-
21 strand
kiyi, sahil, yali; halatin bir kolu; tel, iplik; karaya oturmak; karaya oturtmak -
22 échouer
v i1 rater başaramamak2 toucher le fond karaya oturmak◊Le bateau a échoué. — Gemi karaya oturdu.
-
23 arrenare
t karaya oturtmak; karaya oturmak -
24 be aground
v. güç durumda kalmak, karaya oturmak -
25 be aground
v. güç durumda kalmak, karaya oturmak -
26 auflaufen
auflaufen v/i <-ge-, sn> MAR karaya oturmak;jemanden auflaufen lassen b-ni terslemek, refüze etmek -
27 Grund
Grund m <Grunds; Gründe> (Ursache) sebep, neden; (Boden) zemin, temel, yer; AGR a toprak, arazi; Gewässer dip;Grund und Boden mülk, emlak;aus diesem Grund(e) bu sebepten;von Grund auf temelden;im Grunde (genommen) aslında, (aslına bakılırsa);auf Grund laufen MAR karaya oturmak;auf den Grund gehen (kommen) -in derinine inmek;sich in Grund und Boden schämen utancından yerin dibine geçmek;aus gutem Grund haklı bir sebeple;allen Grund haben zu -mekte (yerden göğe kadar) haklı olmak -
28 Schiffbruch
Schiffbruch m deniz kazası;Schiffbruch erleiden karaya oturmak; fig baştankara etmek;Schiffbruch erleiden mit -de çuvallamak -
29 stranden
stranden v/i <sn> MAR karaya oturmak -
30 aufbrummen
auf|brummenjdm eine Strafe \aufbrummen birini bir cezaya çarptırmak;jdm die Kosten für etw \aufbrummen birine bir şeyin masraflarını yüklemekII vi1) ( Nebelhorn) ötüvermek -
31 auflaufen
-
32 festfahren
fest|fahrenirr vrsich \festfahrensie fuhren sich mit dem Auto im Sand/Schnee fest otomobille kuma/kara saplandılar2) ( Verhandlungen) çıkmaza girmek -
33 festliegen
fest|liegenirr vi1) ( bestimmt sein) belirlenmiş olmak2) naut karaya oturmak3) fin vadeli yatırılmış olmak -
34 festsitzen
-
35 Grund
1. kein pl1) ( Erdboden) arazi;\Grund und Boden arsa;jdn in \Grund und Boden reden birinin lafını ağzına tıkamak;sich in \Grund und Boden schämen yerin dibine geçmek2) ( eines Gewässers) dip;auf \Grund laufen karaya oturmak;im \Grunde ( genommen) aslında, esasen;zu \Grunde gehen batmak, mahvolmak;jdn/etw zu \Grunde richten bir kimseyi/şeyi mahvetmek3) ( Grundlage) temel, esas, zemin, taban;von \Grund auf temelinden;etw zu \Grunde legen bir şeyi esas almak;zu \Grunde liegen esas olmakes besteht kein \Grund zur Klage yakınmak için hiçbir neden yok;aus gesundheitlichen Gründen sağlık nedeniyle;ohne \Grund nedenli nedensiz, neden olmadan, sebepli sebepsiz, sebep olmaksızın;ohne jeden \Grund hiç yoktan, hiçbir sebep yokken;auf \Grund von dayanarak, müsteniden; ( wegen) nedeniyle, sebebiyle, yüzünden, dolayısıyla;strafmildernde Gründe hafifletici sebepler -
36 stranden
-
37 scheitern
başarısızlıkla sonuçlanmakkaraya oturmak -
38 мель
жsığlık; sığ yerсесть на мель (о судне) — sığa / karaya / kuma oturmak
снять су́дно с мели́ — gemiyi yüzdürmek
••сиде́ть на мели́ (быть без денег) — başı darda olmak
-
39 auf
auf [aʊf]I präp1) ( oben darauf) üstünde, üzerinde;\auf dem Tisch masanın üstünde;\auf dem Boden yerde;ich habe es \auf einem Bild gesehen ben onu bir resimde gördüm2) ( darauf befindlich)\auf Zypern Kıbrıs'ta;\auf der Straße yolda, sokakta;\auf der Karte/Welt haritada/dünyada;\auf dem Markt pazarda; comm piyasada3) ( drinnen) -de;\auf der Bank/der Post/dem Polizeirevier bankada/postada [o postanede] /karakolda;\auf dem Land(e) karada;\auf meinem Konto hesabımda4) ( während) iken;\auf Reisen yolculuk yaparken;\auf der Flucht kaçarken;\auf der Geburtstagsfeier yaş günü partisindeII präp1) etw \auf etw legen ( stellen) bir şeyi bir şeyin