-
1 orta yaşlı
mittelalt, von mittlerem Alter\orta yaşlı bir adam/bey/hanım ein Mann/Herr/eine Dame mittleren Alters -
2 orta
orta Mitte f; Mittelpunkt m, Zentrum n; mittler-, Durchschnitts-; SPORT Mittelgewicht n; fam früher Mittelschule f;Orta Anadolu Zentralanatolien n;orta boylu mittelgroß;orta dereceli Mittelstufen-;orta dalga Mittelwelle f;orta halli mittelständisch;orta hece yutumu GR Haplologie f (z.B. ağzı aus ağız+ı);orta hizmetçisi Putzfrau f; Reinigungskraft f;orta malı trivial; … von gemeinem Nutzen; fam Dirne f;orta (şekerli) kahve mittelsüßer Kaffee;orta yaşlı … mittleren Alters; Mann m, Frau f im mittleren Alter;ortada in der Mitte; da; vor aller Augen;ortada bırakmak v/t im Stich lassen;ortada kalmak ohne Obdach sein; sich in einem Dilemma befinden;ortada kalmamak Ware gut gehen;ortada olmak Problem usw anstehen, eine Lösung erfordern;ortadan kaldırılmak wegfallen (z.B. Ausgaben);-i ortadan kaldırmak beseitigen; wegräumen; Gefahr a bannen; Recht beeinträchtigen;ortadan kalkmak beseitigt werden; abtreten, verschwinden;ortadan kaybolmak verschwinden;ortanın sağı (solu) POL gemäßigte Rechte (Linke);-i ortaya almak v/t einkreisen; bedrängen;ortaya atılmak Problem (zur Diskussion) gestellt werden; Person hervortreten;-i ortaya atmak v/t Frage, Idee zur Diskussion stellen, aufwerfen; Wort äußern;ortaya bir balgam atmak fig (alles) mit Schmutz bewerfen;ortaya çıkarmak Plan usw aufdecken; entlarven;ortaya çıkmak zutage treten, offenkundig werden, herauskommen; sich bilden; entstehen; auftreten; Person a hervortreten; Gebühren anfallen;ortaya dökülmek hinausströmen; offenbar werden;ortaya gelmek aktuell werden;-i ortaya koymak v/t offen darlegen; vorlegen; schaffen -
3 orta
I s1) Mitte fbir şeyi \ortadan kaldırmak etw beseitigen\ortadan kaybolmak von der Bildfläche verschwinden\ortaya çıkan zarar der entstandene Schaden\ortaya çıkarmak aufdecken, enthüllen; ( kazı ile) freilegen, zu Tage fördern\ortaya çıkmak auf der Bildfläche erscheinen, in Erscheinung treten, auftreten; ( meydana çıkmak) sich herausstellen [o ergeben], herauskommen; ( türemek) entstehenhaklı olup olmadığın \ortaya çıkacaktır es wird sich herausstellen, ob du Recht hastII adj1) mittel, Mittel-, mittlere(r, s)\orta yaşlı bir bey ein Herr mittleren Alters2) (\orta Asya) zentral, Zentral- -
4 yaşlı
-
5 bey
См. также в других словарях:
orta yaşlı — sf. Ne genç ne de yaşlı olan Onu en evvel çocuk, sonra genç, sonra orta yaşlı gözlerimle görmüştüm. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
orta — is. 1) Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre Yılın ortası.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaşlı — 1. sf. Yaşla dolmuş (göz) Hıçkırarak yaşlı gözlerini kaldırdı. Ö. Seyfettin 2. sf. 1) Yaşı ilerlemiş, kocamış, ihtiyar (kimse) Kendisi de ilkin yaşlı bir kadın almayı düşünmüş idi. M. Ş. Esendal 2) is. Yaşı ilerlemiş kimse Bu yaşlıları kapısının… … Çağatay Osmanlı Sözlük
orta kuşak — is., ğı Toplumda genç kuşak ile yaşlı kuşak arasında yer alan yaş grubu … Çağatay Osmanlı Sözlük
MUHLES — Orta yaşlı kimse … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
dörd-beş — say. Dörd, ya beş ədəddən və s. dən ibarət olan. Biz məktəbdə gündə dördbeş dəfə əllərimizi sabunla yuyuruq. Ə. H.. Onun yanında orta yaşlı iki kişi və dörd beş yaşlı bir oğlan uşağı vardı. İ. Ş … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
alan talan — sf. Karmakarışık, allak bullak, darmadağınık Ortaya bir kucak çamaşırla orta yaşlı, saçları alan talan bir Musevi kadını çıktı. H. R. Gürpınar Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller alan talan etmek alan talan olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çelebi — is. 1) Bektaşi ve Mevlevi pirlerinin en büyüklerine verilen unvan 2) esk. Hristiyan tüccar Çelebi, tütün mü alacaksınız? 3) sf. Görgülü, terbiyeli, olgun (kimse) Yeleği gümüş köstekli, fesi kalıpsız, orta yaşlı bir adamdı. Son derece Osmanlı ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
feryat figan — zf. Haykırarak, ağlayarak Nihayet, beni feryat figan orta yaşlı bir avukat kâtibine veriyorlar. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalay — is., kim. 1) Atom numarası 50, atom ağırlığı 118,7, yoğunluğu 7,29 olan, 232 °C de eriyen, gümüş beyazlığında, kolay işlenebilen, yumuşak bir element (simgesi Sn) 2) Kalaylanmış bir kabın üzerindeki alaşım tabakası Pencereye, elinde yeni kalaydan … Çağatay Osmanlı Sözlük
örtülü — sf. 1) Örtüsü olan Orta yaşlı, başı örtülü bir kadın yanımda duruyor. R. H. Karay 2) Örtülmüş, bir şey ile kaplanmış Yerler yemyeşil ve ıslak bir çimenle örtülü. A. Haşim 3) zf., mec. Açıklama yapmadan, belli belirsiz bir biçimde, müphem Birleşik … Çağatay Osmanlı Sözlük