Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

madem(ki)

  • 1 madam

    madem

    Azərbaycanca-Türkcə Lüğət > madam

  • 2 madam ki

    madem ki

    Azərbaycanca-Türkcə Lüğət > madam ki

  • 3 madam

    madem

    Azərbaycan-Türkiyə lüğət > madam

  • 4 madam ki

    madem ki

    Azərbaycan-Türkiyə lüğət > madam ki

  • 5 seeing that

    madem, mademki
    * * *
    için
    * * *
    (since; considering that: Seeing that he's ill, he's unlikely to come.) madem(ki);...-diği için

    English-Turkish dictionary > seeing that

  • 6 раз

    I м
    1) врз kez, defa, kere, sefer

    три ра́за — üç kez / defa

    корми́ть три ра́за в день — günde üç öğün yemek vermek

    увели́читься / возрасти́ в три ра́за — üç kat / misli artmak

    в пе́рвый раз — ilk kez / kere

    я вас пе́рвый раз ви́жу́ — sizi ilk görüyorum

    я уже в тре́тий раз говорю́,... — üçtür söylüyorum,...

    прочти́ ещё раз — bir (kez) daha oku

    терпе́ние, терпе́ние и ещё раз терпе́ние — sabır, sabır, gene sabır

    ка́ждый раз по-ра́зному — her defasında / seferinde başka türlü

    на сей раз — bu kez / defa

    на сей раз хва́тит — bu defalık yeter

    раз в два дня — iki günde bir, gün aşırı

    раз в не́сколько лет — her birkaç yılda bir

    поговорю́(-ка) я с ним в после́дний раз — onunla son olarak konuşayım da

    2) нескл. ( при счёте) bir

    э́то раз, а во-вторы́х,... — bu bir, ikincisi de...

    ••

    в друго́й раз — başka sefere

    ино́й раз — kimi kez / defa

    не раз — defalarca, çok kez

    ни ра́зу — bir kez / kere olsun

    сейча́с в са́мый раз пообе́дать — şimdi yemek yemenin tam sırası

    э́то пальто́ тебе́ в са́мый раз — bu palto tam sana göredir

    II нареч.
    bir gün; bir defasında

    раз ле́том — bir yaz günü

    ка́к-то раз — bir gün, bir defasında / seferinde

    III союз, разг.

    раз (э́то) так,... — madem böyledir,...

    раз ты хо́чешь,... — madem istiyorsun..., sen istedikten sonra...

    Русско-турецкий словарь > раз

  • 7 maintenant que

    madem ki

    Maintenant qu'il est parti, je peux t'appeler. — Madem ki şimdi gitti, seni arayabilirim.

    Dictionnaire Français-Turc > maintenant que

  • 8 puisque

    çünkü, madem ki

    Puisque vous refusez, n'en parlons plus! — Madem ki reddediyorsunuz, sözü kapatalım !

    Dictionnaire Français-Turc > puisque

  • 9 коли

    уст., прост.
    ...sa

    ко́ли не хо́чешь,... — istemiyorsan..., madem (ki) istemiyorsun...

    Русско-турецкий словарь > коли

  • 10 поскольку

    ...dığına göre, madem(ki)

    Русско-турецкий словарь > поскольку

  • 11 так

    1) нареч. ( таким образом) böyle; öyle; şöyle; böylece; öylece; şöylece

    он (и́менно) так сказа́л — böyle söyledi

    отве́чу так:... — şöyle cevap vereceğim...

    так мы и сде́лал и / поступи́ли — öyle de yaptık

    так (оно́) и произошло́ / случи́лось — nitekim öyle oldu

    вот так он и око́нчил шко́лу — işte böylece okulu bitirdi

    пиши́ так, что́бы бы́ло поня́тно — anlaşılacak tarzda yaz

    он сел так, что́бы ви́деть нас — bizi görecek şekilde oturdu

    хлеб так и оста́лся на поля́х — ekinler tarlada olduğu gibi kaldı

    он э́то де́лал не так — bunu başka türlü yapardı

    э́та кампа́ния зако́нчилась так же неожи́данно, как и начала́сь — bu kampanya başladığı gibi ani biçimde sona erdi

    2) нареч. (до такой степени, настолько) o kadar, öylesine; böylesine; şöylesine

    го́род так измени́лся, что... — şehir öylesine değişmiş ki,...

    раз уж ты так наста́иваешь,... — madem ki bu kadar ısrar ediyorsun...

    он так похуде́л, что... — öyle zayıfladı ki,...

    я так обра́довался! — bir sevindim ki!

    я так соску́чился по тебе́! — seni bir göresim geldi ki sorma!

    он так чита́ет Пу́шкина - заслу́шаешься! — bir Puşkin okuyuşu var ki, tadına doyulmaz!

    она́ так испуга́лась, что... — öylesine / o kadar korktu ki,...

    3) нареч., в соч.

    э́то тебе́ так не пройдёт! (будешь наказан)senin yanına kalmaz bu!

    я про́сто так спроси́л — sordum işte...

    5) союз (в таком случае, тогда) öyleyse, o halde

    ре́шил, так поезжа́й — karar verdinse git (öyleyse)

    6) частица, разг. ( ничего особенного) hiç; şöyle böyle

    что с тобо́й? - Так... — neyin var?- Hiç...

    как карти́на? - Так, сре́дняя — filim nasıl? - Şöyle böyle olanlardan

    так ты его зна́ешь? — onu tanıyorsun ha?

    так о чём я говори́л? — ne diyordum?

    так вы придёте? — peki, gelir misiniz?

    8) союз (но, да) ama

    я пое́хал бы, так де́нег нет — giderdim ama param yok

    9) частица усил., в соч.

    а я так ду́маю, что он непра́в — bana sorsan haklı değil(dir) derim

    вот э́то тра́ктор так тра́ктор! — traktör dediğin / dediğimiz böyle olur işle!

    лет так пять (уже́) бу́дет — şöyle böyle beş yıl var / oldu

    11) частица (например, к примеру) söz gelişi

    так, наприме́р — örneğin

    ••

    за такпрост. babasının hayrına ( даром), bedava(dan)

    я и так уста́л — zaten yorgunum

    раз / когда́ так — öyleyse

    так бы и полете́л! — öyle geldi ki havalanıp uçayım!

    вот так(-то), сыно́к! — işle böyle, evlat!

    говорю́ ему́, что так и так (мол), что... — ona durum böyle böyle,... diyorum

    он так себе́ челове́к — o şöyle böyle bir adam

    так-то оно так, но... — см. оно

    ра́зве не так? — öyle değil mi? yanlış mı?

    мы так и́ли и́наче́ не оста́лись бы здесь — nasıl olsa burada kalmayacaktık

    так как — çünkü,...dığından,...dığı için

    Русско-турецкий словарь > так

  • 12 as

    adv. kadar, olarak, gibi, iken
    ————————
    conj. ki; madem; olduğu gibi, diği gibi, iken, irken; karşın, rağmen; mademki
    ————————
    n. gibi
    * * *
    1. de (ýf.) 2. olarak (prep.)
    * * *
    [æz] 1. conjunction
    1) (when; while: I met John as I was coming home; We'll be able to talk as we go.) (yapar)ken
    2) (because: As I am leaving tomorrow, I've bought you a present.) çünkü,...-diği için
    3) (in the same way that: If you are not sure how to behave, do as I do.)...-diği gibi
    4) (used to introduce a statement of what the speaker knows or believes to be the case: As you know, I'll be leaving tomorrow.)...gibi, üzere
    5) (though: Old as I am, I can still fight; Much as I want to, I cannot go.)...-diği hâlde, rağmen
    6) (used to refer to something which has already been stated and apply it to another person: Tom is English, as are Dick and Harry.)...-diği gibi
    2. adverb
    (used in comparisons, eg the first as in the following example: The bread was as hard as a brick.) kadar
    3. preposition
    1) (used in comparisons, eg the second as in the following example: The bread was as hard as a brick.) kadar
    2) (like: He was dressed as a woman.) gibi
    3) (with certain verbs eg regard, treat, describe, accept: I am regarded by some people as a bit of a fool; He treats the children as adults.) olarak
    4) (in the position of: He is greatly respected both as a person and as a politician.) olarak
    - as if / as though
    - as to

    English-Turkish dictionary > as

  • 13 since

    adv. beri, o zamandan beri, bu yana
    ————————
    conj. den beri, olalı, edeli, madem, yapalı, mademki, dığı için
    ————————
    prep. den beri, den itibaren, den bu yana
    * * *
    1. için (ýf.) 2. den beri (prep.)
    * * *
    1. conjunction
    1) ((often with ever) from a certain time onwards: I have been at home (ever) since I returned from Italy.)...-den beri
    2) (at a time after: Since he agreed to come, he has become ill.)...-den beri
    3) (because: Since you are going, I will go too.) çünkü,...-diği için
    2. adverb
    1) ((usually with ever) from that time onwards: We fought and I have avoided him ever since.) o zamandan beri
    2) (at a later time: We have since become friends.) sonradan
    3. preposition
    1) (from the time of (something in the past) until the present time: She has been very unhappy ever since her quarrel with her boyfriend.)...-den beri
    2) (at a time between (something in the past) and the present time: I've changed my address since last year.)...-den bu yana
    3) (from the time of (the invention, discovery etc of): the greatest invention since the wheel.)...-den bugüne

    English-Turkish dictionary > since

  • 14 seeing

    conj. madem, mademki
    ————————
    n. görme
    ————————
    prep. dolayı, için, yüzünden
    * * *
    1. görme (n.) 2. gör (v.) 3. görerek (prep.)

    English-Turkish dictionary > seeing

  • 15 Anbetracht

    Anbetracht ['anbətraxt]
    in \Anbetracht göz önüne alındığında;
    in \Anbetracht dessen, dass... madem [o mademki]..., -diğine göre...

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Anbetracht

  • 16 then

    o zaman, o zamanlar, o süre içinde; sonra, ondan sonra, daha sonra; bu durumda, öyleyse, madem öyle; o zamanki

    English to Turkish dictionary > then

См. также в других словарях:

  • madem — MADÉM s. v. metal, mină, minereu, ocnă, subteran. Trimis de siveco, 25.10.2008. Sursa: Sinonime  madém (madémuri), s.n. – Mină. – Mr. mademe, megl. mădemi. tc. maden, din arab. mảdĕm (Eguilaz, 207; Şeineanu, II, 240; Berneker, II, 2; Lokotsch,… …   Dicționar Român

  • madem — bağ., Ar. mādām Değil mi ki, diği için, diğine göre anlamlarında sebep göstermek için, başına getirildiği cümleyi daha sonraki cümleye bağlayan bir söz, mademki Bakma sen madem tanıdıkmış, bulur bir çaresini. Ç. Altan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • değil mi ki — madem, mademki …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • HUDUS VE İMKÂN — Usul üd din ve İlm i kelâmın dâhi ulemâsının ve Hükemâ i İslâmiyyenin gördükleri ve hadsiz bürhanlar ile isbat ettikleri hudus ve imkân hakikatları.(Onlar demişler ki: Mâdem âlemde ve her şeyde tegayyür ve tebeddül var, elbette fânidir, hâdistir …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • BÂKİ — Ebedî, dâimî. Sonu gelmez. Ölmez. * Sonsuz. * Cenab ı Hak. * Artan. Geri kalan. * Bundan başka.(Madem beka, Bâki i Zülcelâl e mahsustur ve mâdem Bâki nin esması bâkiyedir ve mâdem Bâki nin âyineleri Bâki nin rengini, hükmünü alır ve bir nevi… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • FANİ — Muvakkat, kaybolan, gelip geçici, devamlı olmayan, misâfir. (İnsan hangi bir şeye teveccüh ederse, onunla bağlanır ve onda fâni olur. İ.İ.)(Ey insanlar! Fâni, kısa, fâidesiz ömrünüzü; bâki, uzun, fâideli, meyvedâr yapmak ister misiniz? Madem… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ŞUURDÂRÂNE — f. Haberli ve iyice tanıyarak. Kendinden haberi olarak. Bilerek, bilir gibi.(Hayat olmazsa vücud vücud değildir; ademden farkı olmaz. Hayat, ruhun ziyasıdır. Şuur, hayatın nurudur. Madem ki hayat ve şuur bu kadar ehemmiyetlidirler. Ve madem şu… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • Raucourt, Francisca Maria Sophie Saucerotte — Raucourt, Francisca Maria Sophie Saucerotte, Schauspielerin des Théatre français, geb. am 3. März 1756 zu Nancy, begleitete ihren Vater, der Komiker war, als Kind noch auf Reisen und betrat bereits im 12. Jahre in Spanien die Bühne. 1770 nach… …   Damen Conversations Lexikon

  • Nawabshah — نوابشاہ   City   Nawab Shah …   Wikipedia

  • Anton Wilhelm Amo — (* um 1703 in Nkubeam bei Axim, heute Ghana; † nach 1753 vermutlich im heutigen Ghana) ist der erste bekannte Philosoph und Rechtswissenschaftler afrikanischer Herkunft in Deutschland. Inhaltsverzeichnis 1 Leben 2 Ehrungen …   Deutsch Wikipedia

  • GR-EO16 — Datei:Flag of Greece.svg Nationalstraße 16 (Ethiniki Odos 16) Länge: ca. 132 km   Kreuzungspunkte von Nordwest (Thessaloniki) nach Südost ( …   Deutsch Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»