-
1 qatmaq
katmak -
2 qatmaq
katmak -
3 добавлять
katmak; eklemek,ilave etmek* * *несов.; сов. - доба́вить1) katmakдобавля́ть воды́ во что-л. — bir şeye su katmak
2) eklemek, ilave etmekдоба́вить па́ру строк — bir iki satır eklemek
-
4 ενσωματώνω
katmak, bünyesine almak -
5 attach to
katmak, dahil etmek, almak -
6 compound
katmak, eklemek, artirmak; birlestirmek; davadan vazgeçmek; bilesik faiz hesaplamak, bilesim, terkip; bilesik sözcük,bilesik, karisik -
7 count in
katmak, dahil etmek -
8 include
katmak, dahil etmek; içine almak, kapsamak, içermek -
9 annex
n. ek, ilave, eklenti; ek bina————————v. eklemek, ilave etmek, katmak, topraklarına katmak; habersiz almak* * *1. ekle (v.) 2. ilave (n.)* * *1. [ə'neks] verb(to take possession of (eg a country).) ele geçirmek, topraklarına katmak2. ['æneks] noun(a building added to, or used as an addition to, another building: a hotel annexe.) ek bina, müştemilat -
10 season
n. sezon, mevsim, zaman, vakit————————v. tatlandırmak, baharatını katmak, çeşni katmak, terbiyelemek, kurutmak, alıştırmak, yumuşatmak, olgunlaştırmak, olgunlaşmak, alışmak, kurumak* * *1. lezzet ver (v.) 2. mevsim (n.)* * *['si:zn] 1. noun1) (one of the main divisions of the year according to the regular variation of the weather, length of day etc: The four seasons are spring, summer, autumn and winter; The monsoon brings the rainy season.) mevsim2) (the usual, proper or suitable time for something: the football season.) mevsim, sezon2. verb1) (to add salt, pepper, mustard etc to: She seasoned the meat with plenty of pepper.) çeşni katmak2) (to let (wood) be affected by rain, sun etc until it is ready for use.) kurutmak, sertleştirmek•- seasonal
- seasoned
- seasoning
- season ticket
- in season
- out of season -
11 spice
n. baharat, çeşni, bahar, heyecan————————v. heyecan katmak, baharat koymak, çeşni katmak, ilginçleştirmek* * *1. baharatla (v.) 2. baharat (n.)* * *1. noun1) (a usually strong-smelling, sharp-tasting vegetable substance used to flavour food (eg pepper or nutmeg): We added cinnamon and other spices.) baharat2) (anything that adds liveliness or interest: Her arrival added spice to the party.) değişiklik, heyecan2. verb(to flavour with spice: The curry had been heavily spiced.) baharat katmak- spiced- spicy
- spiciness -
12 ضم
Iضَمّ1. bireşim2. eklentiAnlamı: ek durumunda bulunan parça3. entegrasyonAnlamı: bütünleşme, birleşme4. ilhakAnlamı: katma, ekleme5. katmaAnlamı: katmak işi, ilhak6. terkipAnlamı: birleşim, bileştirme7. bileşimIIضَمَّ1. kaplamakAnlamı: bir kabın, bir kılıfın, bir örtünün içine almak2. çatmak3. genellemekAnlamı: tamim etmek4. içermekAnlamı: kapsamak, içine almak5. eklemekAnlamı: bir şeyi ilâve ile tamamlamak, ulamak6. katmak7. kapsamakAnlamı: içine almak8. ulamakAnlamı: eklemek, katmak9. bileştirmekAnlamı: bileşmesini sağlamak -
13 пополнять
несов.; сов. - попо́лнитьtamamlamak; katmakпополня́ть колле́кцию — koleksiyonu tamamlamak
пополня́ть ро́ту — bölüğün kadrosunu tamamlamak
ты́сячи из них попо́лнили а́рмию безрабо́тных — binlercesi işsizler ordusuna katıldı
пополня́ть запа́сы горю́чего — мор. yakıt ikmali yapmak
пополня́ть библиоте́ку но́выми кни́гами — kütüphanedeki kitaplara yenilerini katmak
-
14 учитывать
sayımını yapmak; hesaba katmak,göz önüne almak* * *несов.; сов. - уче́сть, разг.1) (производить учёт чего-л.) sayımını yapmak, envanterini yapmak2) ( принимать во внимание) hesaba katmak, göz önüne almak, göz önünde tutmakуче́сть о́пыт про́шлого — geçmişin deneylerini göz önüne almak
-
15 add
v. eklemek, ilave etmek, karıştırmak, katmak, toplamak, artırmak* * *1. ekle 2. ekle (v.) 3. ek (n.)* * *[æd]1) ((often with to) to put (one thing) to or with (another): He added water to his whisky.) eklemek, katmak2) ((often with to, together, up) to find the total of (various numbers): Add these figures together; Add 124 to 356; He added up the figures.) toplamak3) (to say something extra: He explained, and added that he was sorry.)...-diye ekledi4) ((with to) to increase: His illness had added to their difficulties.) arttırmak•- addition- additional -
16 incorporate
adj. anonim, tüzel, birleşmiş, katılmış————————v. birleştirmek, katmak, dahil etmek, birleşmek, anonimleşmek* * *birleştir* * *[in'ko:pəreit](to contain or include as part of the whole: The shopping centre incorporates a library and a bank.) içine almak, katmak -
17 number
n. rakam, sayı, numara, miktar, adet, müzik parçası, tip, hoş şey————————v. saymak, numaralamak, hesaplamak, katmak, sayı saymak, içermek, katılmak, yaşında olmak* * *1. sayı 2. say (v.) 3. sayı (n.)* * *1. noun1) ((sometimes abbreviated to no - plural nos - when written in front of a figure) a word or figure showing eg how many of something there are, or the position of something in a series etc: Seven was often considered a magic number; Answer nos 1-10 of exercise 2.) numara, sayı, rakam2) (a (large) quantity or group (of people or things): He has a number of records; There were a large number of people in the room.) (çok) sayı/adet/miktar3) (one issue of a magazine: the autumn number.) sayı, nüsha4) (a popular song or piece of music: He sang his most popular number.) sevilen parça2. verb1) (to put a number on: He numbered the pages in the top corner.) numaralamak, numara vermek2) (to include: He numbered her among his closest friends.) dahil etmek, arasında saymak, katmak3) (to come to in total: The group numbered ten.)...sayıda olmak, toplam olarak...,...-e varmak•- number-plate
- his days are numbered
- without number -
18 reckon with
hesaba katmak, dikkate almak, göz önünde tutmak* * *(to be prepared for; to take into consideration: I didn't reckon with all these problems; He's a man to be reckoned with (= a powerful man).) hesaplaşmak; hesaba katmak -
19 sauce
n. sos, terbiye, salça, tat, lezzet, komposto [amer.], arsızlık, sululuk, şımarıklık, işvelilik————————v. sos katmak, terbiyelemek, çeşni katmak, tepesine çıkmak, şımarıklık etmek* * *sos* * *[so:s](a usually thick liquid that is poured over other food in order to add moisture and flavour: tomato sauce; an expert at making sauces.) sos, terbiye- saucy- saucily
- sauciness
- saucepan -
20 sugar
n. şeker, tatlı söz, kompliman, iltifat, para, şekerim, tatlım————————v. şeker katmak, tatlı sözler etmek, kompliman yapmak* * *1. şeker koy (v.) 2. şeker (n.)* * *['ʃuɡə] 1. noun(the sweet substance that is obtained from sugar-cane, or from the juice of certain other plants, and used in cooking and for sweetening tea, coffee etc: Do you take sugar in your coffee?) şeker2. verb(to sweeten, cover or sprinkle with sugar.) şeker koymak/katmak- sugary- sugariness
- sugar-cane
- sugar-coated
- sugar-free
- sugar lump
- sugar tongs
См. также в других словарях:
katmak — katmak, karıştırmak; katılaşmak, sert olmak; mihnete ve s ıkıntıya düşmek, yorulmak I, 205, 432, 440, 467; I I, 295 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
katmak — i, e, ar 1) Bir şeyin içine, üstüne veya yanına, niteliğini değiştirmek veya niceliğini artırmak için başka bir şey eklemek, karıştırmak, ilave etmek Sirkeye su katmak. 2) Bir araya getirmek Fadime, bu yavru bolluğu arasında kuzuları çocuklara ve … Çağatay Osmanlı Sözlük
katmak karmak — katmak, karıştırmak. I, 432 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
renk vermek (veya katmak) — 1) çamaşır rengi solmak 2) neşe, canlılık veya değişiklik kazandırmak O bunu dostuna duyduğu hayranlığa yeni bir renk katmak sevinci ile yapıyordu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
bire beş katmak — bire bin katmak Rahmi nin neyi var neyi yoksa özellikle de son zamanda aldıklarını, bire beş katarak sayanlar ... çıktı. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
boyut katmak — başka veya yeni bir görüş açısı vermek, genişlik, kapsam ve içerik kazandırmak Aylak kişiliğine tutarlı bir boyut katar. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
çeşni katmak — değişik bir katkı yapmak Varlığa yepyeni bir çeşni katan yepyeni bir ulus yaratacağım sizden. T. Oflazoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
pişmiş aşa (soğuk) su katmak — yoluna girmiş olan bir işi bozmak Biz olanca gücümüzle Batılılaşmaya çalışırken senin bu düşüncelerin pişmiş aşa soğuk su katıyor. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
birbirine katmak — 1) aralarını açmak, aralarını bozmak, olay çıkarmak 2) karıştırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
geceyi gündüze katmak — aralıksız, gece gündüz çalışmak, büyük çaba göstermek ... başaramayacağı kadar çok işlerin altına girmekten çekinmedi, geceyi gündüze katıp çalışmaya başladı. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortalığı birbirine katmak — kargaşa çıkarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük