-
1 kurşun
adj. plumbic--------n. bullet, lead, projectile, Saturn--------pref. plumbo* * *1. bullet 2. lead 3. lead (n.) -
2 kurşun
"lead; bullet; (oltada) sinker; lead, leaden" -
3 kurşun
"1. lead. 2. bullet. 3. lead seal. - atmak to fire a gun; to shoot a bullet. - boku dross of lead. -a dizmek /ı/ to execute (someone) by shooting him/her, send (someone) to the firing squad. - dökmek to melt lead and pour it into cold water over the head of a sick person in order to break an evil spell. - erimi range of a rifle. - gibi like lead, very heavy. - suyu Goulard´s extract. - yağdırmak /a/ to rain bullets (on). - yağmuruna tutmak /ı/ to rain bullets on. - yarası bullet wound." -
4 kurşun zehirlenmesi
n. lead poisoning--------kurşun zehirlenmesi (sudan)n. plumbism* * *1. lead poisoning 2. plumbism 3. saturnism -
5 kurşun ağacı
lead tree -
6 kurşun alaşımı
lead alloy -
7 kurşun anot
lead anode -
8 kurşun antimonit
lead antimonite -
9 kurşun arsenat
lead arsenate -
10 kurşun asetat
1. acetate of lead 2. lead acetate -
11 kurşun asitli akü
lead storage battery -
12 kurşun asitli batarya
lead acid battery -
13 kurşun azit
lead azide -
14 kurşun banyosu
lead bath -
15 kurşun banyosunda suverme
lead bath quenching -
16 kurşun banyosunda tavlama
lead bath annealing -
17 kurşun banyosu örtüsü
lead bath covering -
18 kurşun borat
lead borate -
19 kurşun boru
lead pipe -
20 kurşun bromür
lead bromide
См. также в других словарях:
kurşun — is., kim. 1) Atom numarası 82, atom ağırlığı 207,21, yoğunluğu 11,3 olan, 327,4 °C de eriyen, yumuşak ve bükülgen, mavimtırak esmer renkte bir element (simgesi Pb) 2) sf. Bu elementten yapılmış Kurşun boru. 3) Tüfek, tabanca vb. hafif ateşli… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun tutmak — (bir şeyi veya bir kimseyi) kurşuna hedef olmak, kurşun değecek gibi olmak Çatın arkadaşlar da atları çatın / Kurşun bizi tutuyor sipere yatın. Halk türküsü … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun atmak — 1) silahla mermi atmak Yarın, öbür gün Arap çeteleri ile sarılacaksınız, Peygamberin yeşil kubbesine kurşun atacaklar. F. R. Atay 2) mec. düşmanlık etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun dokunmak — mermi isabet etmek Suriye de bel kemiğine bir kurşun dokunmuştu. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun gibi — çok ağır Gurbet acısı kurşun gibi içine çökmüştü şimdi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun yağdırmak — çok sayıda kurşun atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun yağmuruna tutmak — (birini veya bir şeyi) çok sayıda ve sürekli kurşun atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun erimi — is. Merminin en çok ulaşabildiği uzaklık … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun grisi — is. 1) Koyu gri renk 2) sf. Bu renkte olan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun kalem — is. İçi grafitli, yazısı kolayca silinebilen, değişik biçimleri olan bir tür kalem … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurşun otu — is., bit. b. Diş otu … Çağatay Osmanlı Sözlük