-
1 nasılsa
'nasılsa irgendwie; sicherlich, sowieso -
2 nasılsa
1) ( herhangi bir sebeple) aus irgendeinem Grund, irgendwie -
3 nasılsa
ка́к-то* * *1) ка́к-то, каки́м-то о́бразомher nasılsa — как бы там ни́ было
2) ра́но и́ли по́здно, в конце́ концо́в -
4 nasılsa
çawa be -
5 nasılsa
тарэущтэми, сыдэу щытыми, сыдэущтэми -
6 nasılsa
in any case, somehow or other -
7 nasılsa
inany case, somehow or other. -
8 her nasılsa
так и́ли ина́че -
9 her nasılsa
adv. somehow, for some reason, anyhow, however* * *somehow -
10 her nasılsa
her çawa -
11 her nasılsa
somehow, someway -
12 как-то
nasılsa* * *1) ( каким-то образом) nasılsaон ка́к-то суме́л узна́ть об э́том — nasılsa bunu öğrenebilmiş
он вёл себя́ ка́к-то стра́нно — davranışları bir tuhaftı
я э́того ка́к-то не понима́ю — bunu pek anlamıyorum
2) ( одежды) bir gün, bir tarihteка́к-то зимо́й — bir kış günü
ка́к-то под ве́чер — bir akşam üstü
ка́к-то в по́лдень — bir öğle vakti
ка́к-то раз — bir seferinde
3) ( а именно) şöyle ki ( часто не переводится) -
13 somehow
adv. bir türlü, her nasılsa, her nedense, nasıl olursa, bir şekilde, herhangi bir şekilde* * *her nasılsa* * *adverb (in some way not known for certain: I'll get there somehow.) öyle ya da böyle, bir yolunu bulup -
14 nasıl
'nasıl wie?; welche(r), was für ein(e)?; wie (sehr); wie bitte?;nasıl ise wie … auch immer;nasılsınız? wie geht es Ihnen?;bu nasıl bir adam? was ist das für ein Mensch?;nasıl olsa wie dem auch sei; irgendwie;nasıl olur wie kann das sein?;… hem de nasıl! und wie!;nasıl geldiniz? wie ( oder womit) sind Sie gekommen?;nasıl, bir daha söyler misiniz? wie bitte? Würden Sie es noch einmal sagen?;nasıl ki (so) wie (auch) -
15 her
вся́кий ка́ждый* * *ка́ждый, вся́кийher biri — ка́ждый из них, ка́ждый в отде́льности
her defa — вся́кий раз
••her aşın kaşığı — погов. к ка́ждой бо́чке заты́чка
her firavunun bir Musası çıkar — посл. для ка́ждого / вся́кого наси́льника найдётся свой избави́тель
her horoz kendi çöplüğünde öter — посл. вся́к[ий] пету́х поёт то́лько в своём куря́тнике
her koyun kendi bacağından asılır — посл. вся́кую / ка́ждую овцу́ ве́шают за её же но́жку ( каждый должен отвечать за свои ошибки)
her şeyin yenisi, dostun eskisi — погов. ста́рый друг лу́чше но́вых двух
her yiğitin bir yoğurt yiyişi vardır — посл. у ка́ждого джиги́та своя́ мане́ра ку́шать йо́гурт (т.е. всякий выполняет работу на свой лад)
- herdem taze ağaçlarher yokuşun bir inişi, her inişin bir yokuşu var — посл. в жи́зни быва́ют взлёты и паде́ния; ≈ жизнь полоса́тая
- her derde deva
- her işin başı sağlık
- her kafadan bir ses çıkıyordu
- her nasılsa
- her ne hâl ise
- her ne kadar
- her telden çalmak -
16 какой-то
herhangi* * *1) birэ́то како́й-то манья́к! — manyağın biridir adam!
каки́м-то о́бразом — nasılsa
в како́й-то ме́ре — bir ölçüde
по како́й-то причи́не — her ne sebeptense
кака́я-то же́нщина — bir kadın; kadının biri
го́лос у него́ како́й-то стра́нный — sesi bir tuhaf
тебя́ спра́шивал како́й-то челове́к — seni biri(si) aramıştı
он рабо́тает в како́м-то там комите́те — bilmem ne komitesinde çalışıyormuş
э́то ста́ло каки́м-то кошма́ром — bu, bir nevi kabus halini aldı
2) см. какой-нибудьза каку́ю-то до́лю секу́нды — saniyenin bir kesrinde
-
17 anyhow
adv. her nasılsa, ne olursa olsun, nasıl olsa, herhalde* * *herhangi bir şekilde* * *1) (anyway: Anyhow, even if the problem does arise, it won't affect us.) yine de, genelde, zaten2) (in a careless, untidy way: Books piled anyhow on shelves.) dikkatsizce, rastgele -
18 however
adv. her nasılsa, her halükârda, nasıl olursa olsun, nasıl oldu da————————conj. ama, ancak, halbuki, her ne şekilde, oysa* * *ancak* * *1) (in spite of that: It would be nice if we had more money. However, I suppose we'll manage with what we have.) buna rağmen2) ((also how ever) in what way; by what means: However did you get here?; However did you do that?) nasıl3) (to no matter what extent: However hard I try, I still can't do it.) ne kadar -
19 for some reason
her nasılsa, her nedense* * *bazı nedenlerden dolayı -
20 je
je1. adv hep, hiç, genelde; beher(i), -(ş)er;der beste Film, den ich je gesehen habe şimdiye kadar gördüğüm en iyi film;je zwei (Kilo) ikişer (kilo);drei Euro je Kilo kilo başına üç öro;je nach Größe (Geschmack) boya (zevke) göre;je nachdem duruma göre2. konj: je …, desto … ne kadar … o kadar …;je länger, je lieber ne kadar uzun sürerse o kadar iyi;je nachdem, wie … … nasılsa ona göre
- 1
- 2
См. также в других словарях:
nasılsa — zf. Herhangi bir sebeple veya bilinmeyen bir sebeple Araba tam duracağı sırada nasılsa sol tekerlekler küçük bir hendeğin içine kaydı. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
her nasılsa — beklenmeyen bir durumu belirtmek için kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
her — sf., Far. her Teklik adlara tamlayan görevinde getirilerek birer birer olarak, ... in hepsi anlamını veren söz Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi. H. E. Adıvar Birleşik Sözler her bir her biri hercai her daim her dem … Çağatay Osmanlı Sözlük
muallak — sf., esk., Ar. muˁallaḳ 1) Asılmış, asılı 2) mec. Sonuca bağlanmamış, sürüncemede kalmış Komite mahkemesince verilip de nasılsa icra olunmayan muallak kararları yerine getirirdi. Ö. Seyfettin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
mucize — is., din b., Ar. muˁcize 1) Peygamberlerin kendilerine inanmayan insanlara peygamberliklerini ispat etmek amacıyla Allah ın iznine bağlı olarak gösterdikleri olağanüstü olaylar, hâller, tansık 2) İnsanları hayran bırakan, tabiatüstü sayılan olay… … Çağatay Osmanlı Sözlük
alay etmek — bir kimsenin, bir şeyin, bir durumun, gülünç, kusurlu, eksik vb. yönlerini küçümseyerek eğlence konusu yapmak Mahmure abla, Süleyman ağanın üç karılı olduğunu nasılsa öğrenmiş, onunla alay eder dururdu. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
gam çekmek — tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek Gam çekme güzel, nasılsa baharın sonu yazdır. F. N. Çamlıbel … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürüp gitmek — eskiden olduğu gibi, eskiden nasılsa gene öyle olmak, öyle devam etmek Fakat bereket ki bu nevi duygular ancak masal ve romanlarda sürüp gider. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
nasıl olmuşsa — her nasılsa Nasıl olmuşsa gece anam şişenin kırıldığının farkına varmamış. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
sırasına geçmek — (adam, insan ...) adam, insan denecek bir değeri yokken nasılsa öyle sayılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözden (veya gözünden) kaçmak — görülmemek, farkına varılmamak Nasılsa gözümden kaçmış... Demek sizi sıkmış ha... M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük