-
41 косить
biçmekeğmek* * *I несов.; сов. - скоси́ть1) biçmek; tırpanlamak ( косой)он паха́л, коси́л, молоти́л — tarla sürer, orak biçer, harman döverdi
2) перен. kırıp geçirmek; kırmakII несов.; сов. - скоси́тьболе́знь коси́ла их ты́сячами — hastalık binlercesini kırıp geçiriyordu
1) в соч.коси́ть гла́зом / глаза́ми на кого-что-л. — yan gözle / göz ucuyla bakmak
2) тк. несов. ( быть косым) şaşı olmak / bakmakон немно́го коси́т — biraz şaşıdır
-
42 ляпнуть
-
43 молоть
övütmek* * *несов.; сов. - смоло́тьövütmek; kırmak ( на крупу); çekmek (кофе и т. п.)••моло́ть вздор — saçmalamak
-
44 надламывать
несов.; сов. - надломи́тьkısmen kırmak; çatlatmak -
45 наломать
-
46 обескураживать
несов.; сов. - обескура́житьşaşırtmak; cesaretini kırmak -
47 обида
жgüceniklik; kırgınlık; dargınlık; hakaret ( оскорбление)нанести́ оби́ду кому-л. — birinin gönlünü kırmak
быть в оби́де на кого-л. — birine dargın olmak
он в оби́де на судьбу́ — talihine küskündür
то́лько без оби́д! — darılmak, gücenmek yok ama! darılmaca yok!
-
48 обижать
несов.; сов. - оби́детьgücendirmek; darıltmak; incitmek; gönlünü / hatırını kırmakя не могу́ его́ оби́деть! (отказав в чем-л.) — gönlünü / hatırını kıramam ki!
-
49 откалывать
I несов.; сов. - отколо́ть III несов.; сов. - отколо́ть IIотколо́ть кусо́чек са́хару — şekerden bir parçacık kırmak
(булавку и т. п.) çıkarmak -
50 перегрызать
-
51 переколоть
сов.(hepsini) kırmak ( орехи); yarmak ( дрова) -
52 переламывать
несов.; сов. - переложи́ть -
53 переломать
сов.kırmak, kırıp dökmek -
54 подламывать
несов.; сов. - подломи́ть -
55 поломать
сов. -
56 порубить
сов.2) (саблей, шашкой) kılıçla öldürmek, kılıçtan geçirmek -
57 преломлять
-
58 преодолевать
несов.; сов. - преодоле́тьaşmak; yenmek, alt etmek, üstesinden gelmekпреодолева́ть препя́тствия — engelleri aşmak
преодолева́ть тру́дности — güçlükleri aşmak / yenmek, güçlüklerin üstesinden gelmek
преодоле́ть сопротивле́ние кого-л. — birinin direncini yenmek / kırmak
преодоле́ть противоре́чие — филос. çelişkiyi aşmak
ло́дке э́того тече́ния не преодолеть — kayık bu akıntıyı sökemez
э́ти оши́бки мо́жно преодоле́ть — bu hataların üstesinden gelinebilir
э́то расстоя́ние он преодоле́л бего́м — bu mesafeyi koşarak aldı
-
59 проламывать
несов.; сов. - проломи́тьkırmak; gedik açmakпроломи́ть дверь ло́мом — duvara küskü ile gedik açmak
проломи́ть че́реп — kafatasını çatlatmak
-
60 разгрызать
несов.; сов. - разгры́зтьне разгры́зть оре́ха - не съесть ядра́ посл. — koz kırılmayınca içi yenmez
См. также в других словарях:
kırmak — i, ar 1) Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak Taşları kırmak. Bardağı kırmak. 2) İri parçalara ayırmak 3) nsz Belirli bir biçimde katlamak Forma kırmak. 4) Öldürmek, yok olmasına neden olmak Bu yıl soğuk hayvanları kırdı. 5) Bir şeyin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kırmak — kazımak, bir şeyi kökünden çıkarmak; kırmak, II, 7. 24, 401, 406 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kalp (veya kalbini) kırmak — gönül kırmak Okuyucularımın hakkını yiyor hem de öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum. O. V. Kanık Hak yemek, kanuna aykırı bir şey yapmak, kalp kırmak korkusuyla bir türlü iş göremezdi. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
ceviz kırmak — yanlış tutum veya davranışta bulunmak, hata yapmak Onun kırdığı cevizler artık haddini aştı. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
direksiyon kırmak — aracı istenilen yöne çevirebilmek için direksiyonu o yöne döndürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
fertik çekmek (veya fertiği kırmak) — kaçmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gerdan kırmak — 1) naz ile boynu başla birlikte iki yana oynatarak kırıtmak Avrupa tiyatrosunda işveli gerdan kırışları, meşhur kantolarıyla, ortalığı kırıp geçirdiği zamanlar! A. İlhan 2) mec. boynu, başı geriye oynatarak büyüklük taslar bir durum almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kirişi kırmak — argo bulunduğu yerden ayrılmak, kaçıp gitmek Ama şimdi derhâl giyineceksiniz ve kirişi kıracaksınız. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
koz kırmak — 1) oyunda elindeki kozlardan birini kullanmak 2) mec. yanlış tutum içinde bulunmak Zavallının iratlarında oturan kiracılarla uğraşarak kırmadığı koz, çevirmediği dolap kalmıyordu. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kulunç kırmak — ağrıyan yeri ovmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kurdunu (veya kurtlarını) dökmek (veya kırmak) — çoktan beri özlediği bir şeyi bol bol yapıp hevesini almak Daha sonra Paris te kurtlarını dökmeye gelen her milletten insanlara rastladık. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük