-
1 opstaan
kalkmak [-ar] v -
2 qalxmaq
kalkmak -
3 odjet
kalkmak -
4 vyjít
kalkmak -
5 get up
kalkmak, yataktan kalkmak, kaldırmak, yükseltmek, düzenlemek, giyinip süslenmek* * *kalk* * *1) (to (cause to) get out of bed: I got up at seven o'clock; Get John up at seven o'clock.) yataktan kalkmak/kaldırmak2) (to stand up.) ayağa kalkmak3) (to increase (usually speed).) artmak4) (to arrange, organize or prepare (something): We must get up some sort of celebration for him when he leaves.) düzenlemek, tertiplemek -
6 взлетать
kalkmak,havalanmak* * *1) kalkmak, havalanmakпти́ца взлете́ла на де́рево — kuş ağaca kondu
2) разг. hızla çıkmakви́хрем взлете́ть на холм — tepeye rüzgar gibi çıkmak
взлете́ть по ле́стнице — merdiveni uçar gibi çıkmak
••взлета́ть на во́здух — havaya uçmak
-
7 lift off
-
8 qalxmaq
kalkmakkalkınmak, kalkmak -
9 улăх
kalkmak, doğrulmak, ortaya çıkmak -
10 arise
kalkmak; dogrulmak; ortaya çikmak, dogmak, görünmek, yükselmek; bas göstermek -
11 подниматься
несов.; сов. - подня́ться1) ( перемещаться вверх) çıkmak; kalkmakподня́ться на аэроста́те на высоту́ пятна́дцати киломе́тров — balonla on beş kilometreye çıkmak
ме́дленно поднима́ться по ступе́нькам — basamakları ağır ağır çıkmak
поднима́ться по ле́стнице на пя́тый эта́ж — merdivenden beşinci kata çıkmak
поднима́ться на ли́фте — asansörle çıkmak
поднима́ться на́ гору — dağa çıkmak
подня́ться на борт (су́дна / корабля́) — gemiye çıkmak
подня́ться на трибу́ну / на ка́федру — kürsüye çıkmak
за́навес поднима́лся пять раз — perde beş kere inip kalktı
бро́ви у него́ подняли́сь — kaşları yukarı kalktı
2) ( вставать - об упавшем) (ayağa) kalkmakон упа́л, но тут же подня́лся́ — düştü ama derhal ayağa kalktı
больно́й ско́ро подни́мется — разг. hasta yakında kalkacak
3) перен. (восстанавливаться, возрождаться) kalkınmakсе́льское хозя́йство поднима́лось — tarım kalkınıyordu
разори́вшись, он так бо́льше и не подня́лся — battı, bir daha da kalkınamadı
подня́ться из руи́н — harabeler içinden kalkıp yükselmek
4) ( вставать с места) (ayağa) kalkmakподнима́ться с посте́ли — yataktan kalkmak
навстре́чу мне подняли́сь дво́е — iki adam ayağa kalkıp bana doğru yürüdü
5) (о птице, самолёте и т. п.) havalanmak, kalkmak6) (переходить к каким-л. действиям) kalkmakподня́ться в ата́ку — hücuma kalkmak
7) ( восставать) (ayağa) kalkmak, başkaldırmak8) (появляться, возникать, начинаться) çıkmak; kopmakподня́лся́ ве́тер — rüzgar çıktı / aldı
подняла́сь бу́ря — fırtına çıktı / koptu
подняла́сь пыль — toz kalktı
подня́лся́ шум — gürültü koptu
9) ( становиться более высоким) yükselmekстена́ подняла́сь ещё на метр — duvar bir metre daha yükseldi
подня́ться в обще́ственном мне́нии — перен. halkın / kamuoyunun gözünde itibarı artmak
э́тот спортсме́н не суме́л подня́ться вы́ше седьмо́го ме́ста — перен. bu atlet yedincilikten yukarı çıkamadı
10) ( о тесте) kabarmak11) (увеличиваться, повышаться) yükselmekу больно́го подняла́сь температу́ра — hastanın ateşi yükseldi
у неё подняло́сь давле́ние — kadının tansiyonu yükseldi / çıktı
це́ны поднима́ли́сь — fiyatlar yükseliyordu
12) тк. несов. (о дороге и т. п.) tırmanmak, yokuş yukarı gitmek13) тк. несов. (возвышаться над чем-л.) (üzerinde) yükselmek••у меня́ рука́ не поднима́ется уби́ть больно́е живо́тное — hasta hayvanı öldürmeye elim varmıyor
-
12 rise
