Перевод: с турецкого на арабский

с арабского на турецкий

kalp

  • 1 kalp

    إبدال
    إحساس
    إحلال
    أشر
    أفاك
    أفيك
    ألفة
    أنس
    إيناس
    استعاضة
    انقلاب
    بشاك
    تبادل
    تبدل
    تبديل
    تحسس
    تحول
    تعديل
    تغير
    تغيير
    تقلب
    حب
    حرارة
    خالجة
    خراص
    زائف
    زور
    زيف
    صوري
    عاطفة
    فؤاد
    قلب
    كاذب
    كذاب
    كذوب
    مائن
    مبادلة
    مبطل
    محاك
    مزور
    مزيف
    مستعار
    مشاعر
    مشعر
    مقايضة
    مقلد
    ملسون
    مودة
    ميان
    وجدان
    وداد
    وفاق

    Türkçe-Arapça Sözlük > kalp

  • 2 kalp

    1. إبدال [إِبْدال]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    2. إحساس [إِحْساس]
    Anlamı: sevgi, gönül
    3. إحساس [إِحْساس]
    Anlamı: duygu, his
    4. إحلال [إِحْلال]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    5. أشر [أَشِر]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    6. أشر [أَشِر]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    7. أفاك [أَفَّاك]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    8. أفيك [أَفِيك]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    9. ألفة [أُلْفَة]
    Anlamı: sevgi, gönül
    10. أنس [أُنْس]
    Anlamı: sevgi, gönül
    11. إيناس [إِيناس]
    Anlamı: sevgi, gönül
    12. استعاضة [اِسْتِعاضَة]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    13. انقلاب [اِنْقِلاب]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    14. بشاك [بشاك]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    15. تبادل [تَبَادُل]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    16. تبدل [تَبَدُّل]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    17. تبديل [تَبْدِيل]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    18. تحسس [تَحَسُّس]
    Anlamı: sevgi, gönül
    19. تحسس [تَحَسُّس]
    Anlamı: duygu, his
    20. تحول [تَحَوُّل]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    21. تعديل [تَعْدِيل]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    22. تغير [تَغَيُّر]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    23. تغيير [تَغْيِير]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    24. تقلب [تَقَلُّب]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    25. حب [حُبّ]
    Anlamı: sevgi, gönül
    26. حرارة [حَرَارَة]
    Anlamı: sevgi, gönül
    27. خالجة [خالِجَة]
    Anlamı: sevgi, gönül
    28. خالجة [خالِجَة]
    Anlamı: duygu, his
    29. خراص [خَرَّاص]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    30. زائف [زائِف]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    31. زائف [زائِف]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    32. زور [زُور]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    33. زور [زُور]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    34. زيف [زَيْف]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    35. زيف [زَيْف]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    36. صوري [صُورِيّ]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    37. عاطفة [عاطِفَة]
    Anlamı: sevgi, gönül
    38. عاطفة [عاطِفَة]
    Anlamı: duygu, his
    39. فؤاد [فُؤَاد]
    Anlamı: temiz kanı vücuda dağıtan organ, yürek
    40. قلب [قَلْب]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    41. قلب [قَلْب]
    Anlamı: temiz kanı vücuda dağıtan organ, yürek
    42. كاذب [كاذِب]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    43. كاذب [كاذِب]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    44. كذاب [كَذَّاب]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    45. كذاب [كَذَّاب]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    46. كذوب [كَذُوب]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    47. كذوب [كَذُوب]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    48. مائن [مائِن]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    49. مائن [مائِن]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    50. مبادلة [مُبَادَلَة]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    51. مبطل [مُبْطِل]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    52. محاك [مُحَاكٍ]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    53. مزور [مُزَوَّر]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    54. مزور [مُزَوِّر]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    55. مزيف [مُزَيَّف]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    56. مزيف [مُزَيِّف]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    57. مستعار [مُسْتَعار]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    58. مستعار [مُسْتَعار]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    59. مشاعر [مَشَاعِر]
    Anlamı: sevgi, gönül
    60. مشاعر [مَشَاعِر]
    Anlamı: duygu, his
    61. مشعر [مَشْعَر]
    Anlamı: sevgi, gönül
    62. مشعر [مَشْعَر]
    Anlamı: duygu, his
    63. مقايضة [مُقَايَضَة]
    Anlamı: bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme
    64. مقلد [مُقَلَّد]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    65. مقلد [مُقَلِّد]
    Anlamı: düzme, sahte (para)
    66. ملسون [مَلْسُون]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    67. مودة [مَوَدَّة]
    Anlamı: sevgi, gönül
    68. ميان [مَيَّان]
    Anlamı: yalancı, kendine güvenilmeyen
    69. وجدان [وِجْدان]
    Anlamı: sevgi, gönül
    70. وجدان [وِجْدان]
    Anlamı: duygu, his
    71. وداد [وِدَاد]
    Anlamı: sevgi, gönül
    72. وفاق [وِفَاق]
    Anlamı: sevgi, gönül

    Türkçe-Arapça Sözlük > kalp

  • 3 çarpıntı

    1. خفق [خَفَقَ]
    2. نبض [نَبْض]

    Türkçe-Arapça Sözlük > çarpıntı

  • 4 taşikardi

    1. خفقة [خَفْقَة]
    2. دقة [دَقَّة]

    Türkçe-Arapça Sözlük > taşikardi

  • 5 kara biber

    فلفل [فِلْفِل]
    Anlamı: kara bibergillerin örnek bitkisi olan, yaprakları kalp biçiminde, tırmanıcı bir bitki

    Türkçe-Arapça Sözlük > kara biber

См. также в других словарях:

  • kalp — 1. is., bi, esk., Ar. ḳalb Bir durumdan başka bir duruma çevirme, dönüştürme Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller kalp etmek 2. is., bi, anat., Ar. ḳalb 1) Göğüs boşluğunda, iki akciğer arasında, vücudun her yanından gelen kanı akciğerlere ve… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • KALP — Infobox Radio station name = KALP city = Alpine, Texas area = branding = Alpine s Country slogan = frequency = 92.7 FM (MHz) repeaters = airdate = March 26, 1992 format = Country music erp = 2350 watts haat = 100 meters (328 feet) class = A… …   Wikipedia

  • kalp aksesi — is., tıp Kalp krizi Öldürücü bir kalp aksesinin bazen saatlerce sürebileceğini gayet iyi biliyor. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kalp hastası — is. Sürekli kalp rahatsızlığı çeken kimse Benim hayatımda iz bıraktığı kadar anamın kalp hastası olmasına belki de ölümüne sebep oldu. B. Felek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kalp krizi — is., tıp Kalbin normal çalışmasını birdenbire engelleyen, önlem alınmazsa ölüme yol açan rahatsızlık, kalp aksesi Bursa ya dönüşünün haftasına bir kalp krizi, gitti gider. A. İlhan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kalp acısı — is. Yürek acısı Onu geri almak ve Bulgaristan ın yenildiğini görmekle, kalp acılarını dindirmiştik. F. R. Atay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kalp ağrısı — is. 1) Aşktan doğan üzüntü, yürek ağrısı Ya Rab! Hele kalp ağrılarım durdu diyordum. Y. K. Beyatlı 2) Sıkıntı, keder, yürek ağrısı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kalp sektesi — is., tıp Kalbin birdenbire durması Kalp sektesinden öldü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kalp (veya kalbini) kırmak — gönül kırmak Okuyucularımın hakkını yiyor hem de öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum. O. V. Kanık Hak yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla bir türlü iş göremezdi. H. E. Adıvar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • KALP — Kallmann pseudogene …   Medical dictionary

  • KALP — • Kallmann pseudogene …   Dictionary of medical acronyms & abbreviations

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»