-
1 порция
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > порция
-
2 portie
porsiyon s -
3 serving
porsiyon -
4 does the meal come with garnish
porsiyon garnitür ile birlikte mi geliyorEnglish-Turkish dictionary > does the meal come with garnish
-
5 does the meal come with potatoes
porsiyon patates ile birlikte mi geliyorEnglish-Turkish dictionary > does the meal come with potatoes
-
6 does the meal come with vegetables
porsiyon sebze ile birlikte mi geliyorEnglish-Turkish dictionary > does the meal come with vegetables
-
7 does the meal come with garnish
porsiyon garnitür ile birlikte mi geliyorEnglish-Turkish dictionary > does the meal come with garnish
-
8 does the meal come with potatoes
porsiyon patates ile birlikte mi geliyorEnglish-Turkish dictionary > does the meal come with potatoes
-
9 does the meal come with vegetables
porsiyon sebze ile birlikte mi geliyorEnglish-Turkish dictionary > does the meal come with vegetables
-
10 helping
adj. yardımı olan, faydası dokunan————————n. porsiyon* * *1. yardım etme (n.) 2. yardım et (v.) 3. yardım ederek (prep.)* * *noun (the amount of food one has on one's plate: a large helping of pudding.) porsiyon -
11 portion
n. porsiyon, pay, hisse, parça, bölüm, kısım, kısmet, miktar, çeyiz, miras hissesi————————v. bölmek, ayırmak, bölüştürmek, porsiyonlamak, çeyiz vermek, miras bırakmak* * *1. kısım 2. pay* * *['po:ʃən]1) (a part: Read this portion of the book.) bölüm2) (a share: Her portion of the money amounted to $200.) pay3) (an amount of food usually for one person: a portion of salad.) porsiyon• -
12 serving
n. porsiyon, servis, tabak* * *1. hizmet eden (n.) 2. hizmet et (v.) 3. hizmet ederek (prep.)* * *noun (a portion of food served: I had two servings of pie.) porsiyon -
13 Portion
eine halbe \Portion ( fam) yarım porsiyon -
14 порция
жтри по́рции моро́женого — üç dondurma
закажи́ еще по́рцию чего́-нибудь — (garsona) bir kap yemek daha söyle
-
15 хороший
iyi,güzel; yakışıklı* * *1) врз iyi; güzelхоро́ший челове́к — iyi adam / insan
хоро́ший отве́т — iyi bir cevap
хоро́шая мысль — iyi fikir
хоро́шая но́вость / весть — iyi haber
хоро́ший дом — iyi / adamakıllı bir ev
хоро́шие ви́на — iyi / kaliteli şaraplar
хоро́шая зарпла́та — dolgun ücret / maaş
он зарабо́тал хоро́шие де́ньги — iyi para kazandı
э́то - хоро́шее нача́ло — bu olumlu bir başlangıçtır
хоро́ший друг — yakın dost
он мой хоро́ший знако́мый — onu yakından tanırım
вы́пал хоро́ший дождь — iyi yağmur yağdı
э́то пальто́ мне хорошо́ — bu palto bana iyi geldi
они́ в хоро́ших отноше́ниях — araları iyidir
хоро́шая по́рция моро́женого — bol bir porsiyon dondurma
кака́я хоро́шая ночь! — ne güzel bir gece!
2) в соч., тк. кратк. ф., разг.хоро́ш друг! — bir de buna dost denirmiş! aşkolsun dostluğuna!
ты то́же хоро́ш! — sen de az değilsin ama!
он уже́ хоро́ш (о пьяном) — tam oldu artık
она́ хоро́ша́ собо́й — kız / kadın çok güzeldir
4) (хоро́шее) → сущ., с iyi, iyilikон сде́лал нам мно́го хоро́шего — bize çok iyiliği dokundu
отлича́ть хоро́шеё от дурно́го — iyiyi kötüden ayırmak
••всего́ хоро́шего! — iyi günler! devletle! selametle!
-
16 entrée
n. giriş, antre, başlangıç yemeği, giriş müziği* * *giriş izni* * *['ontrei](a dish served at dinner as, or before, the main course.) küçük porsiyon yemek -
17 go
n. gitme, gidiş; güdü, gayret; başarı; bardak; deneme, girişim; tutulma; porsiyon; moda————————v. gitmek; başlamak; girmek; geçmek; uymak, yayılmak; olmak, haline gelmek; tükenmek; sonuçlanmak; kaybolmak; ölmek; koyulmak; yapılmak; bahse girmek, iddiaya girmek, işlemek* * *git* * *[ɡəu] 1. 3rd person singular present tense - goes; verb1) (to walk, travel, move etc: He is going across the field; Go straight ahead; When did he go out?) gitmek2) (to be sent, passed on etc: Complaints have to go through the proper channels.) gönderilmek3) (to be given, sold etc: The prize goes to John Smith; The table went for $100.) verilmek, satılmak4) (to lead to: Where does this road go?) gitmek, çıkmak5) (to visit, to attend: He goes to school every day; I decided not to go to the movie.) gitmek6) (to be destroyed etc: This wall will have to go.) yıkılmak7) (to proceed, be done: The meeting went very well.) gitmek, geçmek8) (to move away: I think it is time you were going.) gitmek9) (to disappear: My purse has gone!) kaybolmak, yok olmak10) (to do (some action or activity): I'm going for a walk; I'm going hiking next week-end.) yapmak, çıkmak, gitmek11) (to fail etc: I think the clutch on this car has gone.) bozulmak12) (to be working etc: I don't think that clock is going.) çalışmak, işlemek13) (to become: These apples have gone bad.) olmak14) (to be: Many people in the world regularly go hungry.) kalmak, olmak15) (to be put: Spoons go in that drawer.) konmak,...-e ait olmak16) (to pass: Time goes quickly when you are enjoying yourself.) geçmek17) (to be used: All her pocket-money goes on sweets.) harcanmak, gitmek18) (to be acceptable etc: Anything goes in this office.) kabul edilmek19) (to make a particular noise: Dogs go woof, not miaow.) ses çıkarmak, bağırmak20) (to have a particular tune etc: How does that song go?) söylenmek21) (to become successful etc: She always makes a party go.) başarılı olmak2. noun1) (an attempt: I'm not sure how to do it, but I'll have a go.) deneme, girişim2) (energy: She's full of go.) enerji, hareketlilik•- going3. adjective1) (successful: That shop is still a going concern.) başarılı2) (in existence at present: the going rate for typing manuscripts.) şu andaki, geçerli•- go-ahead4. noun(permission: We'll start as soon as we get the go-ahead.) izin, müsade- going-over
- goings-on
- no-go
- all go
- be going on for
- be going on
- be going strong
- from the word go
- get going
- give the go-by
- go about
- go after
- go against
- go along
- go along with
- go around
- go around with
- go at
- go back
- go back on
- go by
- go down
- go far
- go for
- go in
- go in for
- go into
- go off
- go on
- go on at
- go out
- go over
- go round
- go slow
- go steady
- go through
- go through with
- go too far
- go towards
- go up
- go up in smoke/flames
- go with
- go without
- keep going
- make a go of something
- make a go
- on the go -
18 small portion
küçük porsiyon -
19 one more order of rice, please
bir porsiyon pilav daha lütfen. -
20 one more order of rice, please
bir porsiyon pilav daha lütfen.
- 1
- 2
См. также в других словарях:
porsiyon — is., Fr. portion Herhangi bir yemekten bir kimseye verilen belirli miktar Sosisin ekmeği ve hardalı o kadar boldur ki bir porsiyonla iki kişi bile doyar. S. Birsel Birleşik Sözler yarım porsiyon … Çağatay Osmanlı Sözlük
yarım porsiyon — is. Porsiyonun yarısı olan yemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
Doner kebab — Döner kebap Doner meat being sliced from a rotating spit. Note the iron heating plate behind the spit, which is used to cook the meat Origin Place of origin Turkey Region or s … Wikipedia
tercih — is., Ar. tercīḥ Bir şeyi öbürüne göre daha iyi, üstün veya önemli sayma, yeğ tutma, yeğleme Böyle bir tercihinin kefaretini ödemek ister gibi de bir porsiyon köfte söylemişti. Ç. Altan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tercih etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yarım — sf. 1) Bütün bir şeyin ayrıldığı iki eşit parçadan her biri Bu yarım saat içinde evde neler geçti? Y. Z. Ortaç 2) Tam ve istenildiği gibi olmayan, eksik, noksan Ötekinde de yarım kavala benzeyen kalın bir çığırtma vardı. O. C. Kaygılı 3) is. Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
NEVAL(E) — Bahşiş. Kısmet, tâli , nasib. * Yiyecek içecek. * Bir tek porsiyon … Yeni Lügat Türkçe Sözlük