interj. ayağa kalkın, herkes ayağa kalksın————————n. yükseliş, yükselme, doğuş (güneş), çıkma, dirilme, artış, terfi, kaynak, bahane, neden, tepe, yükselti, tümsek, yükseklik, katılma, eklenme————————v. kalkmak, ayağa kalkmak, kabarmak, doğmak, yükselmek, havalanmak, yukarı kalkmak, şiddetlenmek, artmak, çıkmak, doğmak (güneş), terfi etmek, görünmek, yükseltmek* * *1. yüksel (v.) 2. artış (n.) 3. yüksel* * *1. past tense - rose; verb1) (to become greater, larger, higher etc; to increase: Food prices are still rising; His temperature rose; If the river rises much more, there will be a flood; Her voice rose to a scream; Bread rises when it is baked; His spirits rose at the good news.) yükselmek, artmak, kabarmak2) (to move upwards: Smoke was rising from the chimney; The birds rose into the air; The curtain rose to reveal an empty stage.) kalkmak, yükselmek3) (to get up from bed: He rises every morning at six o'clock.) yataktan kalkmak4) (to stand up: The children all rose when the headmaster came in.) ayağa kalkmak5) ((of the sun etc) to appear above the horizon: The sun rises in the east and sets in the west.) doğmak, yükselmek6) (to slope upwards: Hills rose in the distance; The ground rises at this point.) yükselmek7) (to rebel: The people rose (up) in revolt against the dictator.) ayaklanmak, isyan etmek8) (to move to a higher rank, a more important position etc: He rose to the rank of colonel.) yükselmek, terfi etmek9) ((of a river) to begin or appear: The Rhône rises in the Alps.) doğmak, çıkmak10) ((of wind) to begin; to become stronger: Don't go out in the boat - the wind has risen.) şiddetlenmek11) (to be built: Office blocks are rising all over the town.) yükselmek12) (to come back to life: Jesus has risen.) dirilmek2. noun1) ((the) act of rising: He had a rapid rise to fame; a rise in prices.) yükselme, artış2) (an increase in salary or wages: She asked her boss for a rise.) zam3) (a slope or hill: The house is just beyond the next rise.) tepe, yokuş, bayır4) (the beginning and early development of something: the rise of the Roman Empire.) yükselme•- rising3. adjectivethe rising sun; rising prices; the rising generation; a rising young politician.) yükselen; artan; yeni yetişen- give rise to
- rise to the occasion -
13 arise
v. ortaya çıkmak, yükselmek, kalkmak, ayağa kalkmak, doğmak, kaynaklanmak* * *meydana çık* * *past tense - arose; verb1) (to come into being: These problems have arisen as a result of your carelessness; Are there any matters arising from our earlier discussion?) çıkmak, belirmek, baş göstermek2) (to get up or stand up.) (ayağa) kalkmak, doğrulup kalkmak -
14 se lever
v pr1 debout kalkmak2 du lit yataktan kalkmak3 apparaître doğmak◊Le soleil / vent se lève. — Güneş doğuyor / rüzgâr çıkıyor
4 le temps se lève hava düzeliyor -
15 исчезать
kaybolmak,yok olmak* * *несов.; сов. - исче́знуть1) ortadan kalkmak; yok olmak; yok olup gitmek; soyu tükenmek ( вымирать)колёсные парохо́ды исче́зли — çarklı vapurlar ortadan kalktı
2) (ortadan) kaybolmak; kalkmak; zail olmakисчеза́ть из прода́жи / с ры́нка — piyasadan kalkmak
кни́га исче́зла — kitap kayboldu / sır oldu
сомне́ния её исче́зли — şüphesi zail oldu
-
16 становиться
I несов.; сов. - стать I1) durmak; çıkmak; olmakстанови́ться в о́чередь (за чем-л.) — sıraya girmek; kuyruk olmak
стань ря́дом со мной — yanıma gelip dur
мы ста́ли в два ряда́ — iki sıra olduk
2) geçmekстать за прила́вок — tezgah başına geçmek
станови́ться на коле́ни — diz çökmek
стать на́ руки — amuda kalkmak
стать на цы́почки — ayaklarının burnu üstünde kalkmak
медве́дь стал на за́дние ла́пы — ayı art ayakları üzerine kalktı
4) в соч.стать ла́герем — kamp kurmak
стать на прива́л — mola vermek
••стать на лы́жи — kayağa başlamak
когда́ он стал на лёд / на коньки́? — patinaja ne zaman başlamıştı?