üzerine koymak;etw \auf einen Zettel schreiben bir şeyi bir kâğıda yazmak;\auf einen Berg steigen bir dağa çıkmak;sie setzte sich \auf die Bank banka oturdusich \auf den Boden setzen yere oturmak2) ( hin zu)sich \auf den Weg machen yola koyulmak;ich muss noch \auf die Post daha postaneye gitmem gerekiyor;\auf die Erde fallen yere [o yeryüzüne] düşmek;\aufs Land ziehen karaya çekmek;er kam \auf mich zu bana doğru geldi3) ( zeitlich)\auf einmal birdenbire;Heiligabend fällt \auf einen Dienstag Noel arifesi bir salıya rastlıyor;\auf lange Sicht uzun vadede;die Sitzung wurde \auf morgen verschoben oturum yarına [o ertesi güne] ertelendi;\aufs Neue! haydi yeni baştan!;\auf jeden Fall her hâlde, kesinlikle;\auf keinen Fall hiç mi hiç, kesinlikle, katiyen4) ( in einer bestimmten Art)\auf diese Weise böylece, bu biçimde [o şekilde];\auf Kredit kaufen ( fam) veresiye almak;\auf gut Glück şansına;\auf DeutschRR Almancada5) ( infolge)\auf seinen Rat ( hin) öğüdü üzerine;\auf Anfrage başvuru üzerine;\auf Grund dessen nedeniyle, dolayısıyla6) (im Hinblick \auf)\auf Kosten von...... hesabına;\auf dein Wohl! şerefine!;\auf eigene Gefahr zarar ve ziyanı kendisine ait olmak üzere7) ( sonstiger Gebrauch)\auf der Geige spielen keman çalmak;EinflussRR \auf jdn haben birine sözü geçmek1) ( hinauf)\auf und ab bir aşağı bir yukarı;er ist \auf und davon ( fam) toz oldu, tüydü, kirişi kırdı\auf sein yatmamış [o uyanık] olmakFenster \auf! pencereyi aç!4) ( sonstiger Gebrauch)von klein \auf çocukluğundan beriIV interj;\auf! kalk!; (los!) haydi! [o hadi!];\auf geht's! marş marş! -
40 Land
\Land und Leute kennen lernen ülke ve insanları tanımak;das Gelobte \Land Arzı Mevut;aus aller Herren Länder dünyanın bütün ülkelerinden, dünyanın dört bucağından;hier zu \Lande ülkemizde2) (Bundes\Land) eyalet;das \Land Hessen Hessen EyaletiWein aus deutschen \Landen Alman şarapları;durch die \Lande ziehen köy köy dolaşmak;drei Jahre gingen ins \Land ( geh) aradan üç yıl geçti1) (Fest\Land) kara;\Land in Sicht! kara göründü!;an \Land gehen karaya çıkmak;etw an \Land ziehen ( fam) bir şeyi eline geçirmek2) ( Gelände) arazi;das offene \Land açık arazi;hügeliges/steiniges \Land tepelik/taşlık arazi3) ( dörfliche Gegend) kır, köy, taşra;auf dem \Land wohnen köyde oturmak4) ( Ackerboden) toprak;das \Land bestellen toprağı ekip biçmek
- 1
- 2
См. также в других словарях:
karaya oturmak — gemi denizin sığ bölümüne saplanıp kalmak Olan olmuş, bizim teknenin bir yanı, pamuk şiltelere serilir gibi karaya oturmuş. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
gemi karaya oturmak — gemi, sığ bir yere saplanıp kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kara — 1. is. 1) En koyu renk, siyah, ak, beyaz karşıtı 2) sf. Bu renkte olan Kara gözlüm efkârlanma gül gayri / İbibikler öter ötmez ordayım. B. S. Erdoğan 3) Esmer 4) sf., mec. Kötü, uğursuz, sıkıntılı 5) mec. Yüz kızartıcı durum, leke 6) mec. İftira… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gemi — is., den. Su üstünde yüzen, insan ve yük taşımaya yarayan büyük taşıt, sefine Yük gemisi. Savaş gemisi. Birleşik Sözler gemi adamı gemi aslanı gemi bozma gemi çıkışı gemi enkazı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuruda kalmak — deniz alçaldığında gemi karaya oturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
baştan kara etmek — den batma tehlikesi karşısında, gemi başını karaya vurup oturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük