-
1 бередить
kurcalamak* * *береди́ть ра́ну — yarayı kurcalamak / yarayı kurcalayıp azdırmak; yaraya tuz biber ekmek перен.
-
2 копаться
1) eşinmek; karıştırmak; kurcalamakво дворе́ копа́лись ку́ры — avluda tavuklar eşiniyordu
копа́ться в чемода́не — разг. bavulu karıştırmak
в мото́ре кто́-то копа́лся — разг. motoru kurcalamışlar
2) перен. kurcalamak, eşmekне бу́дем копа́ться в э́том (неприя́тном) де́ле — bu işi / sorunu kurcalamayalım
-
3 ковырять
karıştırmak; kurcalamakковыря́ть в зуба́х — dişlerini karıştırmak
-
4 сверлить
1) ( matkapla) delik açmak, delmekсверли́ть до́ску — tahtaya delik açmak
2) перен. kurcalamakэ́та мысль сверли́ла мой мозг — bu fikir zihnimi kurcalayıp duruyordu
-
5 травить
zehirlemek* * *1) zehirlemek; yok etmekтрави́ть мыше́й — ( zehirli yemle) fare yok etmek
2) тех. yedirmekтрави́ть ме́дную доску́ — bakır plakanın bazı yerlerini aside yedirmek
3) разг. zehirlemekтрави́ть ра́ну — yarayı kurcalamak; yaraya tuz biber ekmek
4) перен. ( изводить преследованиями) takip ede ede / takiplerle hırpalamak
См. также в других словарях:
kurcalamak — i 1) Ellemek, karıştırarak bakmak Radyoyu kurcalayıp iyice bozdu. 2) Sivri bir şey sokup karıştırarak zorlamak Kilidi kurcalamışlar. 3) Karıştırıp azdırmak, tahriş etmek Çıbanı kurcalamamalı. 4) mec. Meşgul ve rahatsız etmek Bu sorunun cevabı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmişini kurcalamak — geçmişini araştırarak kötü amaçlı kullanmak için birisiyle ilgili bilgi edinmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dibini kurcalamak (veya karıştırmak) — araştırmak, sorup öğrenmek Dibini kurcalıyorsun, ... birkaç merkez dışında Ege üreticisi çoğunluk küçük çiftçi, orta çiftçi! A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
zihnini kurcalamak (veya tırmalamak) — 1) (bir şey birinin) bir şey sık sık hatırlanıp insanı düşündürmek Bu istifham, bozuk bir plak gibi bütün gün zihnini tırmaladı durdu. H. Taner 2) (bir şey birinin) çözülmesi gerekli bir konu üzerinde durmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
zihnini kurcalamak — (bir şey kendi) bir şeyi anlamaya, kavramaya çalışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafasını kurcalamak — zihnini meşgul etmek, düşündürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
deşmek — i, er 1) Oymak, delmek, yara açmak, içini açmak, karıştırmak, kazmak 2) mec. Bir sorunun üzerinde yeniden durmak, hatırlatmak, kurcalamak Bu hatıraları daha deşmek istemiyorum. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
eşelemek — i 1) Toprak, kül gibi toz durumunda bulunan şeyleri hafifçe kazıp karıştırmak Eşeledik külleri, kıvılcımlar parladı. C. Uçuk 2) Dağıtıp karıştırmak Canan ın odasında, ayaklarıyla yorganı eşeleyip karyolayı sarsarak hıçkırırken buldu. P. Safa 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmiş — sf. 1) Geçme işini yapmış 2) Zaman bakımından geride kalmış Bu eski sesler içinde geçmiş zamanlar uyuyor, uyanıyor, geriniyor, yaşıyor gibidir. A. Ş. Hisar 3) Çürümeye yüz tutmuş 4) is. Bugüne göre geride kalmış olan zaman, mazi Onlar bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafa — is., Ar. ḳafā 1) İnsan başı, ser 2) Hayvanlarda genellikle ağız, göz, burun, kulak vb. organların bulunduğu vücudun en ön bölümü 3) Çocuk oyunlarında kullanılan zıpzıp taşının veya cevizin büyük boyu 4) Mekanik bir bütünün parçası Distribütör… … Çağatay Osmanlı Sözlük
karıştırmak — i, e 1) Karışma işini yaptırmak 2) i İçinde ne olduğunu anlamak veya aradığını bulmak amacıyla elle yoklamak Ceplerimi karıştırdım, bozuk para bulamadım. F. R. Atay 3) i Yemeği dibinin tutmaması için kaşıkla altüst etmek Pilavı karıştırmak. 4) i… … Çağatay Osmanlı Sözlük