-
1 boğuk
-
2 Mausefalle
Mausefalle f fare kapanı;in der Mausefalle sitzen kapana kısılmış olmak -
3 أبح
-
4 أجش
-
5 أصحل
أَصْحَل1. cırt2. boğukAnlamı: kısılmış3. abullabutAnlamı: hantal, kaba ve anlayışsız kimse4. kısıkAnlamı: (ses için) boğuk, güçlükle çıkan -
6 خشن
Iخَشُنَ1. pürüzlenmekAnlamı: pürüz oluşmak2. kabalaşmakAnlamı: kaba bir duruma gelmek3. hayvanlaşmakAnlamı: insanlık erdemlerini yitirmek, kabalaşmakIIخَشِن1. cırt2. nezaketsizAnlamı: nazik olmayan3. görgüsüzAnlamı: görgüsü olmayan4. boğukAnlamı: kısılmış5. magandaAnlamı: yontulmamış, kaba saba, görgüsüz kimse6. abullabutAnlamı: hantal, kaba ve anlayışsız kimse7. hamhalatAnlamı: kaba saba, görgüsüz8. kabaAnlamı: terbiyesi, görgüsü kıt, nezaketsiz9. engebeAnlamı: yer biçimi, yer şekilleri, arıza10. kısıkAnlamı: (ses için) boğuk, güçlükle çıkan11. kalın12. palikaryaAnlamı: kabadayı13. yoğunAnlamı: kalın14. kırıcıAnlamı: kaba, sert15. barbarAnlamı: uygarlaşmamış, kaba ve kırıcı -
7 مبحوح
مَبْحُوح1. boğukAnlamı: kısılmış2. abullabutAnlamı: hantal, kaba ve anlayışsız kimse3. kısıkAnlamı: (ses için) boğuk, güçlükle çıkan -
8 enroué
-
9 enrouée
-
10 afono
ag sesi kısılmış
См. также в других словарях:
gısık — kısılmış arada kalmış … Beypazari ağzindan sözcükler
kısıkça — sf. 1) Biraz kısılmış Halide yi ararken mutfakta kısıkça sesli, başı yazma yemeni, sırtı örme hırkalı ihtiyarca bir hanımla karşılaştık. M. Ş. Esendal 2) zf. Biraz kısılmış olarak … Çağatay Osmanlı Sözlük
boğuk — sf., ğu Kısılmış (ses) Zeyno nun birdenbire boğazından boğuk bir ses çıktı. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
kırış kırış — sf. 1) Kırışıkları olan, çok kırışık Gazeteye, gözleri tiksintiyle kısılmış olarak yüzü kırış kırış bakıyordu. T. Buğra 2) zf. Kırışık bir biçimde … Çağatay Osmanlı Sözlük
kısık — sf., ğı 1) Kısılmış olan 2) Boğuk, güçlükle çıkan (ses) Sonra kısık fakat ateşli, tutkun bir kadın sesi korkuyla, hiddetle haykırdı. H. E. Adıvar 3) Hafifçe aralanmış, yumulmuş olan (göz kapağı) 4) is., coğ. Kanyon … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutuk — sf., ğu 1) Akıcı, rahat konuşamayan 2) Eski işlevini göremez duruma gelmiş Geçen gün beni dövdüler. Boynum, omuzlarım hâlâ tutuk. A. İlhan 3) Kısılmış, tutulmuş, kesik Ağır ağır ve tahtalar arasında boğulan tutuk akislerle yükseliyordu. P. Safa… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üzgün — sf. Üzülmüş, üzüntü duymuş, mahzun, melul, mükedder O zamana kadar üzgündü, sesi kısılmış gibiydi. T. Buğra Birleşik Sözler üzgün balığı … Çağatay Osmanlı Sözlük
camadanı fora etmek — bağları koyuverip kısılmış yelkeni açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük