. -ında olmak to run in the blood of, be in one´s blood. - oturmak /a/ to have a subcutaneous hemorrhage. - oturması subcutaneous hemorrhage. -ıyla ödemek /ı/ to pay with one´s life (for). -ı pahasına at the cost of one´s life. - pıhtılaşması blood coagulation. - portakalı blood orange. - revan içinde 1. bleeding profusely. 2. covered with blood. -ı sıcak outgoing, friendly, warm, sociable. -ı soğuk unsociable, reserved, cold. -ı sulanmak to

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > kan

  • 12 uyku

    "1. sleep. 2. sleepiness, drowsiness. -su açılmak/dağılmak to become fully awake. -sunu açmak /ın/ to drive away (someone´s) sleepiness. -su ağır heavy sleeper. -sunu almak to have a good night´s sleep, sleep well. - basmak/bastırmak /a/ suddenly to feel very sleepy. -su başına vurmak/- beynine sıçramak 1. to feel logy because of lack of sleep. 2. to be short-tempered owing to lack of sleep. -su bölünmek for (one´s) sleep to be interrupted. - çekmek to sleep a long time; to sleep deeply. -ya dalmak 1. to fall asleep; to doze off. 2. to stop paying attention to what is going on around one. - durak chance to rest, chance to catch one´s breath, breathing spell; moment´s peace: Bende uyku durak bırakmamıştın. You didn´t give me a moment´s peace. -su gelmek to feel sleepy. - gözünden akmak to be very sleepy, be unable to keep one´s eyes open. -su hafif (someone) who is a light sleeper. - hastalığı sleeping sickness. - ilacı soporific, sleep-inducing drug; sleeping pill(s). -su kaçmak 1. to be unable to get to sleep. 2. to be worried, lose sleep. -dan kalkmak to wake up and get out of bed. -da olmak 1. to be unaware of what´s going on. 2. (for a job, a matter) to be on ice for the time being; (for a job, a matter) to be hanging fire. - sersemliği sleepy feeling, grogginess, loginess. - tulumu 1. sleeping bag. 2. person who sleeps a lot, great sleeper. - tutmamak to be unable to go to sleep. -, uykunun mayasıdır. proverb The more you sleep, the sleepier you get./Sleep begets more sleep. -m var. I´m sleepy./I feel sleepy. - vermek to make a person feel sleepy. -ya yatmak to go to bed (in order to sleep). - zamanı bedtime, time to go to sleep."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > uyku

  • 13 çalı

    bush, shrub. -dan çalıya/çırpıya sıçramak to jump at random from one topic to another. - çırpı sticks and twigs. - gibi bushy (hair, beard). - süpürgesi besom, broom made from heath.

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > çalı

См. также в других словарях:

  • sıçramak — e 1) Ayaklarla, birdenbire ve kuvvetle yeri teperek hızla yukarıya veya ileriye atılmak Çocuk taştan taşa sıçrayarak gitti. 2) nsz Bir uyarı veya heyecan sebebiyle ürkerek birdenbire olduğu yerde doğrulur gibi sarsılmak Uyumuş olacak ki yataktan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • can başına sıçramak — çok korkmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öfkesi başına sıçramak (veya çıkmak veya vurmak) — çok öfkelenmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • beyni sıçramak — aklı başından gitmek Akşam eve gelip de heykelin başını boyun yerinden çatlamış ve güzelim mermer başlığı tuzla buz olmuş görünce beynim sıçradı. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kan (veya kanı) başına çıkmak (veya sıçramak veya toplanmak) — öfkelenmek Kan başına çıkarmış zavallının ve hep bağırmak, bağırmak istermiş. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kan beynine sıçramak (veya çıkmak) — çok sinirlenmek, hiddetlenmek, kontrolü yitirmek O görüntü gözlerimin önünde canlanınca kan beynime sıçrıyor, kendimi kaybediyorum. A. Ümit …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • uykusu başına sıçramak — 1) uyuyamadığı için sersemleşmek 2) uykusunu iyi alamadığından hırçınlaşmak Eğer bu patırtıdan, ikinci uykusu başına sıçrayan imam aşağı koşmasa iki kadın, avluda, saç saça, baş başa dövüşeceklerdi. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • BEZEVEN — Sıçramak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • KAFZ (KAFAZÂN) — Sıçramak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • NEFEZAN — Sıçramak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • NEZV — Sıçramak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»