-
1 ласкать
okşamak,sevmek* * *2) перен. okşamakласка́ть глаз / взор — insanın gözünü okşamak
-
2 похлопывать
похло́пывать кого-л. по плечу́ — (arada bir) birinin omuzunu okşamak
-
3 трепать
örselemek; okşamak; eskitmek,hırpalanmak* * *несов.; сов. - потрепа́ть1) тк. несов. karıştırmak; örselemekтрепа́ть во́лосы — saçlarını karıştırmak
2) okşamakтрепа́ть кого-л. по плечу́ — birinin omuzunu okşamak / sıvazlamak
он потрепа́л меня́ по щеке́ — yanağımı okşadı
3) разг. (одежду, обувь) eskitmek; hırpalamak••его́ опя́ть тре́плет лихора́дка — разг. yine sıtması tuttu
-
4 гладить
-
5 льстить
pohpohlamak* * *1) pohpohlamak; pehpehlemek; koltuklamak2) тк. несов. ( быть приятным) okşamakльсти́ть самолю́бию — gururunu okşamak
-
6 тешить
oyalamak,eğlendirmek* * *разг.(развлекать, забавлять) eğlendirmek; oyalamakте́шить взор — göz okşamak
те́шить чьё-л. самолю́бие — birinin gururunu / onurunu okşamak
••те́шить себя́ наде́ждами — kendini umutlarla avutmak
-
7 поглаживать
(arada bir) sıvazlamak, okşamak -
8 приласкать
сов.sevmek, okşamak -
9 самолюбие
-
10 хлопать
çırpmak; şaklamak; şamarlamak* * *несов.; сов. - хло́пнуть, однокр., похло́пать1) çarpmak; çırpmak; şaklamakхло́пать в ладо́ши — el çırpmak, avuçlarını birbirine vurmak; alkışlamak, alkış tutmak ( аплодировать)
хло́пать кры́льями — kanat çırpmak
хло́пнуть бичо́м — kamçıyı şaklatmak
хло́пать дверьми́ — kapıları çarparak kapamak
не хло́пай две́рью! — kapıyı çarpma!
хло́пнула дверь — kapı çat diye kapandı
где-то хло́пнул вы́стрел — bir yerden pat diye silah sesi geldi
2) vurmak; şamarlamak; okşamakхло́пать себя́ по коле́ням — dizlerine pat pat vurmak
он дру́жески хло́пнул меня́ по плечу́ — omuzuma dostça bir şaplak indirdi
он похло́пал ло́шадь по ше́е — atın boynunu şamarladı
я похло́пал его́ по щеке́ — yanağını okşadım
••хло́пать уша́ми — прост. koyun kaval dinler gibi dinlemek
См. также в других словарях:
okşamak — i 1) Sevgi, şefkat belirtisi olarak elini bir şeyin üzerinde yavaş yavaş gezdirmek veya ona hafifçe vurmak Oğlan kızın yanına geldi, saçlarını okşuyor. H. Taner 2) nsz, mec. Hafifçe dövmek Bir gün hani bir huysuzluk ettiği zaman, al eline, biraz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gururunu okşamak — yüzüne karşı değerlerini belirterek bir kimseyi duygulandırmak Genç, güzel bir kızın kendisinden hoşlandığını görmek, gururunu okşuyor. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
ruhu okşamak — 1) duygulara hoş gelecek biçimde konuşmak veya davranmak 2) hoşa gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
zevkini okşamak — (bir şey birinin) o şeyden hoşlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulağı okşamak — kulağa hoş gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gönül okşamak — birini hoş bir söz veya davranışla sevindirmek, iltifat etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü (veya gözleri) okşamak — göze hoş görünmek Kadıköy den Fenerbahçe ye kadar olan saha, gözleri okşayan bağlarla örtülüdür. B. Akyavaş … Çağatay Osmanlı Sözlük
oxşamak — okşamak, şakalaşmak; benzemek; (at) uyumak. I, 282, 283; II, 286 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
KEFL — Okşamak. * Kefil olmak. * Yaramaz gönüllü olan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Грамматика турецкого языка — Турецкий язык относится к агглютинативным (или «приклеивающим») языкам и, тем самым, существенно отличается от индоевропейских. Содержание 1 Морфология 1.1 Гармония гласных 1.2 Число … Википедия
gönül — is., nlü 1) Sevgi, istek, düşünüş, anma, hatır vb. kalpte oluşan duyguların kaynağı Gönüllerin birbirine kaynaştığı o günler millî bayramlarımızdan biriydi. O. S. Orhon 2) mec. İstek, arzu Okumaya gönlün var mı? Birleşik Sözler gönül avcısı gönül … Çağatay Osmanlı Sözlük