стать у вла́сти — iktidar başına geçmek
стать на путь социалисти́ческого разви́тия — sosyalist gelişim yoluna girmek
II несов.; сов. - стать II, врзстанови́ться на доро́ге кого-л. — birinin yolu üzerine dikilmek
olmak; hal almakстать материа́льной си́лой — maddi bir güç haline gelmek
стать учи́телем — öğretmen olmak
дни станови́лись коро́че — günler kısalıyordu
лицо́ её ста́ло стро́гим — yüzü sertleşti
оа́зис станови́лся пусты́ней — vaha çölleşmekteydi
станови́лось темно́ — ortalık kararıyordu
круго́м ста́ло темно́ — her yan karanlık kesildi
э́то ста́ло соверше́нно невозмо́жным — bu, büsbütün olanaksızlaştı
жизнь её станови́лась невыноси́мой — hayatı çekilmez bir hal alıyordu
э́то ста́ло на́шей перве́йшей зада́чей — bu, bizim bir numaralı görevimiz halini aldı
станови́ться тради́цией — gelenek haline gelmek; gelenekleşmek
в ко́мнате сра́зу ста́ло светло́ — odanın içi birden aydınlanıverdi
больно́му ста́ло ле́гче — hasta rahatladı
мне ста́ло ску́чно — canım sıkıldı
к ве́черу ста́ло прохла́дно — akşama doğru hava serinledi
в октябре́ ста́ло хо́лодно — Ekim ayında havalar soğudu
противоре́чия станови́лись бо́лее глубо́кими — çelişkiler daha da derinleşmekteydi
па́ртия станови́лась всё сильне́е — parti giderek güçlenmekteydi
-
17 aufstehen
-
18 rise
dogmak; yükselmek, çikmak; yataktan kalkmak; kalkmak, dogrulmak, ayaga kalkmak; yükselmek, çogalmak, artmak; (irmak) dogmak, çikmak; su yüzüne çikmak; yükselmek, terfi etmek; (hamur) kabarmak; kuvvetlenmek, siddetlenmek, azmak; ortaya çikmak, görünmek; er -
19 атака
ж1) воен. hücumпойти́ в ата́ку — hücuma kalkmak
перейти́ в ата́ку — hücuma geçmek
2) перен., разг. hücum, atak (-ğı); akınотве́тная ата́ка — спорт. kontratak
повести́ ата́ку на кого-л. — спорт. birine karşı atağa kalkmak
прерва́ть ата́ку — спорт. atağı kesmek
-
20 вздыматься
См. также в других словарях:
kalkmak — nsz, ar 1) Gitmek üzere yerinden ayrılmak Niye kalktınız, biraz daha otursaydınız. 2) den Oturma durumundan dik duruma gelmek, doğrulmak Annem yerinden kalktı, yanıma geldi, bir kolunu uzatarak omzuna doladı. H. Z. Uşaklıgil 3) den Uyanarak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sahura kalkmak — oruç tutan kimse gün doğmadan yemek yemek için yataktan kalkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ters tarafından kalkmak — sol tarafından kalkmak Hacı Ömer in o gün ters tarafından kalktığına artık şüphe yoktu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürürlükten kalkmak — uygulamadan kalkmak ... kararname ... Resmî Gazete de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
ay üstüne kalkmak — ayağa kalkmak … Beypazari ağzindan sözcükler
ala alaya kalkmak — bağrışarak gürültü etmeye yeltenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
amuda kalkmak — iki eli üstüne dayanarak bacaklarını havada dikey tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dövüşe kalkmak — kavgaya başlamak Muhtarla dövüşe kalksa iki tokatla onu yere serer. E. İ. Benice … Çağatay Osmanlı Sözlük
oturup kalkmak — hareket etmek Daha ilk gecesinden karı lafı ile oturup kalkmaya başlarsa konu nereye varır? M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
şaha kalkmak — 1) at ön ayaklarını yerden kesip arka ayakları üstünde durmak, şahlanmak 2) mec. taşkınlık göstermek, coşmak, kükremek … Çağatay Osmanlı Sözlük
depara kalkmak — koşu veya yarış içinde hızını birdenbire artırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük