Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

kurnazlık

  • 41 tilkilik

    1. شطارة [شَطَارَة]
    Anlamı: kurnazlık
    2. مكر [مَكْر]
    Anlamı: kurnazlık

    Türkçe-Arapça Sözlük > tilkilik

  • 42 astuce

    n f
    kurnazlık

    Dictionnaire Français-Turc > astuce

  • 43 düşünmek

    ду́мать обду́мывать размышля́ть
    * * *
    1) -i мы́слить, ду́мать, размышля́ть

    geçmişi düşündüm — я поду́мал о про́шлом

    2) -i приду́мывать, заду́мывать

    bir kurnazlık düşündü — он заду́мал каку́ю-то хи́трость

    bu iş için ben bir çare düşündüm — я приду́мал вы́ход из э́того положе́ния

    yola çıkmayı düşünüyorum — я ду́маю отпра́виться в путь

    3) -i ду́мать, проявля́ть забо́ту, беспоко́иться о ком-чём

    bizim şirket memurlarını düşünüyor — на́ша компа́ния забо́тится о свои́х слу́жащих

    yalnız kendini düşünüyor — он ду́мает то́лько о себе́

    4) быть озабо́ченным / удручённым; огорча́ться, печа́литься, горева́ть

    bu kadar düşünme, elbet bir çare bulunur — ты уж так не горю́й, коне́чно же, како́й-нибу́дь вы́ход найдётся

    ••

    Türkçe-rusça sözlük > düşünmek

  • 44 изощрение

    с
    ( уловка) hile; oyun; kurnazlık ( хитрость)

    Русско-турецкий словарь > изощрение

  • 45 плутовской

    плутовски́м путём / мане́ром — hile yoluyla, hileli yoldan

    плутовско́е лицо́ — kurnazlık okunan yüz

    Русско-турецкий словарь > плутовской

  • 46 придумывать

    несов.; сов. - приду́мать, врз
    icat etmek, uydurmak; bulmak; akıl etmek ( догадываться)

    приду́мывать отгово́рку — bir bahane icat etmek / uydurmak

    они приду́мали каку́ю-то хи́трость — bir kurnazlık buldular

    де́вушка жила́ в ми́ре, кото́рый сама́ себе́ приду́мала — kız kendi icat ettiği bir dünyada yaşıyordu

    что́-нибудь приду́маем! — bir şey uydururuz! bir çaresini düşünür buluruz!

    он всегда́ приду́мывал себе́ како́е-нибудь де́ло и обяза́тельно труди́лся — daima kendine bir iş icat eder, mutlaka çalışırdı

    Русско-турецкий словарь > придумывать

  • 47 art

    adj. sanat, sanatsal
    ————————
    n. sanat, yaratıcılık, ressamlık, ustalık, hüner, beceri; bilim dalı; kurnazlık, şeytanlık
    * * *
    sanat
    * * *
    1) (painting and sculpture: I'm studying art at school; Do you like modern art?; ( also adjective) an art gallery, an art college.) sanat
    2) (any of various creative forms of expression: painting, music, dancing, writing and the other arts.) sanat
    3) (an ability or skill; the (best) way of doing something: the art of conversation/war.) usul, beceri
    - artfully
    - artfulness
    - arts

    English-Turkish dictionary > art

  • 48 arts

    n. hile, kurnazlık, şeytanlık, edebiyat ve beşeri ilimler
    * * *
    noun plural ((often with capital) languages, literature, history, as opposed to scientific subjects.) sosyal bilimler

    English-Turkish dictionary > arts

  • 49 dodge

    n. yana çekilme, kurtulma; kurnazlık; hile; dolap
    ————————
    v. yana kaçmak, kenara sıçramak, fırlamak, kaçınmak, sıyrılmak; kaçamak yapmak; atlatmak, kaytarmak
    * * *
    1. aniden kaç (v.) 2. aniden kaçış (n.)
    * * *
    [do‹] 1. verb
    (to avoid (something) by a sudden and/or clever movement: She dodged the blow; He dodged round the corner out of sight; Politicians are very good at dodging difficult questions.) atlatmak, yan çizmek, çalım atmak
    2. noun
    1) (an act of dodging.) atlatma, yan çizme, çalım atma
    2) (a trick: You'll never catch him - he knows every dodge there is.) dümen, dolap

    English-Turkish dictionary > dodge

  • 50 finesse

    n. incelik, hile, kurnazlık, ustalık, beceri, fines (briç)
    * * *
    [fines]
    (cleverness and skill in dealing with a situation etc: She managed that situation with great finesse.) ustalık, maharet

    English-Turkish dictionary > finesse

  • 51 fox

    n. tilki, kurnaz
    ————————
    v. kurnazlık etmek, aldatmak, sararmak (kitap), ekşimek (bira)
    * * *
    1. kurnazca aldat (v.) 2. tilki (n.)
    * * *
    [foks] 1. plural - foxes; noun
    (a type of reddish-brown wild animal which looks like a dog.) tilki
    2. adjective
    fox-fur.) tilki, tilkiye ait
    3. verb
    (to puzzle or confuse: She was completely foxed.) faka bastırmak
    - foxhound
    - fox terrier

    English-Turkish dictionary > fox

  • 52 shiftiness

    n. hilekârlık, kurnazlık, aldatmaca, pişkinlik, güvenilmezlik
    * * *
    hilekarlık
    * * *
    noun hilekârlık

    English-Turkish dictionary > shiftiness

  • 53 shrewdness

    n. cin gibilik, açıkgözlük, zekilik, akıllılık
    * * *
    akıllılık
    * * *
    noun kurnazlık

    English-Turkish dictionary > shrewdness

  • 54 slickness

    noun kurnazlık

    English-Turkish dictionary > slickness

  • 55 smartness

    n. akıllılık, zekilik, kurnazlık, hazırcevaplık, uyanıklık, beceriklilik, eli yatkınlık, şıklık, kibarlık, zerâfet, şiddet
    * * *
    şıklık
    * * *
    noun şıklık

    English-Turkish dictionary > smartness

  • 56 stratagem

    n. savaş hilesi, kurnazlık
    * * *
    hile
    * * *
    ['strætə‹əm]
    (a trick or plan.) hile

    English-Turkish dictionary > stratagem

  • 57 strategy

    n. strateji, taktik, savaş bilimi, kurnazlık
    * * *
    strateji
    * * *
    ['strætə‹i]
    plural - strategies; noun
    1) (the art of planning a campaign or large military operation: military strategy.) savaş bilimi, strateji
    2) (the art of, or a scheme for, managing an affair cleverly.) bir işi yönetme sanatı
    - strategically
    - strategist

    English-Turkish dictionary > strategy

  • 58 trick

    adj. hileli
    ————————
    n. aldatmaca, oyun, üçkâğıt, numara, el çabukluğu, üçkâğıtçılık, çalım, dalavere, dümen, hile, muziplik, azizlik, kötü şaka, işin sırrı, kurnazlık, püf noktası, marifet, güzel kadın, oyunda yerde toplanan kâğıtlar, fahişenin müşterisi, dümen nöbeti
    ————————
    v. kandırmak, oyun etmek, oyuna getirmek, aldatmak, faka bastırmak
    * * *
    1. aldat (v.) 2. hile (n.)
    * * *
    [trik] 1. noun
    1) (something which is done, said etc in order to cheat or deceive someone, and sometimes to frighten them or make them appear stupid: The message was just a trick to get her to leave the room.) oyun, numara, şeytanlık
    2) (a clever or skilful action (to amuse etc): The magician performed some clever tricks.) oyun, hokkabazlık, numara
    2. adjective
    (intended to deceive or give a certain illusion: trick photography.) aldatıcı
    - trickster
    - tricky
    - trickily
    - trickiness
    - trick question
    - do the trick
    - play a trick / tricks on
    - a trick of the trade
    - trick or treat!

    English-Turkish dictionary > trick

  • 59 wrinkle

    n. kırışıklık, kırışık, buruşukluk, buruşma, ustaca çözüm, kurnazlık, marifet, teknik, ipucu
    ————————
    v. kırışmak, buruşmak, kırıştırmak, buruşturmak, çatmak
    * * *
    1. buruştur (v.) 2. buruşukluk (n.)
    * * *
    ['riŋkl] 1. noun
    (a small crease on the skin (usually on one's face): Her face is full of wrinkles.) kırışıklık, burşukluk
    2. verb
    (to (cause to) become full of wrinkles or creases: The damp had wrinkled the pages.) kırış(tır)mak, buruş(tur)mak

    English-Turkish dictionary > wrinkle

  • 60 archness

    n. kurnazlık, şeytan gibi olma, cilve
    * * *
    çapkınlık

    English-Turkish dictionary > archness

См. также в других словарях:

  • kurnazlık — is., ğı Kurnaz olma durumu veya kurnazca iş Ön tarafta bir yer bulup oturunca kurnazlığına pek sevindi. H. Taner Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kurnazlık etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kurnazlık etmek — kurnazlaşmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • açıkgözlülük etmek — kurnazlık ederek amacına ulaşmaya çalışmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • CERBEZE — Aldatıcı sözlerle kurnazlık etme. Fazla sözlerle aldatıcılık. Haklı ve haksız sözlerle hakikatı gizleme. * Beceriklilik, fetânet ile temyiz ve cesaret i mutedile ve kuvvet i idareden ibâret olan sıfat ı zihniye.(Bu kelime, Arabçada: Hilekârlık,… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • cambazlık — is., ğı 1) Cambazın işi veya mesleği, akrobatlık, akrobatik, akrobasi İki çocuk iskelenin parmaklıklarında cambazlık yapıyor. S. F. Abasıyanık 2) At alıp satma veya yetiştirme işi Elli senedir cambazlık ettiği hâlde, ancak ömründe bir defa beyaz… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cerbeze — is., esk., Ar. cerbeẕe 1) Güzel konuşma Aldıracak bir şey olmadığını cerbezesiyle tekrar etti. Y. K. Beyatlı 2) Beceriklilik, girginlik 3) Kurnazlık, hilekârlık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hinlik — is., ği Hin, kurnaz olma durumu, kurnazlık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • köpoğluluk — is., ğu Kurnazlık, düzencilik …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kurnazlaşmak — nsz Kurnazca davranmak, kurnazlık etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sırıtmak — nsz 1) Dişlerini göstererek aptallık, şaşkınlık, kurnazlık veya alay belirtir biçimde gülmek Bir yandan karısını yatıştırmak istermiş gibi davranıyor, bir yandan hınzırca sırıtıyordu. O. Rifat 2) Yorgan, şilte vb.ni iri ve aralıklı diktirmek 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sinsi — sf. 1) Gizli ve kurnazca kötülük yapan Bu kadın ne kadar inatçı, sinsi bir kadın! M. Ş. Esendal 2) Gizlilik ve kurnazlık belirten Beklenilmeyen, sessiz, sinsi bir giriş. R. H. Karay 3) Gizlice başlayan, yavaş gelişen ve ağır sonuçlar doğurabilen… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»