-
1 orantılı
-
2 doğru
doğru11. adj/subst richtig; recht-; gerade; direkt; geradeaus; gerecht handeln; Richtigkeit f einer Angelegenheit; Wahrheit f; Mensch ehrlich; Nachricht wahr;doğru açı MATH gestreckte(r) Winkel;doğru akım EL Gleichstrom m;doğru çıkmak sich als richtig ( oder wahr) erweisen;doğru durmak gerade stehen; Kinder sich ruhig verhalten;doğru dürüst freimütig, offen; fehlerlos, korrekt sprechen;-i doğru bulmak richtig finden (A);doğru mu? tatsächlich, wirklich?;doğru orantılı MATH direkt proportional;doğru söylüyorsunuz Sie haben ganz recht;doğrudan (doğruya) direkt, unmittelbar2. postp -e doğru gegen (z.B. Abend); auf … (A) zu; in Richtung auf (A)'doğru2 direkt;doğru! richtig! -
3 ters
ters umgekehrt; link- (Seite des Stoffes); Schuh: verkehrt (angezogen); verkehrt; Ansicht: entgegengesetzt; Antwort: scharf; Blick: scheel; Mensch: unfreundlich, grob; Rückseite f; stumpfe Seite, Rücken m (des Messers); Gegenteil n (verstehen);ters açı Scheitelwinkel m;-e ters düşmek zuwiderlaufen D; im Gegensatz stehen zu;-e ters gelmek fam jemandem nicht in den Kram passen;ters gitmek fam schief gehen, misslingen;ters orantılı umgekehrt proportional;ters ışık Gegenlicht n;ters pers fam völlig daneben;ters pers gitmek fig ganz und gar schief gehen;ters tarafından kalkmak fig mit dem linken Bein zuerst aufstehen;-e ters ters bakmak jemanden scheel ( oder argwöhnisch) ansehen;ters türs aufs Geratewohl, wirr durcheinander; schlampig;tersi dönmek sich verlaufen;tersinden okumak (alles) falsch verstehen -
4 mütenasip
См. также в других словарях:
orantılı — sf. 1) Bir orantıyla ilgili olan, aralarında orantı bulunan, mütenasip Gazetecilik de spor da o kitlelerin genel seviyesiyle doğrudan orantılıdır. H. Taner 2) mat. Bir niceliğin iki, üç, ... kez çoğalması veya azalması başka bir niceliğin o… … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğru orantılı — sf., mat. Birbirine bağlı olan ve biri arttığında öteki de artan … Çağatay Osmanlı Sözlük
CAZİBE KANUNU — Madde âleminde geçerli olan Cenab ı Hakk ın tekvini bir kanunudur. Bu kanuna göre iki madde birbirini aralarındaki mesafe ile ters orantılı; kütle ve miktarlarıyla orantılı olarak çeker … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
aydınlanma — is. 1) Aydınlanmak işi 2) mec. Bir sorun üzerine gereği kadar bilgi edinme, tenevvür 3) fiz. Bir yüzeyin, karşısına konulan eşit ışık kaynaklarının sayısı ile orantılı olarak aydınlık görünmesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ekoloji — is., Fr. écologie Canlıların hem kendi aralarındaki hem de çevreleriyle olan ilişkilerini tek tek veya birlikte inceleyen bilim dalı Ekoloji o günden bugüne karşı karşıya kaldığı tehlikenin büyümesi ile orantılı bir boyutta gelişti, bir bilim… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hoyratlık — is., ğı 1) Hoyrat olma durumu Büyük çoğunluk artan hoyratlıkla orantılı olarak duygusallığını azaltıyor, giderek büsbütün yok ediyor. H. Taner 2) Hoyratça davranış Yeni yetişmiş bir genç kız hoyratlığı ile üstüme saldırıyor. R. N. Güntekin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mütenasip — sf., bi, esk., Ar. mutenāsib Orantılı, oranlı, uygun … Çağatay Osmanlı Sözlük
orantılamak — i Orantılı olarak düşünmek veya değerlendirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
orantılanmak — nsz Orantılı olarak düşünülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
uygun — sf. 1) Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip Rıza Efendi de yerine, zamanına ve konusuna uygun hikâyeler vardır. T. Buğra 2) Elverişli, yarar, müsait, muvafık 3) mec. Orantılı, oranlı Birleşik Sözler uygun adım uygun katmanlaşma gerçeğe uygun işe… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ANONİM — yun. Yapıcısının adı belirtilmeyen eser. * Sermayesi hisselere bölünerek, her ortağın mes uliyet ve salâhiyeti sermayedeki hissesiyle orantılı bulunan ortaklık, şirket … Yeni Lügat Türkçe Sözlük