-
1 madam
madem -
2 madam ki
madem ki -
3 madam
madem -
4 madam ki
madem ki -
5 seeing that
madem, mademki* * *için* * *(since; considering that: Seeing that he's ill, he's unlikely to come.) madem(ki);...-diği için -
6 раз
I м1) врз kez, defa, kere, seferтри ра́за — üç kez / defa
корми́ть три ра́за в день — günde üç öğün yemek vermek
увели́читься / возрасти́ в три ра́за — üç kat / misli artmak
в пе́рвый раз — ilk kez / kere
я вас пе́рвый раз ви́жу́ — sizi ilk görüyorum
я уже в тре́тий раз говорю́,... — üçtür söylüyorum,...
прочти́ ещё раз — bir (kez) daha oku
терпе́ние, терпе́ние и ещё раз терпе́ние — sabır, sabır, gene sabır
ка́ждый раз по-ра́зному — her defasında / seferinde başka türlü
на сей раз — bu kez / defa
на сей раз хва́тит — bu defalık yeter
раз в два дня — iki günde bir, gün aşırı
раз в не́сколько лет — her birkaç yılda bir
поговорю́(-ка) я с ним в после́дний раз — onunla son olarak konuşayım da
2) нескл. ( при счёте) birэ́то раз, а во-вторы́х,... — bu bir, ikincisi de...
••в друго́й раз — başka sefere
ино́й раз — kimi kez / defa
не раз — defalarca, çok kez
ни ра́зу — bir kez / kere olsun
сейча́с в са́мый раз пообе́дать — şimdi yemek yemenin tam sırası
II нареч.э́то пальто́ тебе́ в са́мый раз — bu palto tam sana göredir
bir gün; bir defasındaраз ле́том — bir yaz günü
III союз, разг.ка́к-то раз — bir gün, bir defasında / seferinde
раз (э́то) так,... — madem böyledir,...
раз ты хо́чешь,... — madem istiyorsun..., sen istedikten sonra...
-
7 maintenant que
madem ki◊Maintenant qu'il est parti, je peux t'appeler. — Madem ki şimdi gitti, seni arayabilirim.
-
8 puisque
çünkü, madem ki◊Puisque vous refusez, n'en parlons plus! — Madem ki reddediyorsunuz, sözü kapatalım !
-
9 коли
уст., прост....saко́ли не хо́чешь,... — istemiyorsan..., madem (ki) istemiyorsun...
-
10 поскольку
...dığına göre, madem(ki) -
11 так
1) нареч. ( таким образом) böyle; öyle; şöyle; böylece; öylece; şöyleceон (и́менно) так сказа́л — böyle söyledi
отве́чу так:... — şöyle cevap vereceğim...
так мы и сде́лал и / поступи́ли — öyle de yaptık
так (оно́) и произошло́ / случи́лось — nitekim öyle oldu
вот так он и око́нчил шко́лу — işte böylece okulu bitirdi
пиши́ так, что́бы бы́ло поня́тно — anlaşılacak tarzda yaz
он сел так, что́бы ви́деть нас — bizi görecek şekilde oturdu
хлеб так и оста́лся на поля́х — ekinler tarlada olduğu gibi kaldı
он э́то де́лал не так — bunu başka türlü yapardı
э́та кампа́ния зако́нчилась так же неожи́данно, как и начала́сь — bu kampanya başladığı gibi ani biçimde sona erdi
2) нареч. (до такой степени, настолько) o kadar, öylesine; böylesine; şöylesineго́род так измени́лся, что... — şehir öylesine değişmiş ki,...
раз уж ты так наста́иваешь,... — madem ki bu kadar ısrar ediyorsun...
он так похуде́л, что... — öyle zayıfladı ki,...
я так обра́довался! — bir sevindim ki!
я так соску́чился по тебе́! — seni bir göresim geldi ki sorma!
он так чита́ет Пу́шкина - заслу́шаешься! — bir Puşkin okuyuşu var ki, tadına doyulmaz!
она́ так испуга́лась, что... — öylesine / o kadar korktu ki,...
3) нареч., в соч.э́то тебе́ так не пройдёт! (будешь наказан) — senin yanına kalmaz bu!
4) нареч. ( без особого намерения) işteя про́сто так спроси́л — sordum işte...
5) союз (в таком случае, тогда) öyleyse, o haldeре́шил, так поезжа́й — karar verdinse git (öyleyse)
6) частица, разг. ( ничего особенного) hiç; şöyle böyleчто с тобо́й? - Так... — neyin var?- Hiç...
как карти́на? - Так, сре́дняя — filim nasıl? - Şöyle böyle olanlardan
7) частица demekтак ты его зна́ешь? — onu tanıyorsun ha?
так о чём я говори́л? — ne diyordum?
так вы придёте? — peki, gelir misiniz?
8) союз (но, да) amaя пое́хал бы, так де́нег нет — giderdim ama param yok
9) частица усил., в соч.а я так ду́маю, что он непра́в — bana sorsan haklı değil(dir) derim
вот э́то тра́ктор так тра́ктор! — traktör dediğin / dediğimiz böyle olur işle!
10) частица ( указывает на приблизительное количество) şöyle böyle, kadarлет так пять (уже́) бу́дет — şöyle böyle beş yıl var / oldu
11) частица (например, к примеру) söz gelişiтак, наприме́р — örneğin
••я и так уста́л — zaten yorgunum
раз / когда́ так — öyleyse
так бы и полете́л! — öyle geldi ki havalanıp uçayım!
вот так(-то), сыно́к! — işle böyle, evlat!
говорю́ ему́, что так и так (мол), что... — ona durum böyle böyle,... diyorum
он так себе́ челове́к — o şöyle böyle bir adam
так-то оно так, но... — см. оно
ра́зве не так? — öyle değil mi? yanlış mı?
мы так и́ли и́наче́ не оста́лись бы здесь — nasıl olsa burada kalmayacaktık
так как — çünkü,...dığından,...dığı için
-
12 as
adv. kadar, olarak, gibi, iken————————conj. ki; madem; olduğu gibi, diği gibi, iken, irken; karşın, rağmen; mademki————————n. gibi* * *1. de (ýf.) 2. olarak (prep.)* * *[æz] 1. conjunction1) (when; while: I met John as I was coming home; We'll be able to talk as we go.) (yapar)ken2) (because: As I am leaving tomorrow, I've bought you a present.) çünkü,...-diği için3) (in the same way that: If you are not sure how to behave, do as I do.)...-diği gibi4) (used to introduce a statement of what the speaker knows or believes to be the case: As you know, I'll be leaving tomorrow.)...gibi, üzere5) (though: Old as I am, I can still fight; Much as I want to, I cannot go.)...-diği hâlde, rağmen6) (used to refer to something which has already been stated and apply it to another person: Tom is English, as are Dick and Harry.)...-diği gibi2. adverb(used in comparisons, eg the first as in the following example: The bread was as hard as a brick.) kadar3. preposition1) (used in comparisons, eg the second as in the following example: The bread was as hard as a brick.) kadar2) (like: He was dressed as a woman.) gibi3) (with certain verbs eg regard, treat, describe, accept: I am regarded by some people as a bit of a fool; He treats the children as adults.) olarak4) (in the position of: He is greatly respected both as a person and as a politician.) olarak•- as for- as if / as though
- as to -
13 since
adv. beri, o zamandan beri, bu yana————————conj. den beri, olalı, edeli, madem, yapalı, mademki, dığı için————————prep. den beri, den itibaren, den bu yana* * *1. için (ýf.) 2. den beri (prep.)* * *1. conjunction1) ((often with ever) from a certain time onwards: I have been at home (ever) since I returned from Italy.)...-den beri2) (at a time after: Since he agreed to come, he has become ill.)...-den beri3) (because: Since you are going, I will go too.) çünkü,...-diği için2. adverb1) ((usually with ever) from that time onwards: We fought and I have avoided him ever since.) o zamandan beri2) (at a later time: We have since become friends.) sonradan3. preposition1) (from the time of (something in the past) until the present time: She has been very unhappy ever since her quarrel with her boyfriend.)...-den beri2) (at a time between (something in the past) and the present time: I've changed my address since last year.)...-den bu yana3) (from the time of (the invention, discovery etc of): the greatest invention since the wheel.)...-den bugüne -
14 seeing
conj. madem, mademki————————n. görme————————prep. dolayı, için, yüzünden* * *1. görme (n.) 2. gör (v.) 3. görerek (prep.) -
15 Anbetracht
Anbetracht ['anbətraxt]in \Anbetracht göz önüne alındığında;in \Anbetracht dessen, dass... madem [o mademki]..., -diğine göre... -
16 then
o zaman, o zamanlar, o süre içinde; sonra, ondan sonra, daha sonra; bu durumda, öyleyse, madem öyle; o zamanki
См. также в других словарях:
madem — MADÉM s. v. metal, mină, minereu, ocnă, subteran. Trimis de siveco, 25.10.2008. Sursa: Sinonime madém (madémuri), s.n. – Mină. – Mr. mademe, megl. mădemi. tc. maden, din arab. mảdĕm (Eguilaz, 207; Şeineanu, II, 240; Berneker, II, 2; Lokotsch,… … Dicționar Român
madem — bağ., Ar. mādām Değil mi ki, diği için, diğine göre anlamlarında sebep göstermek için, başına getirildiği cümleyi daha sonraki cümleye bağlayan bir söz, mademki Bakma sen madem tanıdıkmış, bulur bir çaresini. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
değil mi ki — madem, mademki … Çağatay Osmanlı Sözlük
HUDUS VE İMKÂN — Usul üd din ve İlm i kelâmın dâhi ulemâsının ve Hükemâ i İslâmiyyenin gördükleri ve hadsiz bürhanlar ile isbat ettikleri hudus ve imkân hakikatları.(Onlar demişler ki: Mâdem âlemde ve her şeyde tegayyür ve tebeddül var, elbette fânidir, hâdistir … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
BÂKİ — Ebedî, dâimî. Sonu gelmez. Ölmez. * Sonsuz. * Cenab ı Hak. * Artan. Geri kalan. * Bundan başka.(Madem beka, Bâki i Zülcelâl e mahsustur ve mâdem Bâki nin esması bâkiyedir ve mâdem Bâki nin âyineleri Bâki nin rengini, hükmünü alır ve bir nevi… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
FANİ — Muvakkat, kaybolan, gelip geçici, devamlı olmayan, misâfir. (İnsan hangi bir şeye teveccüh ederse, onunla bağlanır ve onda fâni olur. İ.İ.)(Ey insanlar! Fâni, kısa, fâidesiz ömrünüzü; bâki, uzun, fâideli, meyvedâr yapmak ister misiniz? Madem… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ŞUURDÂRÂNE — f. Haberli ve iyice tanıyarak. Kendinden haberi olarak. Bilerek, bilir gibi.(Hayat olmazsa vücud vücud değildir; ademden farkı olmaz. Hayat, ruhun ziyasıdır. Şuur, hayatın nurudur. Madem ki hayat ve şuur bu kadar ehemmiyetlidirler. Ve madem şu… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Raucourt, Francisca Maria Sophie Saucerotte — Raucourt, Francisca Maria Sophie Saucerotte, Schauspielerin des Théatre français, geb. am 3. März 1756 zu Nancy, begleitete ihren Vater, der Komiker war, als Kind noch auf Reisen und betrat bereits im 12. Jahre in Spanien die Bühne. 1770 nach… … Damen Conversations Lexikon
Nawabshah — نوابشاہ City Nawab Shah … Wikipedia
Anton Wilhelm Amo — (* um 1703 in Nkubeam bei Axim, heute Ghana; † nach 1753 vermutlich im heutigen Ghana) ist der erste bekannte Philosoph und Rechtswissenschaftler afrikanischer Herkunft in Deutschland. Inhaltsverzeichnis 1 Leben 2 Ehrungen … Deutsch Wikipedia
GR-EO16 — Datei:Flag of Greece.svg Nationalstraße 16 (Ethiniki Odos 16) Länge: ca. 132 km Kreuzungspunkte von Nordwest (Thessaloniki) nach Südost ( … Deutsch Wikipedia