-
1 nasılsa
'nasılsa irgendwie; sicherlich, sowieso -
2 nasılsa
1) ( herhangi bir sebeple) aus irgendeinem Grund, irgendwie -
3 nasıl
'nasıl wie?; welche(r), was für ein(e)?; wie (sehr); wie bitte?;nasıl ise wie … auch immer;nasılsınız? wie geht es Ihnen?;bu nasıl bir adam? was ist das für ein Mensch?;nasıl olsa wie dem auch sei; irgendwie;nasıl olur wie kann das sein?;… hem de nasıl! und wie!;nasıl geldiniz? wie ( oder womit) sind Sie gekommen?;nasıl, bir daha söyler misiniz? wie bitte? Würden Sie es noch einmal sagen?;nasıl ki (so) wie (auch) -
4 her
her jeder, jede, jedes;her bir ein jeder/jedes, eine jede;her biri jede(r) von ihnen;her dem taze jugendlich wirkend;her gün jeden Tag;her günkü alltäglich;her halde (oder halü kârda) in jedem Fall; Alltagsanzug m;her nasılsa wie auch immer, irgendwie;her ne hal ise wie dem auch sei;her ne ise kurz und gut; irgendwie;her nedense aus irgendeinem Grund;her ne kadar wenn … auch, obwohl;her ne pahasına olursa olsun um jeden Preis;her şeyden önce vor allen Dingen;her zaman dauernd, beständig -
5 her
1) jede(r, s)\her akşam/gün jeden Abend/Tag\her bakımdan in jeder Hinsicht [o Beziehung]\her insan jeder Mensch\her an gelebilir er kann jeden Moment kommen\her bahse girerim ich gehe jede Wette ein\her nasılsa irgendwie, wie auch immer\her nedense aus irgendeinem Grund\her ne kadar çok gayret ettiyse de... so sehr sie sich auch bemühte...\her ne kadar dostumsa da, ... wenn er auch mein Freund ist,...\her ne kadar hoşuma gitmese de, ... wenngleich es mir nicht gefällt,...\her ne kadar küçük olsalar da seien sie auch noch so klein\her ne kadar yağmur yağsa da sokağa çıkarım obwohl es regnet, gehe ich aus\her ne pahasına olursa olsun koste es, was es wolle, um jeden Preis2) \her şey yolunda giderse... wenn alles gut geht,...\her şeyden çok am allermeisten\her şeyden önce vor allen Dingen, zuallererst, vor allem\her şeyi var er hat alles3) \her tarafta/yanda überall\her taraftan/yandan von allen Seiten, allseitig\her yerde überall\her yerden überallher\her yere überallhinTürkiye'nin \her yerinde überall in der Türkei4) \her ihtimale karşı gegen alle Eventualitäten, für alle Fälle
См. также в других словарях:
nasılsa — zf. Herhangi bir sebeple veya bilinmeyen bir sebeple Araba tam duracağı sırada nasılsa sol tekerlekler küçük bir hendeğin içine kaydı. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
her nasılsa — beklenmeyen bir durumu belirtmek için kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
her — sf., Far. her Teklik adlara tamlayan görevinde getirilerek birer birer olarak, ... in hepsi anlamını veren söz Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi. H. E. Adıvar Birleşik Sözler her bir her biri hercai her daim her dem … Çağatay Osmanlı Sözlük
muallak — sf., esk., Ar. muˁallaḳ 1) Asılmış, asılı 2) mec. Sonuca bağlanmamış, sürüncemede kalmış Komite mahkemesince verilip de nasılsa icra olunmayan muallak kararları yerine getirirdi. Ö. Seyfettin Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
mucize — is., din b., Ar. muˁcize 1) Peygamberlerin kendilerine inanmayan insanlara peygamberliklerini ispat etmek amacıyla Allah ın iznine bağlı olarak gösterdikleri olağanüstü olaylar, hâller, tansık 2) İnsanları hayran bırakan, tabiatüstü sayılan olay… … Çağatay Osmanlı Sözlük
alay etmek — bir kimsenin, bir şeyin, bir durumun, gülünç, kusurlu, eksik vb. yönlerini küçümseyerek eğlence konusu yapmak Mahmure abla, Süleyman ağanın üç karılı olduğunu nasılsa öğrenmiş, onunla alay eder dururdu. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
gam çekmek — tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek Gam çekme güzel, nasılsa baharın sonu yazdır. F. N. Çamlıbel … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürüp gitmek — eskiden olduğu gibi, eskiden nasılsa gene öyle olmak, öyle devam etmek Fakat bereket ki bu nevi duygular ancak masal ve romanlarda sürüp gider. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
nasıl olmuşsa — her nasılsa Nasıl olmuşsa gece anam şişenin kırıldığının farkına varmamış. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
sırasına geçmek — (adam, insan ...) adam, insan denecek bir değeri yokken nasılsa öyle sayılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözden (veya gözünden) kaçmak — görülmemek, farkına varılmamak Nasılsa gözümden kaçmış... Demek sizi sıkmış ha... M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük