-
121 память
ж1) bellek (-ği), hafızaмузыка́льная па́мять — müzik belleği
поте́ря па́мяти — bellek yitimi
изгла́диться из па́мяти — bellekten / zihinden silinmek
2) anı, hatıraв па́мять о нём воздви́гнут па́мятник — onun anısına bir anıt dikildi
ве́чер па́мяти Го́рького — Gorki'yi anma gecesi
турни́р па́мяти Чиго́рина — Çigorin Anı Turnuvası
почти́ть па́мять кого-л. мину́той молча́ния — birinin anısına bir dakika sessiz kalmak, birinin anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunmak
почти́ть па́мять поги́бших за... —... uğrunda canını vermiş olanları saygı ile anmak
3) в соч.больно́й был без па́мяти — hasta baygın bir haldeydi / bayılmıştı
••люби́ть кого-л. без па́мяти — birine ayılıp bayılmak
они́ бу́дут без па́мяти от вас — size bayılacaklar
мы сфотографи́ровались на па́мять — bir hatıra fotoğrafı çektirdik
прийти́ на па́мять кому-л. — birinin hatırına gelmek
чита́ть стихи́ по па́мяти — şiirleri ezberden okumak
рису́нок сде́лан по па́мяти — desen hafızadan yapılmıştı
-
122 пара
çift* * *ж1) çiftпа́ра чуло́к — bir çift çorap
у э́того сапога́ нет па́ры — bu çizmenin teki yok
почём? - Рубль па́ра — kaça?- Çifti bir rubleye
2) çift, eşпожила́я па́ра — yaşlı bir çift
танцу́ющие па́ры — dans eden çiftler
оста́ться без па́ры (в игре при жеребьёвке) — eşsiz kalmak
в э́том бале́те он выступа́л в па́ре с Петро́вой — bu bale temsiline Petrova eşliğinde katıldı
3) разг. birпа́ра но́жниц — bir makas
па́ра брюк — bir pantolon
4) ( мужской костюм) kostüm ( yeleksiz)5) → сказ., разг. denkона́ тебе́ не па́ра — senin dengin değil o
6) прост. bir ikiче́рез па́ру дней — bir iki gün sonra
я то́же хочу́ сказа́ть па́ру слов — benim de bir iki söyleyeceğim var, benim de bir / iki çift sözüm var
7) разг. ikiкупи́ть па́ру я́блок — iki elma almak
••па́ра пустяко́в — прост. işten bile değil
два сапога́ па́ра — ≈ hımhımla burunsuz birbirinden uğursuz
-
123 печься
-
124 пласт
м, врзtabaka, katman, katпласт сне́га — kar tabakası
у́гольный пласт — геол. kömür tabakası / katmanı
ра́зные пласты́ населе́ния — değişik nüfus tabakaları
••лежа́ть пластом — bir yere pestil gibi serilmiş kalmak; yatak yorgan yatmak, kalıp gibi yatmak ( о больном)
-
125 повисеть
-
126 погостить
сов.(bir süre) konuk / misafir kalmak -
127 погрязать
несов.; сов. - погря́знутьsaplanmak, saplanıp kalmak, batmak тж. перен.погря́знуть в долга́х — borca batmak, gırtlağına kadar borcu olmak
-
128 полдороги
жкогда́ мы бы́ли то́лько на полдоро́ге — biz ancak yarı yolu almışken
••останови́ться на полдоро́ге — yan yolda kalmak
См. также в других словарях:
kalmak — kalmak, bırakmak I, 41, 45, 68, 85, 110, 219, 294, 362, 370, 376, 384, 409, 410; I I, 25, 250; III, 30, 49, 156 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kalmak — nsz, ır 1) Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. T. Buğra 2) Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. O. C. Kaygılı 3) de Konaklamak, konmak Hemen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalmak — çin ve moğul cinsinden bir ulus ismi dir, kalmuk dahi denir … Çağatay Osmanlı Sözlük
payidar kalmak (veya olmak) — kalmak, yok olmamak, yaşamak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır. Atatürk … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkada kalmak — 1) geriden gelmek, geride kalmak 2) değerce ileride olanların arkasında kalmak, ileri gidememek, geride kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sipsivri kalmak — herkesin çekilmesiyle yalnız kalmak veya ortada kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş başa kalmak — (bir kimseyle veya şeyle) biriyle veya bir şeyle yalnız kalmak Odanın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerdim. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortada kalmak — 1) yersiz kalmak, barınacak yer bulamamak 2) güç bir durumda veya iki şey arasında kalmak 3) bir şeyi hiç kimse üzerine almamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaya kalmak — 1) istediği şeyi yapamaz duruma gelmek Yetişmiş adamları, pek çok paraları olanlar bile bu yolda yaya kalıyorlar. M. Ş. Esendal 2) binecek bir şeyi olmamak 3) yardımcısız kalmak İddiası sosyal adalet ilkesi bazında oldukça yaya kalmıştı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkaya kalmak — geride kalmak, sonraya kalmak, geriden gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüzüne hasret kalmak — (bir şeyin) o şeyden yoksun kalmak, hasret kalmak Burada yağdan yumurtadan geçtik, ekmek yüzüne hasret kaldık. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük