-
1 зародыш
embriyon,oğulcuk* * *мembriyon; oğulcuk••подави́ть что-л. в заро́дыше — (daha) doğmadan / yumurtadayken boğmak
-
2 сынок
-
3 embryo
n. embriyo, cenin, başlangıç aşaması, tasarı aşaması* * *1. cenin 2. embriyo* * *['embriəu]plural - embryos; noun1) (a young animal or plant in its earliest stages in seed, egg or womb: An egg contains the embryo of a chicken; ( also adjective) the embryo child.) embriyon, oğulcuk2) (( also adjective) (of) the beginning stage of anything: The project is still at the embryo stage.) başlangıç•- embryological
- embryologist
- embryonic -
4 بني
kahverengi; oğulcuk -
5 яралгы
döl, embriyo, oğulcuk -
6 ярылгы
döl, embriyo, oğulcuk -
7 γιόκας
oğul, oğulcuk, evlat -
8 Embryo
-
9 Keimling
-
10 بني
-
11 حمل
IحَمَلkuzuAnlamı: koyun yavrusuIIحَمَلَ1. iletmekAnlamı: götürmek, nakletmek2. götürmekAnlamı: taşımak, ulaştırmak veya koymak3. kaldırmakAnlamı: çekmek, taşımak4. dökmekAnlamı: bir yere çokça bir şey yığmak, taşımakحَمْل1. taşımakAnlamı: ağırlığını yüklenmek2. embriyonAnlamı: oğulcuk, rüşeym3. dölütAnlamı: embriyonun, bütün organları belirdikten sonra aldığı ad4. gebelikAnlamı: gebe olma durumu, hamilelik5. ceninAnlamı: ana rahminde doğma zamanını tamamlayamamış çocuk, cenîn6. hamilelikAnlamı: gebelik, yüklülükIVحِمْلyükAnlamı: taşınan şeylerin hepsiVحَمَّلَyükletmekAnlamı: yüklemek işi yaptırmak -
12 حميل
حَمِيل1. embriyonAnlamı: oğulcuk, rüşeym2. ceninAnlamı: ana rahminde doğma zamanını tamamlayamamış çocuk, cenîn3. dölütAnlamı: embriyonun, bütün organları belirdikten sonra aldığı ad -
13 مضغة
مُضْغَةembriyonAnlamı: oğulcuk, rüşeym -
14 embryo
embriyon, ogulcuk, dölet
См. также в других словарях:
oğulcuk — is., ğu 1) Oğul sözünün sevgi bildiren küçültme veya okşama biçimi 2) anat. Döllenmiş yumurtacığın gelişmeye başladığı andan dölüt olmasına kadar geçen süredeki adı, rüşeym, embriyo 3) bit. b. Bitki tohumlarında bir kökçük ile bir filizcikten… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ogulçuk — ana rahmi, oğulduruk I, 149 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
embriyo — is., anat., Fr. embryon Oğulcuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
gastrula — is., biy., Alm. Gastrula Yumurta hücresi oğulcuk durumuna gelirken blastulanın bir noktasından çukurlaşarak iç içe geçmiş iki hücre katmanı biçimine girme evresi … Çağatay Osmanlı Sözlük
gebe — sf. 1) Karnında yavru bulunan (kadın veya hayvan), yüklü, hamile, aylı Gebe kadın. Gebe inek. 2) tıp İçinde oğulcuk veya dölüt bulunan (döl yatağı) 3) mec. Bir birikim sonucu ortaya çıkması beklenen (durum veya olaylar) 4) mec. Minnet altında… … Çağatay Osmanlı Sözlük
rüşeym — is., anat., esk., Ar. ruşeym Oğulcuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
yumurtacık — is., ğı, biy. 1) Canlılarda dişinin, döllenip oğulcuk durumuna gelmesi için çıkardığı üreme hücresi 2) bit. b. Kapalı tohumlularda, döllenmeden sonra değişikliğe uğrayarak tohumu oluşturan bölüm … Çağatay Osmanlı Sözlük